Reuters kanalıyla Katar’dan 2,3 milyar doları bu yıl sonuna kadar gelmek üzere 10 milyar dolarlı bir swap desteği sağlanacağı haberi uçuruldu. Söz konusu fonun bir kısmının Türkiye’nin eurobondlarına yöneleceği de konuşuluyor. Bu, paranın riyal değil doğrudan dolar olarak kasaya girmesi anlamını taşıyor. Ondan önce de Suudi Arabistan’dan 5 milyar dolarlık Merkez Bankası’na mevduat olarak yatırılacak bir paranın yolda olduğu bildirilmişti.
Rusya Gazprombank’ın Rosatom’a açtığı kredi sonucu Akkuyu nükleer santralı işletim bedeli karşılığı olarak ağustosta 7 milyar doların aktarıldığı söylenmişti. Paranın Hazine hesabına mı yatırıldığı, yoksa eurobond alımı için mi kullanıldığı açıklanmamıştı. Ancak 5 Ağustos haftasında bu söylentiyi doğrularcasına Merkez Bankası rezervlerinde 7,4 milyar dolar artış gözlenmişti.
“KISA SÜRELİ RAHATLIK”
Yurtdışından gelen dolara ilişkin ‘‘Dost’ dolarlar kurtarabilecek mi?’ başlıklı bir yazı kaleme alan Birgün yazarı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Swap benzeri kaynaklardan sağlanan döviz takviyesi brüt rezervleri artırırken, aynı zamanda bir yükümlülük oluşturduğu için net döviz pozisyonunu olumlu etkilemiyor. Nitekim geçtiğimiz hafta brüt rezervler 122,9 milyar dolara yükselirken net rezervler 18,7 milyar dolar, swap hariç net rezervler -50,4 milyar dolardı. Ancak öte yandan brüt rezervlerin artışı dövize müdahale anlamında bir esneklik de yaratır. Bu, cebimde 1000 TL var iken yeni bir borç sayesinde bu paranın 2000 TL’ye yükselmesinin getirdiği kısa süreli rahatlığa benzetilebilir” dedi.
“MUTLAK BİR GARANTİ SAĞLAMIYOR”
Yazısının devamında, ‘“dost” ülkelerden gelen 25-26 milyar dolar destek; cari açık + dış borç 225 milyar dolar taze döviz gereksinimi veya 266 milyar dolar bireylerin ve firmaların döviz varlığı rakamlarıyla karşılaştırınca sınırlı kalıyor” diyen Kozanoğlu, “Mutlak bir garanti sağlamamakla birlikte, döviz kurunu sakin tutabilmek için ekonomi yönetimine yeni bir olanak tanıdığı da ortada” ifadelerini kullandı.
“DÖVİZİN DALGALANMA OLASIĞI ARTTI”
Kozanoğlu, “Gelelim işin politik yönüne; toplumsal muhalefet çevrelerinde son zamanlarda “yurtdışından döviz yağıyor, Erdoğan yine işleri toparlıyor” şeklinde bir karamsarlık havası yayılıyor. Elbette şimdilik 2021 Aralık ayındaki gibi bir döviz sarsıntısı yaşanmaması iktidarın lehinedir. Gelgelelim enflasyon karşısında bunalan, satın alma gücü giderek eriyen, kronik işsizlik karşısında umutsuzluğa kapılan, fahiş kira artışları nedeniyle her ay başında adeta depresyon yaşayan sade yurttaşın yaşamını iyileştiren bir gelişmeden de söz edilemez. Aksine enflasyonu göreceli kontrol altında tutmak için dövizi baskılamanın ihracatı baltaladığı, bir döviz dalgalanması olasılığını arttırdığı görülüyor. Dolayısıyla özellikle son iki yılda yoksullaşan emekçi kesimlerin tercihlerini Cumhur İttifakı yönünde değiştirmeleri için bir neden bulunmuyor. Öyleyse hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaması; gündemi askeri operasyonlarla hamasi milliyetçi bir zemine kaydırma ve laik-inançlı ayrımıyla kültürel yarılmayı körükleme çabalarına prim vermeden, geçim sorunları, gelir ve servet adaletsizliği üzerinden başarısız Başkanlık Rejimi’ni teşhir çabalarından geri durmaması gerekiyor” diye belirtti.
Kozanoğlu’nun yazısının tamamı şöyle:
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***