Gözaltında kötü muamele ve çıplak aramaya maruz bırakıldıktan sonra yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümüyle ilgili davanın ikinci duruşması başladı.
Duruşma, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde, 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
Artı Gerçek’ten Yağmur Kaya’nın haberine göre, davada dört polise “Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme”, bir bilirkişiye de “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme” suçlamaları yöneltiliyor. Dört polis ve bir bilirkişi hakkında açılan davanın 30 Eylül’deki ilk duruşmasına katılmayan Narkotik Şube Amiri Hakan Aydın’ın SEGBİS sistemiyle ve gerekirse zorla getirme kararıyla mahkemeye katılmasına karar verilmişti.
NE OLMUŞTU?
ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da İstanbul Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla karakola götürüldü. Nöbetçi savcının “İfadesini alıp bırakın” talimatıyla serbest kaldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle yeniden çağrıldı. Can, ifade vermek için üçüncü kez şubeye çağırıldığı 23 Haziran 2010 tarihinde intihar etti. Can’ın intiharının ardından bulunan notta, “Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum” yazıyordu.
Anne Hatice Can da acısına dayanamayarak 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında vefat etti.
Can’ın ölümünün ardından polisler hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan dava açıldı ancak duruşma sırasında çıplak aramayı itiraf etmelerine rağmen polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İki polis memuru, evrakta sahtecilik suçundan iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozunca dava yeniden görüldü ve 2019 yılında altı yıl beş ay 15’er gün hapis cezasına çarptırıldılar.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sırasında dört polis ve bir bilirkişinin daha verileri yok ettiği ve kayıtları sildiği ortaya çıktı. Mahkeme, olayda sorumluluğu bulunan beş kişi hakkında da suç duyurusunda bulundu. Ancak İstanbul Valiliği iddiaların soyut olduğu gerekçesiyle iki kez soruşturma izni vermedi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin valiliğin soruşturma izni vermemesine ilişkin kararı kaldırılmasının ardından dördü polis beş kişi hakkında “gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma”, “resmi belgede sahtecilik”, “resmi belgeyi bozma, yok etme” suçlarından 12 yıl aradan sonra dava açıldı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***