– Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimlerde karşısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek isteyip istemediği sorusunu yanıtladı. Davutoğlu, “Siz cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok yakın çalıştınız. Dolayısıyla kendisini iyi biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nu gerçekten karşısında aday olarak görmek istiyor mu?” sorusuna, “İster tabii, tabii. Başkalarını da isteyebilir bu arada sadece Kılıçdaroğlu’nu değil” yanıtını verdi.
“Bi’ Karar Ver” programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını cevaplayan Davutoğlu, CHP’nin gündeme getirdiği ancak iktidarın “aile” ile ilgili maddeler de ekleyerek referanduma taşımaktan söz ettiği başörtüsü teklifi hakkında da, “Başörtüsü meselesini sulandırmamak lazım. Aile ilgili madde o teklife eklenirse yanlış yapar. Başörtüsü sorunu bizim neslin sınavıdır, bunu doğru noktalamak lazım” dedi. Davutoğlu, “Başörtü yasağı kalkacaksa içinde CHP’nin imzasının olması kadar kıymetli bir şey olmaz. Böylece bu mesele tümüyle kalkar” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın İYİ Parti lideri Meral Akşener’e yaptığı “Altılı Masa’dan ayrıl” çağrısını da değerlendiren Davuoğlu şu ifadeleri kullandı: “Şimdi herkesi deneyecek, Demirtaş’ı denemedi mi? Öcalan’dan mektup getirmedi mi? Bir kere gitmekte olduğunu, düzenin sürmeyeceğini biliyor. MHP’nin oylarının yetmediğini görüyor. MHP eriyor, bitiyor. Şimdi AK Parti’den ayrılan oyların gideceği çok adres var. MHP gittikçe küçülüyor ve birlikte seçimi kazanamayacakları aşikar. Böyle olunca bir yerden bunu kapatması lazım. Ya HDP ile bir iş tutacak bizi eleştirmesine rağmen, işte Demirtaş’a yapılan jestin arka planı budur, Öcalan’dan gelen mektubun arka planı budur vs. Ya Sayın Akşener’e ya bizlere bir yerlerden gelecek. CHP’yi bir kutba koyup orayı dağıtmaya çalışıyor. Bu Tayyip Erdoğan’ın içine düştüğü paniği gösteriyor.”
Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Dün gördünüz, Uygurlarla ilgili olarak, tüylerim diken diken oldu. Dünya ayakta Uygur meselesi nedeniyle insanlar kapatılmış evlere karantina adı altında, aç bırakılarak öldürülüyor, balkonlardan atlayarak insanlar intihar ediyor açlık dolayısıyla bir de yetmiyor orada yangın çıkarılıyor insanlar öldürülüyor.
Baştakiler her gün vatan, millet, din, Türk dünyası, İslam dünyası diyor ya bir ses çıkmıyor bir ses çıkmadığı gibi ses çıkartanlara orada bir tane kendini bilmez, Soylu özür dilemiş ya hayır özür dilemek yetmez, İçişleri Bakanı her gün istismar edeceğine bunların hesabını sormalı. Geliyor ve oradakilere diyor ki sizi sınır dışı ederiz. Kimi kimin memleketinden sınır dışı ediyorsun sen ya, kimsin sen? Efendim itin bunları diyor ya sen kimsin senin konuştuğun Türkçe’nin doğduğu diyar Kaşgarlı Mahmut’un diyarı orası, senin konuştuğun Türkçe’nin diyarı orası. Hala daha bu iktidara millilik, yerlilik adı altında itaat edenlere isyan ediyorum.
Son günlerde daha çarpıcı olan isimlerini versem sizin de şaşıracağınız kişilerden şu geliyor, ‘Hocamızın o masada olması geleceğimiz için teminat.’ Kolektif bir suç algısını biz orada kaldırıyoruz aslında. Ülkeyi bu kabustan puslu havadan kurtarmak hedefimiz ama ondan önce sizlerin onurunu kurtarmak diyorum onlara.
Geçmişte yine Tayyip Bey’in çok yakınında bulunmuş bir ismin biz parti kurarken karşı çıkmıştı. Şimdilerde şunu söyledi ‘Hocam iyi ki kurmuşsunuz çünkü bakın bütün bir camia diyeyim muhafazakar kesim, islami kesim hepsi yoksulluklara bulandı dediğimiz zamanda bak Hoca ve arkadaşları da var onlarda siyaset yaptı ama hiçbiri hakkında bir şey söylenmedi diyebiliyoruz. Bu içten içe ateş sönmeye yüz tutar ama içinde kor hala vardır bir ümittir aslında o ateşin hala parlaması için bazılarında bu o idealizim o misyon bir kor şeklinde orada duruyor.
‘CHP’ ile ne işiniz var?’ diyenler eskiden daha fazlaydı daha bir anlama çabası var şimdi bir de kararlılığımızı görüyorlar. Provokatif gelenler hep oluyor belli ki şartlanmış seni dinlemiyor ‘Biz sana oy vermiştik ne işiniz var orada’ gibi ezberletilmiş bir formülle geliyor. Ama bazıları da ‘Hocam ne oldu, niye oldu?’ diye soruyor. Eskiden suçlama tarzında iken şimdi anlatıyorsunuz bazen tabii şimdilerde cumhurbaşkanı adaylığı çerçevesinde söylenenler oluyor, şu olsun şu olmasın daha pratik şeylere indirgendi külliyen CHP veya başka partilerle niye berabersiniz şeyinden daha çok…
‘CHP’NİN ADIMLARI BİZİ DE RAHATLATIYOR’
CHP ve Kılıçdaroğlu’nun adımları sahadaki yumuşamaya katkı sağlıyor bizi de rahatlatan adımlar oluyor. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü teklifi üzerine başörtülü vekilin yaptığı açıklama sonrasında dikkat ederseniz yarım saat sonra ben tweet attım, destek verdim. Sayın Kılıçdaroğlu ile bu konuyu istişare etmedik ama ben doğru gördüğüm adımı desteklerim. Bunun içim kim ne der diye de bakmam.
Bugün Bozdağ’ın açıklaması vardı önümüzdeki hafta getireceğiz diye (başörtüsü teklifi), ben Sayın Erdoğan’ın buradan geri döneceğini düşünmüyorum.
‘BAŞÖRTÜSÜ TEKLİFİNDE REFERANDUM RİSKLİ’
Biz geçen hafta altılı masada bunu açık yüreklilikle tartıştık, konuştuk. Ben muhalefet olarak, altılı masa olarak bunu orada da ifade ettim başörtü konusunda referanduma gitmek veya gidilmesine yol açmak veya bunu teşvik etmek Türkiye’de toplumsal barışa vurulacak en büyük darbedir. Ve böyle bir oylama hangi şartlarda gerçekleşirse gerçekleşsin yüzde 55, yüzde 45 bitmez, çok büyük oyla biter ve biz tabii Gelecek Partisi olarak da ben şahsen de burada ben referandumda evet oyu veririm. Bunun alternatifi olmaz, tartışması da olmaz. Özgürlüklerle ilgili bire şeyi referanduma sunmamak lazım.
Referandumda risk şudur, herkesi aklı selime davet etmek istiyorum. 360 ile 399 arasında bir senaryo en kötü senaryodur bu reddedilirse diyelim tekrar gündeme seçim sonrasında getiririz biz çıkarırız diyebiliriz ama ben reddedilme ihtimalini düşük görüyorum. 360’ın altında olmaz. CHP’nin içinden de İYİ Parti’nin içinden de kendi seçim bölgelerine gittiklerinde başörtüsü konusunda evet mi dedin hayır mı sorusuna herkes evet dedim demek ister.
Bu konu arada kalırsa seçim ortamını tümüyle zehirler. Başörtüsü tartışması seçimin odağını değiştirir, hayır çıkmaz oradan çıkması da doğru değil zaten o zaman Erdoğan meydanlarda Başörtüsüne hayır dediler diye bir propaganda yürütür. Teklifin sahibi Sayın Kılıçdaroğlu.
Bu anayasa teklifi meclisten 400’ün üzerinde bir oyla geçmeli, bu tartışma bitmeli ve geride bırakılmalı. Biz bu tartışmayı geride bırakarak seçime gitmeliyiz. Hiç açılmasaydı olabilirdi, seçim sonrasında yapabilirdik ama madem ki Pandora’nın kutusu açıldı bu tartışma bitirilmeli.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifi iyi bir teklifti, ben de defalarca videolu mesaj yayınladım, ‘Sayın Erdoğan ne olur bunu referanduma götürmeyin, burada yasa teklifine evet deyin ve bu çözülsün’… Ama Sayın Erdoğan siyasi bir fırsatçılık yaptı ve çıtayı anayasa çıtasına çıkardı, artık buradan geri dönüşü olmaz.
Sayın Kılıçdaroğlu girişiminde iyi niyetliydi ve ben hiç tereddüt etmeden destek verdim. Aramızda bu konu hiç geçmemiş olmasına rağmen destek verdim. Sayın Erdoğan da buna karşı bunu bir siyasi istismara dönüştürmeye, tabiri caizse ‘gollük pas’ dediği şey bir şekilde bunu seçim ortamında kullanmak… Bu başörtüsünün alet edilmesidir buna karşı da sesimizi yükselttik ama buna rağmen bir anayasa teklifi gelmişse buradan referanduma gidecek bir sonuç çıkması ülkedeki bütün o altılı masanın oluşturmaya çalıştı Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendisinin de bu teklifle oluşturmaya çalıştığı iklime zarar verir. O iklimi korumak lazım. Bu noktaya gelmiş bir tartışma bu noktada referanduma gitmemeli. Bizim pozisyonumuz bu. Burada 400’ün üzerinde bir oyla geçmeli ve bitmeli.
400’ü geçse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hükümet sisteminde isterse referanduma götürmesi siyasi intihar olur. Biz çıkıp mecliste onaylanmış bir şeyi tartışmaya açan, başörtüsü meselesini, mecliste bitmiş bir konuyu halkın önüne getirerek başörtüsü gibi manevi değeri tartışma konusu yapan, insanların bir kısmını hayır demeye zorlayarak ayetlerle çatışmaya zorlayan bir münafıklıktır deriz buna, onun siyasi bedeli ağır olur, siyasi intihardır ve bumerang gibi gider Erdoğan’ı vurur.
Başörtüsü meselesini sulandırmamak lazım. Aile ilgili madde o teklife eklenirse yanlış yapar. Başörtüsü sorunu bizim neslin sınavıdır, bunu doğru noktalamak lazım.
Başörtü yasağı kalkacaksa içinde CHP’nin imzasının olması kadar kıymetli bir şey olmaz. Böylece bu mesele tümüyle kalkar.
‘PERİNÇEK’LE BAYRAMLAŞIYORSUNUZ’
Esad’la barışır, Sisi ile barışır, Filistin meselesinde Mavi Marmara’dakileri eleştirip ‘Bana mı sordun?’ der Netanyahu ile konuşur ama Davutoğlu ile konuşmaz işte Erdoğan’ın gerçek yüzü bu. Ha benimle konuşması için can atıyor değilim ama madem ki küslük yok siyasette niye Gelecek Partisi’nin bayramlaşma tekliflerine hayır diyorsunuz Sayın Erdoğan? Perinçek’le bayramlaşıyorsunuz, Şeytan Ayetleri’ni yazanlarla bayramlaşıyorsunuz da Allah aşkına bütün hayatı sizlerle geçmiş olanlarla neden bayramlaşmıyorsunuz?
Bugün Erdoğan, ‘Ülke menfaati için fikrinize ihtiyacım var, görüşmek istiyorum’ dese görüşürüm. Hiç bunda gocunmam ama nasıl görüşürüm; kapalı kapılar ardında görüşmem. Açık, gündemi belli olur.
‘ERDOĞAN PANİKTE’
Şimdi herkesi deneyecek, Demirtaş’ı denemedi mi? Öcalan’dan mektup getirmedi mi? Bir kere gitmekte olduğunu, düzenin sürmeyeceğini biliyor. MHP’nin oylarının yetmediğini görüyor. MHP eriyor, bitiyor. Şimdi AK Parti’den ayrılan oyların gideceği çok adres var. MHP gittikçe küçülüyor ve birlikte seçimi kazanamayacakları aşikar. Böyle olunca bir yerden bunu kapatması lazım. Ya HDP ile bir iş tutacak bizi eleştirmesine rağmen, işte Demirtaş’a yapılan jestin arka planı budur, Öcalan’dan gelen mektubun arka planı budur vs. Ya Sayın Akşener’e ya bizlere bir yerlerden gelecek. CHP’yi bir kutba koyup orayı dağıtmaya çalışıyor. Bu Tayyip Erdoğan’ın içine düştüğü paniği gösteriyor.
SİSİ YORUMU: ‘DİZ ÇÖKERCESİNE NORMALLEŞME’
Bakın normalleşme olur, mesela biz Yunanistan’la ilişkileri normalleştirdik ama onurlu bir normalleşmeydi bu. Bir gece Yunanistan’la biz 35 anlaşma imzaladık, Mısır’la bizim bir savaşımız yok. Yunanistan’la İstiklal savaşı vermişiz ama kimsenin kimsenin onurunuz zedelemediği, kimsenin kimseye bir şey dikte etmediği şekilde Atina’da 35 anlaşma imzaladık 2011’de. Rusya ile asırlar süren savaşlarımız var, vize muafiyeti anlaşmasını imzaladık. Sırbistan’la Bosna Hersek arasında arabuluculuk yaptık. Bunlar onurlu normalleşmelerdir ama siz en ağır ifadelerle saldırdığınız ve rabia şehitlerinin hürmeti diyerek siyasileştirdiğiniz rabia işaretini kullanırken daha önceki bir çok Türkiye güçlüyken normalleşme imkanı varken Türkiye’nin en kırılgan olduğu zannedilen bir dönemde diz çökercesine bir normalleşme gösterirseniz bunun adına ben teslimiyetçi normalleşme derim.” (HABER MERKEZİ)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***