Fakat hükümet bunu doğrulamadı. Yerel medya da başsavcının sözlerinin yanlış ‘yorumlandığını’ yazdı.
Mahsa Amini adlı 22 yaşındaki bir kadının, Eylül’de ‘başörtüsünü düzgün takmadığı’ gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan üç gün sonra yaşamını yitirmesi ülke çapında protestoların başlamasına neden olmuştu.
Ahlak polisinin Amini’nin başına vurduğu söyleniyor. Ancak polis Amini’nin kalp krizi geçirdiğini öne sürüyor.
Amini’nin ölümünden sonra başlayan eylemler, hükümet karşıtı protestolara dönüşmüştü. Hükümetin ‘isyan’ diye nitelediği eylemlerde göstericiler, yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik, adaletsizlik ve yolsuzluğu protesto ettiğini söylüyor.
Hâlâ devam eden eylemlerde şimdiye kadar yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
İran’da 1979 İslam Devrimi’nden bu yana farklı “ahlak polisi” (İrşat Devriyeleri) birimleri görev yaptı. Şimdiki ahlak polisinin devriyeleri 2006’da başladı. Bu polisler, sokaklarda kadınların İslami kurallara giyinip giyinmediğini denetliyor.
Başlarını örtmeleri ve uzun kıyafetler giymeleri istenen kadınların yırtık kot pantolon, şort ya da “uygunsuz” kabul edilen diğer kıyafetleri giymeleri yasak.
Başsavcı Muhammed Cafer Montazeri’ye Pazar günkü dini etkinlikte ahlak polisi soruldu.
Montazeri “Ahlak polisinin yargıyla ilgisi olmadığını, kurulduğu yer tarafından lağvedildiğini” söyledi.
Başsavcı bununla birlikte yargının toplumun davranışlarını izlemeye devam edeceğini vurguladı.
İrşat Devriyeleri polis gücünün bir parçası ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı.
BBC ve başka yabancı medya kuruluşlarının başsavcının açıklamalarını yayımlamasından sonra devlet denetimindeki yayın organlarında aksi yönde haberler yer aldı.
Arapça yayın yapan Al-Alam televizyonu, “Bazılarının başsavcının açıklamalarını yanlış yansıtmaya çalıştığını” savunarak “Başsavcı, sadece kurulduğundan bu yana İrşat Devriyeleri’nin yargıyla bağlantısı olmadığını söyledi” dedi.
Muhafazakar çizgideki Öğrenci Haber Ağı (SNN) de “yanlış manşetler”e gönderme yaparak “İran’da başörtüsünün hâlâ zorunlu olduğunu” duyurdu.
Fakat reform yanlısı Şark gazetesi Tahran polis gücünün ahlak polisinin tasfiye edilip edilmediğiyle ilgili soruları “geçiştirdiğini” yazdı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahyan’a da Sırbistan ziyareti sırasında bu soru soruldu.
Abdullahyan, bu haberleri ne doğruladı ne de yalanladı ve “Her şey demokrasi ve özgürlük çerçevesinde ilerliyor” demekle yetindi.
Doğrulanması halinde ahlak polisinin lağvedilmesi protestoculara verilmiş bir taviz olacak. Ancak bunun protestoları durdurmayabileceği belirtiliyor.
İranlı bir kadın BBC’ye “Hükümetin ahlak polisini kapatması gösterilerin sona ereceği anlamına gelmiyor. ‘Hükümetin başörtüsü kişisel tercihtir’ demesi bile yeterli değil. İnsanlar İran’ın bu hükümetle bir geleceği olmadığını biliyor. Toplumun her kesimi; ılımlısı, muhafazakarı haklarını geri istiyor” dedi.
Başka bir kadın ise “Bizim için artık başörtüsü bir mesele değil. Zaten 70 gündür dışarı başörtüsüz çıkıyoruz. Şu anda bir devrim yaşanıyor. Devrimi başörtüsü başlattı ve diktatörün ölümü ve rejim değişikliğinden azını kabul etmiyoruz” diye konuştu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***