Enver Altaylı, güncel soruşturmalar kapsamında 2017 yılının Ağustos ayında tutuklandı. 78 yaşında. 5 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor. Yüksek tansiyon hastası. Daha önce defalarca mide kanaması geçirdi. Beynine pıhtı attı. Günlük ‘avlu’ imkanı ise sadece 1 saat. Televizyon da yasak!
İLKER DOĞAN | HABER İNCELEME
Akademisyen Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin sözde iddianamede ‘azmettirici’ olmakla suçlanan Mustafa Özcan, tr724’e yaptığı açıklamada hakkındaki iddiaları net bir dille yalanlamış ve ‘Hablemitoğlu ile görüşme talebinin bile olmadığını’ söylemişti. Aynı davada ‘azmettirici’ olmakla suçlanan eski MİT çalışanı Enver Altaylı da savcılık ifadesinde Mustafa Özcan’ı doğruluyor.
Yıllar sonra cinayetle ilgili adının gündeme getirilmesi sonrası kendi isteğiyle savcıya ifade verdiğini belirten Altaylı, “Ben ne dosyadaki şüpheliler ile ne de başka kimseler ile Hablemitoğlu cinayeti öncesinde veya sonrasında bu cinayet ile ilgili herhangi bir görüşme yapmadım. Bu soruşturmadan adalet namına bir beklentim yoktur. Eğer benim merhum Necip Hablemitoğlu cinayetine zerre miktar katkım varsa Cenabı Rabbul Aleminin laneti benim, ailemin, çocuklarımın ve torunlarımın üzerine olsun.” diyor.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde kurşunlanarak öldürülmüştü. Uzun yıllar faili meçhul kalan cinayet, 15 Temmuz sonrasında raftan indirildi.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün hazırladığı 364 sayfalık çelişki ve vehimlerle dolu iddianamede bir numaralı sanık Fethullah Gülen! İddianamede cinayetin talimatının bizzat Gülen tarafından verildiği savunuluyor. İddiaya dair somut tek bir delil yok. Fethullah Gülen’in iddianamede adının olmasının sebebi, ‘Mustafa Özcan’ın Gülen’den habersiz iş yapmayacağı’ varsayımı! Yine iddianamede ‘cinayet’ talimatının Mustafa Özcan tarafından Enver Altay aracılığıyla emekli Albay Levent Göktaş’a iletildiği öne sürülüyor.
78 YAŞINDAKİ ALTAYLI, 5 YILDIR TEK KİŞİLİK HÜCREDE TECRİT EDİLMİŞ DURUMDA
Hablemitoğlu cinayetine ilişkin iddianamedeki sanıklardan biri de 2017 yılı ağustos ayından bu yana tek kişilik hücrede tutuklu bulunan eski MİT’çi Enver Altaylı. 78 yaşındaki Enver Altaylı da tıpkı Mustafa Özcan gibi ‘azmettirici’ olmakla suçlanıyor.
Sözde iddianameye göre Altaylı ve Özcan, ‘cinayeti vermiş oldukları talimatlar ile Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki şüpheli şahıslara işletmiş’ler! Savcı, söz konusu iddiasını da eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın ifadesine dayandırıyor. Bu konuyla ilgili de somut tek bir delil yok.
Mustafa Özcan, tr724’e verdiği röportajda söz konusu iddiayı reddetmişti. Necip Hablemitoğlu’yla görüşme talebi bile olmadığını anlatan Özcan, “İddianamede vehimlerle dolu. Hakkımda tek bir somut delil bile yok. Cinayetten 20 yıl sonra suçlanıyorum.” demişti.
ALTAYLI: HABLEMİTOĞLU KONUSUYLA İLGİLİ TEK BİR GÖRÜŞMEM BİLE OLMAMIŞTIR
Enver Altaylı’nın, 19 Ağustos 2022 tarihli savcılık ifadesi de Mustafa Özcan’ın açıklamalarını doğruluyor. Altaylı, dosyadaki hiç bir sanıkla Hablemitoğlu’yla ilgili görüşmediğini üzerine basa basa söylüyor. Altaylı, “Bu dosyada adı geçen veya geçmeyen herhangi bir kimse ile bu cinayetle ilgili olabilecek en ufak bir görüşmem, bilgi veya fikir alış-verişim olmamıştır. Benim ne Aydın Köstem ile ne Mustafa Özcan’la ne Halil Şıvgın ile Necip Hablemitoğlu konusu ile ilgili tek bir görüşmem bile olmamıştır. Açıkça belirtmem gerekir ki ben bu soruşturmanın faillerinin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğünü düşünmüyorum.” diyor.
MUSTAFA ÖZCAN BENDEN HABLEMİTOĞLU İLE İLGİLİ BİR ŞEY İSTEMEDİ
Enver Altaylı, savcılık ifadesinde Halil Şıvgın’ın kendisi hakkındaki iddialarını net bir dille yalanlıyor. Söz konusu dönemde ÖKK’da tanıdığı tek bir kimsenin bile olmadığını söylüyor.
Savcının, “Mustafa Özcan sizden Necip Hablemitoğlu ile ilgili maktulün hayattayken FETÖ ile ilgili yapmış olduğu çalışmalarda, konuşmalarda, açıklamalarla alakalı maktule yönelik bir ikna, baskı süreci yapmanızı sizden istedi mi?” sorusuna, “Benim Mustafa Özcan ile aramda Necip Hablemitoğlu ile ilgili herhangi bir görüşmem olmadı. Necip Hablemitoğlu’nun yapmış olduğu çalışmalar ile ilgili benden herhangi bir şey istemedi. Bu konunun beni ilgilendiren bir tarafı da yoktur.” cevabı veriyor.
Enver Altaylı, savcılık ifadesinde şunları söylüyor:
ÇOK AÇIKÇA İFADE EDEYİM; HALİL ŞIVGIN YALAN SÖYLÜYOR
Ben Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili neyle suçlandığımı bilmek istiyorum, olaya nasıl azmettirdiğimi öğrenmek istiyorum. Kimi nasıl öldürmüşüm bunu bilmek istiyorum. Bununla beraber çok açıkça ifade edeyim; Halil Şıvgın yalan söylüyor. Ben merhum sayın Necip Hablemitoğlu ile birlikte ne tek başıma ne de başkasıyla birlikte konuşmadım ve görüşmedim. Bahsi geçen bir görüşme var, o görüşmede hazır bulunmadım. İçeriğini ve detayını da bilmem. Görüşmenin yapılmasına da aracılık etmedim. Bu noktada bu soruşturmanın maddi hakikati ortaya çıkmaya matuf yürütülmediğini düşünüyorum.
HABLEMİTOĞLU’NUN ÖLDÜRÜLMESİNDE ZERRE MİKTAR KATKIM VARSA ALLAH’IN LANETİ BENİM VE AİLEMİN ÜZERİNE OLSUN
Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili zerreyi miktar bilgim olaya zerre miktar katkım yoktur. Bilgim basında yer alan haberlerle sınırlıdır. Eğer benim merhum Necip Hablemitoğlu cinayetine zerre miktar katkım/bilgim varsa Cenabı Rabbul Aleminin laneti benim ailemin çocuklarımın ve torunlarımın üzerine olsun. Olay ile ilgili ne dahilim ne de bir bilgim vardır.
DOSYADAKİ HİÇ BİR ŞÜPHELİYLE HABLEMİTOĞLU KONUSUNDA BİR GÖRÜŞME YAPMADIM
Bu dosyada adı geçen veya geçmeyen herhangi bir kimseyle cinayetle ilgili olabilecek en ufak bir görüşmem, bilgi ve fikir alışverişim olmamıştır. Bu noktada benim bu insanları tanıyıp tanımadığımın hiç bir önemi yoktur. Bu insanlarla daha önce tanışmış olsam da, tanışmış olmasam da savcılığın bilmesi gereken husus şudur: Ben ne dosyadaki şüpheliler ile ne de başka kimseler ile Hablemitoğlu cinayeti öncesinde veya sonrasında bu cinayet ile ilgili herhangi bir görüşme yapmadım.
Anladığım kadarıyla daha doğrusu avukatımın bana aksettirdiği kadarıyla benim cemaat ile özel kuvvetler arasındaki irtibatı sağladığım saçmalığı açık kaynaklarda dolaşmaktaymış. Fakat bu iddia tam bir safsatadır. Bu soruşturma kapsamında hedef saptırmak isteyenlerin ürettiği bir yalandır. Bunun ne kadar saçma bir iddia olduğunu dört başlıkta izah edeceğim.
CEMAAT BANA NEDEN İHTİYAÇ DUYSUN?
1. Cemaat bu işte neden bana ihtiyaç duysun? Şu anda cemaatçi oldukları iddiası ile hapiste tutulan ve cinayetin işlendiği dönemde özel kuvvetlerde çalışmış pek çok asker vardır. Hal böyle iken bana kim neden ihtiyaç duysun?
2. Diyelim ki birileri benim gerçekten de böyle bir aracılığıma ihtiyaç duymuş olsun. O zaman sorulması gereken soru “ben Aydın Köstem’e bu konuda neden ihtiyaç duyayım’’ sorusu olacaktır. Bu sorunun cevabı da çok açıktır. (Süleyman Demirel, Tansu Çiller başta olmak üzere pek çok üst düzey tanıdıkları olduğunu, Hablemitoğlu’nu Özcan’la görüştürmek için onlara bir telefon açmasının yeterli olacağını söylüyor)
MUSTAFA ÖZCAN’LA SÜLEYMAN DEMİREL TANIŞTIRDI
(Enver Altaylı, ifadesinin bu bölümünde Mustafa Özcan’la nasıl tanıştığını da kısaca anlatıyor. Mustafa Özcan’ı birebir doğruluyor.)
Süleyman Demirel benim şahsi ve yakın dostum olduğunu iddia edebileceğim çok önemli bir insandır. Zaten mahkeme sürecinde ifade ettiğim üzere beni Mustafa Özcan’la tanıştıran da bizzat kendisidir. Devlet kademesinde de bu kadar önemli irtibatları olan bir insanın özel kuvvetlerden birileri ile irtibata geçmek için Aydın Köstem’e ihtiyaç duyduğu iddiası tam bir deli saçmasıdır. Şayet benim özel kuvvetlerden biri ile irtibata geçmem gerekse idi tek yapmam gereken şey Demirel’e bir telefon açmak olacaktı. Bu noktada Demirel de bana derhal özel kuvvetle komutanını benimle irtibata geçirirdi.
NE KONUŞMADIĞIMI NET OLARAK HATIRLIYORUM!
3. Bu kapsamda ortaya atılmış iddia benim 20 sene önce telefonda birileri ile konuştuğum iddiasıdır. Ben nerede ise 80 yaşındayım. 20 sene önceki telefon görüşmelerini hatırlamam mümkün değildir. Hiç kimse hatırlayamaz. Ben 20 sene önceki telefon görüşmelerimi hatırlamasam da kiminle neyi konuşmadığımı çok iyi hatırlıyorum. Ben soruşturma kapsamında adı geçen veya geçmeyen hiç kimse ile Hablemitoğlu’nun katli konusunda en ufak bir görüşme gerçekleştirmedim. Bunu iddia edecek kişi açık söylüyorum müfteridir.
HTS KAYITLARI DELİL OLAMAZ
4. Peki böyle bir safsata nasıl izah edilebilir? Anladığım kadarıyla böyle bir iddianın ileri sürülebilmesinin tek yolu 20 yıl önceki HTS kayıtlarıdır. Bu yönde kayıtların üretilip üretilmediği konusunda hiçbir bilgim yoktur. Yine de şu hususu belirtmem zorunluluk arz etmekte; mevzuatımıza göre, adli mercilerin şu anda 20 sene önceki HTS kayıtlarının elde edebilmelerine imkan yoktur.
Çünkü HTS kayıtlarının belli bir süre içerisinde geçmişe dönük imha edilmesi gerekmektedir. Üstelik ne benim cinayet soruşturmasına denk gelen dönemde ve bunu takip eden 15 yıllık süreçte hakkımda adli bir soruşturma da açılmamıştır. Dolayısıyla benim HTS kayıtlarımın geçmiş dönemde adli merciler tarafından elde edilmesi imkansızdır. Yani bu süreçte hiç bir adli merci HTS kayıtlarını kullanarak bana böyle bir ithamda bulunamaz.
AMAÇ FAİLLERİ BULMAK DEĞİL!
Açıkça belirtmem gerekir ki ben bu soruşturmanın faillerinin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğünü düşünmüyorum. Bu kanaate varmanın en önemli sebebi, bu soruşturmayı yürüten savcının kimliğidir. Bu soruşturma Sayın Zafer Ergün tarafından gerçekleştirilmektedir ve Zafer Ergün benim hakkımda 2017 yılında açılan ve Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamaya dönüşen soruşturmada maalesef hukuksuzca hareket eden bir savcıdır. (Savcının hukuksuz kararlarını tek tek sıralıyor)
ADALET NAMINA BİR BEKLENTİM YOKTUR
Türk yargı sistemi içerisinde yıllardır gadre uğramış birisi olarak, bu soruşturma kapsamında da adalet namına bir beklentim yoktur. Beni kim suçlamak istiyorsa, kim beni zerre miktar dahlim olmayan bu cinayete bulaştırmak istiyorsa hodri meydan! Ben kendimden emin olarak tekrar tekrar söylüyorum: Eğer benim Merhum Necip Hablemitoğlu cinayetine zerre miktar katkım, zerre miktar bilgim varsa Cenab-ı Rabbülalemin’in laneti benim, ailemin, çocuklarımın, torunlarımın üzerine olsun. Olayla ilgili olarak ne bir dahlim ne de bir bilgim vardır. Adımın bu dosyaya karıştırılmış olması bana atılmış çok büyük ve çirkin bir iftiradır.
Enver Altaylı’nın evindeki bir harici diskten çıktığı ve 11 Ocak 2009’da yazıldığı ileri sürülen notta, “Mustafa Levent Göktaş ile ilgili düşüncelerimi daha önce arz ettim. Bunların kazanılmasının önemi büyüktür. Ben bu insanların geçmişte hataları olmadı demiyorum. Bunları kısmen de olsa aydınlattık, kazanabiliriz diyorum ve bu memleket için olumlu bir dönüm noktası olacaktır diyorum.” ifadeleri kullanılıyordu.
Enver Altaylı söz konusu notu yazdığını hatırlamadığını söylüyor:
“Söz konusu bu belgenin oluşturulma tarihi 2009 yılıdır. Yani cinayetten 7 yıl sonra! Bu kapsamda söz konusu bu belgenin cinayet ile nasıl bir ilgisi olabilir? Enver Altaylı cinayet tarihinden 7 yıl sonra cinayete müdahil olmuştur/olmaya çalışmıştır gibi bir iddia, hem mantık hem de fizik kurallarına aykırıdır. Söz konusu bu belgede geçen ibarenin gerçekten var ve hukuken var olduğu bir an için kabul edilse bile, bu belgenin zamansal olarak Sayın Hablemitoğlu’nun katledilmesi ile en ufak bir ilintisi olamaz. Bu notun kime yazıldığı, kim tarafından yazıldığı, daha net ifade etmek gerekirse benim tarafımdan mı yazıldığı yoksa birisinin yazıp bana mı gönderdiği de belli değildir.”
BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Mustafa Özcan, TR724’e konuştu: Hablemitoğlu’yla görüşme talebim bile olmadı
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***