Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili son toplantı, dün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında Cumhurbaşkanlığı’nda yapıldı. EYT Federasyonu Başkanı Gönül Baran Özüpak, Emeklilikte Yaşa Takılanlar ile ilgili TBMM’ye sunulması beklenen yasal düzenlemede yaş sınırı olacağına ilişkin iddiaları değerlendirdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile bugüne kadar görüşme fırsatı bulamadıklarını belirten Özüpak, ancak bakanın yaptığı her konuşma sonrasında, “Yeni mağduriyetler mi acaba doğuracak” diye kaygı duymaya başladıklarını söyledi.
Özüpak, şunları söyledi:
“Zaten adımız ‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ olup da yeniden bir yaşa takılmak gerçekten yeni mağduriyetler doğuracağı için asla verdiğimiz mücadelede kabul edebileceğimiz bir çözüm aşaması değildir. 8 Eylül 1999 öncesi işe girişlerde bizim hakkımız neyse biz tastamam o haklarımızı istiyoruz. Formülsüz, şartsız, neyse o. Artısı ya da fazlasını da istemiyoruz. Kadınlarda 20 yıl ve 5 bin prim günü, erkekler 25 yıl 5 bin prim günü dendi. Bu süre zarfında da bizler geldik 45-50 yaş aralığına. Yeniden yaşa takılmak maalesef bizim çözüm sürecimizi sadece uzatmış olacak.
DETAYLARI BASINA YANSIDIĞI KADAR ÖĞRENDİĞİMİZ BİR SÜREÇ: Sayı bazında tahminimiz şöyle; Çalışma Bakanımız ilkin ‘1,5 milyon kişi’ dedi. Sonra 1 milyon 600 bin oldu, 2 milyon kişiye kadar çıkabileceğinden bahsetti. Biz de çalışmamızda 1 milyon kadar dedik hemen emekli olabilecek kişi. Geride olan 3 milyon var, toplamda sayımız 4,5 milyon. Haydi 1,5 milyonu çıkardınız, haklarına sahip olanlarla deyip de. Geride kalan 3 milyonun içerisindekilere bu yaş şartıyla ne kadar, nedir, ne değildir? Detayları basına yansıdığı kadar öğrendiğimiz bir süreç yaşıyoruz. Kaygılı mıyız? Kaygılıyız. Yani burada tek çözüm; 8 Eylül 1999’da işe girenin de anayasal hakkı olduğu, eşitlik ilkesinden faydalanması gerekliliği ve yasaların öngörülebilir ilkesinin iade edilmesi.
MAKAMA GELDİĞİNDEN BERİ ÇALIŞMA BAKANI’YLA GÖRÜŞEMEDİK
(Çalışma Bakanı ile görüşme) Maalesef olamadı, makama geldiğinden bu yana. 2019 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı iken bir görüşmemiz oldu, Çankaya Köşkü’nde bir buçuk saat. Orada bütün detayıyla biz anlattık esasında ama ‘Bizim böyle bir sorunumuz var’ deyip tekrardan dile getiremedik. Talep ettik mi? Hemen hemen her gün biz Çalışma Bakanımızın makamında özel kalemine talebimizi iletiyoruz.
Staj ve çıraklığın da bir mağduriyet olduğunu biz yine dile getiriyoruz. Çocuk yaşta başlayan çalışma hayatımız zaman bize verilen numaralardan biliyoruz ki SSK hayatımız başladı. Sigortalı olarak çalışma hayatımız devam ediyor. Ama ilerleyen süreçte bir bakıyoruz ki ‘Hayır, size uzun vadeli sigorta kolu yatırılmadı diye başlangıç olarak saymıyoruz’ diyorlar. Biz stajyer olarak 2 gün okula gittik. 3 gün zorunlu tuttunuz ve sabah 09.00’da akşam 17.00’ye kadar bilfiil çalıştık. Bu iş hayatına katılım değil midir? Oysa bize verdiğiniz numaralarda biz biliyoruz ki SSK başlangıcımız yapıldı ama maalesef gördüğümüz kadarıyla dedik ki; ‘Onda da kandırıldık’. Staj ve çıraklığın ivedilikle çözülmesi gereken bir mağduriyet olduğunu yine üstüne basa basa vurguluyoruz.
ÇALIŞMA BAKANI HER KONUŞTUĞUNDA YENİ MAĞDURİYETLER Mİ DOĞACAK DİYE KAYGI TAŞIYORUZ
Çalışma Bakanımızdan duyduğumuz tek şey aralık ayı içerisinde açıklanacağı. Bunda hepimiz hemfikiriz. Fakat Çalışma Bakanımızın her konuştuğunda detaylara bir bakıyoruz yeni mağduriyetler mi acaba doğuracak diye kaygı taşımaya başlıyoruz. Oysaki formül, çözüm belli; 8 Eylül 1999’daki yasanın geriye işletilme maddesinin iptali. Staj ve çıraklığın ‘evet bu da bir mağduriyettir’ deyip de sonradan ikinci bir konuşmayla ‘bu öğrencilik işlemleridir sayılamaz’ denildiği süreçte bir daha düşünmelerini istiyoruz.
Biliyorsunuz aylık bağlanma oranlarımız var ki bizi 3 bin 500 liralara mahkûm eden bir sistem. Bizi 30 yılın karşılığında sosyal yardım niteliğindeki maaşlara mahkûm ediyor. Biz insanca yaşamak istiyoruz, biz anayasal hakkımıza sahip olmak istiyoruz ve de iktidarımızın, Çalışma Bakanlığımızın samimiyetini bu yasayı bir an evvel teknik detaylarıyla çalışmasıyla anlatıp kamuoyuna da paylaşmasını bekliyoruz.”
Kaynak: ANKA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***