Metin Sever
Günah keçisi kavramı eski bir Yahudi geleneğinden geliyor. Eski Ahit’e göre, Kefaret Günü ayini gelip çattığında iki kara keçi seçilirmiş. Bu garip keçilerden biri Tanrı’ya kurban edilir; tüm günahlarını, kötülüklerini üstlendiği kabul edilen diğer kara keçi ise uçurumdan aşağı atılırmış. Kara keçi telef olurken, onu aşağı atanlar sütten çıkmış ak kaşık gibi arz ı endam edermiş.
Murathan Mungan’ın, “Ben sende tüm aşklarımı temize çektim” dizesiyle alakası yok tabii ki olup bitenin. Kara keçinin üstünden bir “arınma, temizlenme”, kara keçi üstünden “ak”lanma, kefareti ve bedeli başkasına yükleme uyanıklığı sadece.
Bir nevi Şark kurnazlığı diyeceğim ama benzer uygulama Antik Yunan’da da var. Orada da veba ve benzeri afetleri önlemek amacıyla “günah keçisi” olarak insanlar kullanılırmış. Atinalılar, Thargelia Şenliği’nde bir kadın ve bir erkek seçer, şölenden sonra bu çifti kentte dolaştırır, ince yeşil dallarla dövüp, kent dışına sürer ve orada taşlarlarmış. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü şanstan korunacağına inanırlarmış.
Günümüzde de sorumluluk almadan yırtma, suçu başkasına kilitleme şehvetinin kaynama derecesine bakılırsa; bu ritüelin insanoğlunun “kadim” özelliklerinden olduğu söylenebilir. Mevcut iktidarın bu konudaki “başarısı” da bunun kanıtı gibi. Bu “kadim” özellikten olsa gerek gözlerindeki ışıltıya, utanmanın, mahcubiyetin solgun rengi hiç düşmüyor. Halka, bitmeyen bir pişkinlikle belledikleri “günah keçilerini” işaret ediyorlar. Her daim değişmeyen, demirbaş ‘kara keçileri’ de var: Kürtler, iç ve dış düşmanlar, vatan millet Sakarya üçlemesiyle başlayıp, “ver coşkuyu” nidalarıyla devam eden savaş çıkarma arzusu. Durama göre yeni ‘kara keçiler’ de buluyorlar.
Ancak iktidarın hal i pür melali vahim; savaş tamtamları politikası kifayetsiz kalabilir. Ol bu nedenle, her türlü manipülasyon, dezenformasyon ve çamura yatmak mübah artık. Yağlı güreşteki pehlivanlar gibi peşrev üstüne peşrev çekiyorlar.
OYUN PLANI HAZIR
‘Hedef saptırma oyunu’ başladı. İnsanın elindeki tek alet çekiç olunca her şeyi mıh görür misali, yine aynı taktik: Kürtlere vur, olmayan parayı basarak seçmene ‘rüşvet ver’, kaçınılmaz olarak yükselecek olan enflasyon tsunamisine karşı da son dönemlerin yeni ‘kara keçisi’ zincir marketleri uçurumdan aşağıya at.
Erdoğan, Katar dönüşü uçakta yaptığı konuşmada uzun zamandır “iç düşmanlar” listesine girmiş olan marketlerle ilgili peşreve devam etti. Belli oldu, “Aç gözlü, kar hırsıyla doymak bilmeyen, milletin kanını emen” yine Erdoğan’ın nitelemesiyle “üç harfliler, arenadaki yaralı gladyatörler gibi seçmenin önüne atılacak. Geçmişte de bu yapıldı, lakin görünen o ki ortalık bu kez yüksek perdeden velveleye verilecek.” Bu arada içine enflasyon kaçan halkın, zihninin telgraf tellerine de cinler konacak.
Erdoğan, açıkça tehdit etti: “Para cezası demek ki bunları ıslah etmiyor. Para cezasının dışında atılacak adımları da ilk Kabine Toplantımızda inşallah masaya yatırırız ve oradan da bunların üzerine ayrıca gideriz. Bunu halletmek lazım.”
Erdoğan’ın ofsaytta yaptığı ortaya Behçeli de kafaya çıktı ve zincir marketlerin FETÖ ile irtibatlarının araştırılması istedi.
GALİP AYTAÇ’TAN ZEHİR ZEMBEREK ÇIKIŞ
Ancak bu kez Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aytaç’tan çok sert bir tepki geldi. Aytaç, Yeşilçam filmlerinde gömleğinin düğmeleri parçalayıp “Yeteeeeeer” diye bağıran karakter oyuncuları gibi davrandı.
“Bre ahlaksızlar” diye çıkışan Aytaç, “Televizyonda salyalarını akıtarak küfredenlere, bilmedikleri konularda biliyormuş gibi yorum yapanlara, peyniri yumurtayı sadece sofrasında görüp peynirle yumurtayla ilgili yorum yapanlara, bu dünyayı size yaşanmaz kılarım diyecek kadar meselelerden bir haber olan, depoyu basıp günlük tüketim kadar bile olmayan yağları halka dağıtırım diyen iş bilmez yöneticilere, mağaza çalışanlarına söyleyin yöneticilerinize bu işin sonu kötü olacak, size burada ekmek yedirtmeyiz’ diyen yerel yöneticilere, ziraattan haberi olmayan İstanbul Ziraat Odası başkanına, FETÖ terör örgütüyle bizi tehdit eden parti liderlerine söyleyeceklerimiz var” dedi.
Zehir zemberek konuşan Aytaç’ın, sözlerinin denizde seken taş gibi seke seke hangi adrese gittiği belli. Kelimelerin zehri İsot biberi gibi ortalığı yakarken, zemberek yerinden fırladı ve en sert cevap, MHP MYK Üyesi Burhan Çoşkun’dan geldi: “BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aytaç denen badem bıyıklı sana ve senin gibi Kırk Haramiler misali her köşe başını tutanlara, yıllardır halkın sırtına kene gibi yapışıp vatandaşın kanını emen asalaklara, FETÖ yanlısı siyaset ve piyasa simsarlarına aman vermeyeceğiz.”
İKTİDARIN YÖNETEMEME HALİ EGEMENLERİ DE BUNALTTI
İktidarla, zincir marketler çatışması ilginç bir evreye gelmiş görünüyor. Çünkü cephede Galip Aytaç olsa bile, Aytaç tüm zincir marketlerin sözcüsü durumunda. Bu konuşma sadece kendi kararı olamaz. Yani işin içinde Şok, A101, Migros gibi ekonominin ağır topları var. Bunların tedarikçileri de düşünülürse irili ufaklı çok sayıda şirketi ilgilendiren bir savaşın tamtamları çalışıyor.
Çatışmayı ilginç kılan ikinci önemli ayrıntı ise BİM’in sahiplerinin Nakşibendi tarikatının Erenköy cemaatine bağlı olması. Kurucu ortakları arasında Erdoğan’ın çok yakından tanıdığı Cüneyd Zapsu, Aziz Zapsu, Yasin El Kadı, Korkut Özal, Mustafa Latif Topbaş, Mehmet Fatih Saraç gibi isimler bulunuyor. Kadir Topbaş’ı da hatırlatalım. Cemaatin Cüneyt Zapsu, Kadir Topbaş gibi isimlerinin bir dönem AKP’de önemli görevler aldığını ve cemaatin ekonomik gücünün bu vesileyle büyüdüğü herkesin malumu. Ancak Kadir Topbaş’ın belediye başkanlığından gönderilmesinden sonra AKP’ye ve Erdoğan’a mesafeli durdukları da biliniyor. Ancak iktidarla sert bir mücadeleye girişmeleri beklenmemeli. Olsa olsa kendilerini korumaya çalışırlar.
Tam burada savaşın nedenleriyle ilgili bazı sorular sorulabilir:
“İktidarın hedefi Erenköy Cemaati mi? Erdoğan, koltuğunun altında zenginleşen cemaatten diyet mi istiyor?” diye düşünülebilir ama seçim öncesi bu “hayırlara vesile” olmaz.
Çatışmanın BİM’in havuz medyasına ilan vermemesinden kaynaklandığı iddiası ise böyle bir çatışma için küçük ölçekli.
Akla yakın asıl neden iktidarın kurduğu “hedef saptırma oyununu.” “Bas bas paraları Leyla’ya yaptık” diyemeyeceğine göre, marketlerde halkın sadece cebini boşaltan pahalılığa bir sebep bulunmalı. Baz etkisiyle zaten düşecek enflasyonu, “Bakın enflasyonu düşürdük” diye pazarlarken, “faizi düşürdük” diye övünürken, marketlerdeki yangının sorumluluğu iyi bir kara keçiye yüklenmeli. Bu kara keçide zincir marketler.
Galip Aytaç ve temsil ettiği kesimler de, bu nedenle böyle sert bir çıkış yapma ihtiyacı hissetti. Zincir marketler, bu tam saha presi kırabilmek veya yavaşlatabilmek için veryansın etmeyi göze aldı.
Galip Aytaç’ın çıkışı büyük ihtimalle operasyonların önünü kesme çabası.
Bakalım iktidarla zincir marketler arasındaki bu savaş nasıl gelişecek.
Ziya Paşa:
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
demiş ama…
bizde laf çok iş yapıyor.
Bakalım bu laf savaşı nereye gidecek, menzil-i maksuda kim ulaşacak?
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***