Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA – Asgari ücret, işçi konfederasyonu Türk-İş’in imzası olmadan, hükümet ve işveren uzlaşmasıyla belirlenirken, 8 bin 506 liralık rakam tartışmalara neden oldu. Ekonomistlerin büyük çoğunluğu, mevcut enflasyonla asgari ücrete gelecek zammın iki üç ay içinde eriyeceğini söylüyor. Bazı isimlerse, yüzde 54,66’lık zammın ‘enflasyonu artıracağı’ iddiasını öne sürdü.
Peki gerçekten asgari ücret enflasyonun artmasına sebep oluyor mu? Ücretteki artış ile enflasyonun bir bağı var mı? Enflasyonun temel sebepleri neler? Bu soruların cevaplarını ekonomist ve akademisyenlerle konuştuk.
BAHÇE: ENFLASYON ÜCRET MALİYETLERİNDEN KAYNAKLI DEĞİL
Asgari ücrete yapılan zammın, var olan enflasyona karşı enflasyonist baskı oluşturmayacağını söyleyen akademisyen Serdal Bahçe, tam tersine, reel ücretleri hızla eriten bir enflasyon olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’deki enflasyonun ücret maliyetlerden kaynaklanmadığını anlatan Bahçe’ye göre, artan enflasyonun temel iki nedeni var. Enflasyonun temel kaynağının Türkiye kapitalizminin üretiminin yapısal parametreleri olduğunu ifade eden Bahçe, ithalattaki dışa bağımlılığın ve ulusal paranın hızla değer kaybetmesiyle birlikte yabancı girdinin de döviz üzerinden yapılmasıyla 2018-2019’dan itibaren enflasyon sürecinin başladığını belirtti.
‘FİYATLAMA DAVRANIŞINI BÜYÜK ÖLÇEKLİ SERMAYE BELİRLİYOR’
Bahçe, Türkiye’nin ulusal sermaye gruplarının durumu fırsata da çevirdiğini anlattı. Sermaye gruplarının dış borçlulukları için kamunun elindeki döviz kaynaklarını yağmaladığını, enflasyonist süreci kullanarak da fiyatları olması gerekenden daha hızlı şekilde yükselttiklerini ve bu yolla reel kârlılıklarını korumaya çalıştıklarını belirten Bahçe’ye göre asgari ücrete gelen zammın enflasyonu arttıracağı konusundaki görüş gerçeği yansıtmıyor: “Enflasyonun ücretlerle alakası yok. Bu iddia bir palavradan ibaret. Zaten fiyatlama davranışını küçük ve orta ölçekli işletmeler değil, dünyanın her yerinde olduğu gibi büyük ölçekli sermaye grupları belirliyor. Ücret maliyetleri bu grupların toplam maliyetinde çok küçük bir oran. Bunun yukarıya doğru bir fiyat artışı yaratması mümkün değil.”
DEMİR; SEBEP EMEĞİN DIŞINDAKİ GİRDİ MALİYETLERİNDE ARTIŞ
Enflasyon ile asgari ücret artışı arasında doğrudan bir ilişki olmadığını vurgulayan bir diğer isim Doç. Dr. Oğuz Demir. Geçen günlerde Tarım Girdi Fiyat Endeksi’nin açıklandığını ve içinde emek maliyetlerinin olmadığını hatırlatan ekonomist Oğuz Demir’e göre, asgari ücret, talep kanalında ve maliyet kanalındaki artıştan dolayı enflasyondaki artışı etkileyebilir. Türkiye’deki enflasyonun sebebinin ücret artışları olmadığını ve enflasyonun sebebi olmayan milyonlarca insana enflasyonun sebebiymiş gibi davranmanın haksızlık olduğunu ifade eden Demir, şu değerlendirmede bulundu:
“Bunu söyleyen insanlar, ücretlerine zam almasınlar. Asgari ücretteki artışı destekleyici unsur olarak görebilirsiniz. Önce her şey çözülsün sonra ücretlere bakarsınız. Her şeyin sebebi, emeğin dışında girdi maliyetlerindeki artıştan kaynaklı. Örneğin yıllarca işçilerin her şeyi kontrol ettiği, istediği her şeyi aldığı bir ülkede enflasyonun üzerinde ücret almışlarsa bunu söylersiniz. Ancak buradaki durum, işçinin enflasyon karşısında yaşadığı erimeye karşı arayı kapatma mücadelesidir.”
Kur artışında, yaratılan güvensizlikten kaynaklı dövize kaçış olduğunu belirten Demir’e göre, asıl sorun çözülmedikçe enflasyon artışının önüne geçmek mümkün değil: Milyonlarca doları asgari ücretliler mi aldı? Herkes kendini koruyunca normal ancak hiçbir güvencesi olmayan insanların kendilerini korumak için istediği zam anormal. Bu çok hakkaniyetsiz bir yaklaşım.”
KÖSE: TARIMDA KONTROLÜ YİTİRİRSENİZ ÜCRETTE DE YİTİRİRSİNİZ
Prof. Dr. Ahmet Haşim Köse ise asgari ücretin 8500 lira olarak belirlenmesinin, iktidarın bölüşüm temel kategorisinde sermaye açısından tavrını beraber sürdüreceğini gösterdiğini söyledi. Seçim döneminde böyle bir karar alınmasında, Türkiye’de özellikle üretken sermayenin çok tıkanmış olduğuna işaret ettiğini belirtti. Aynı zamanda orta ve küçük ölçekli sermayenin tükenmiş durumda olduğunu vurgulayan Köse, AKP’nin istihdamın düşmesinden ya da bazı iflasların yaşanmasından korktukları için iktidarın kendi sınıfsal bilincine döndüğünü ifade etti.
Türk-İş’in asgari ücret açıklamasına katılmamasını da yorumlayan Köse, sendikanın tavrının bir sarı sendika tavrı olduğunu ifade etti. “Türk-iş 9 bine direnseydi ne olacaktı? Acaba ücret toplumsal yeniden üretim için gerekli konuma mı gelecekti?” diye soran Köse, küfenin kapitalizmde emekçilerin sırtında olduğunu anlattı.
Türkiye’de enflasyonun birçok sebebi olduğunu vurgulayan Köse, her açıdan maliyetlerin arttığına ve üretken sermayenin ithalata bağımlı olduğuna işaret etti. Tarım sektörünün özellikle ücret için vazgeçilmez olduğunu ve temel tüketim mallarının sepetini oluşturduğunu aktaran Köse’ye göre, bu kontrolün yitirilmesi durumunda ücret üzerinde de kontrol kaybedilir: “Türkiye’de fiyatların maliyet kompozisyonuna baktığımızda, bazı sektörlerde ücret en önemli noktada durabilir ancak girdi yapılarına bakıldığında müthiş bir bağımlılık görürsünüz. Ayrıca fiyat bir sektörün tek başına kendi içerisinde maliyet kompozisyonundan değişmez. Yansımalıdır. Armudun karşısında elmanın fiyatı artıyorsa armut üretenler daha fazla armut ödeyeceğini bildiği için fiyatı artar.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***