İSTANBUL – Ekim ayında hazırlanan 2023 yılı bütçesine dair değerlendirmelerde bulunan ekonomist, siyasetçi Nesrin Nas, bütçe teklifinden kadınların payına, yoksulluk, bağımlılık ve ayrımcılık düştüğünü söyledi.
Geçtiğimiz Ekim ayında 2023 yılı için hazırlanan bütçe teklifi Meclis’e sunuldu. “Türkiye’nin Yüzyılı” olarak duyurulan bütçede, giderlerin 4 trilyon 470 milyar lira, gelirlerin 3 trilyon 810 milyar lira olacağı açıklandı. Bütçe teklifinde bu sene sosyal yardıma ayrılan bütçe ise 109 milyar 475 milyon lira artırılarak 258 milyar 437 milyon lira olarak belirlendi. Bu artış iktidar yetkililerince “müjde” diye verildi.
2023 bütçesini değerlendiren ekonomist ve siyasetçi Nesrin Nas, bütçede kadına ayrılan payın Türkiye’de kadın nüfusuna dağılımı yapıldığında, kadın başına 25 TL gibi bir para düştüğünü belirtti.
KAYNAKLAR FAİZE GİDİYOR
2023 yılı bütçesinin büyüklüklünün 4.4 trilyon olduğunu aktaran Nas, bu bütçenin de 659 milyar kadar bir açık olacağının öngörüldüğünü belirtti. 2023 yılı bütçesinin bir faiz bütçesi olduğunu vurgulayan Nas, “Bu bütçenin gelir giderleri, 565 milyar TL olarak planlanmış. Yani bütün kaynaklarımız büyük ölçüde faize gidiyor. Örneğin; 2017 Ekim ayının iç borcu ödenmemiş faizleri, iç borç stoku yüzde 56 iken bu gün yüzde 133’e çıkmış. Yani güya faizleri indiriyorlar ama faizleri indiriyoruz derken, yani indirdikleri politika faizleri bu da bizim piyasaya yansıma yapıyor. Ama bunun karşısında bu faizlerin karşılığında enflasyonu sürekli yukarı doğru itiyorlar. Şimdi resmi rakamlara göre enflasyonun yüzde 85,5 oranında bir enflasyon yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
YOKSULLUK ARTIYOR
Bütçeden sosyal yardım harcamalarına ayrılan payın yüzde 73,5 artırılarak 258,4 milyara çıkarılmasına değinen Nas, “Bu rakam Türkiye’de yoksulluğun ne kadar kronikleştiğini gösteriyor. Mevcut İktidarın temel politikası yoksulluğu ortadan kaldırmak değil, var olan yoksulluğu bir şekilde sürdürebilmektir. Bu yüzden yoksulluğu sürdürecek bir takım bütçe imkanlarını devreye sokuyor. Yani bireyi sürekli olarak kendine yeterli hale getirmekten ziyade sürekli devlete ve şu anda iktidara bağımlı hale getirmek istiyorlar. Bu bütçeye baktığımız zaman doğrudan doğruya ekonomik koşulların borsayla çok ilişkili olduğunu görüyoruz. Çünkü enflasyon yükseldikçe yoksulluk artıyor. TÜRK-İŞ’in açıkladığı verilere göre, kişinin aylık gelirin, 24 bin 400 TL’nin lira olması gerektiğini söylüyor. Buda Türkiye’de insanların yüzde 95’inin açlık sınırında yaşadığı anlamına gelir. Açlık sınırında yaşayan insanlar enflasyon yükseldikçe, iktidarsızlık arttıkça, yoksulluk artar” ifadelerini kullandı.
YOKSULLUK ENFLASYONU
Genel enflasyonla yoksulluk enflasyonunun farklı olduğuna dikkat çeken Nas, yoksulların enflasyonun ne olduğunu görmek için ev kiraları, gıda ve elektrik fiyatlarındaki artışlara bakmak gerektiğinin söyledi. Nas, “Gıda enflasyonu şu anda yüzde 99,5 olarak görünüyor. Çünkü yoksulların geliri, giyim kuşama gitmiyor. Temel gıdaya, kiraya, elektrik faturasına, kömürüne gidiyor. Üç aylık kışlık kömür, iki ton eder. Buda yaklaşık 10 bin TL yapar yani asgari ücretle çalışan birinin iki maşanın tamamı sadece kömür harcamasına gider. Maalesef böyle yüksek fiyatlar ve acımasız yaşam koşullarıyla karşı karşıyayız” dedi.
KADIN BAŞINA 25 LİRA GÜÇLENDİRME BÜTÇESİ
“Kadınları güçlendirmek” diye lanse edilen yardımların aslında “aile” eksenli verildiğini, bunun kadın yoksulluğunu gidermekten uzak olduğunu belirten Nas, şunları söyledi: “İktidarın, kadınları güçlendirmek adı altında sosyal yardımların yüzde 65’ini kadınlara vereceğiz söylemine baktığımız zaman muazzam bir rakam gibi görünüyor. Peki bu yüzde 65’i gerçekten kadınlara mı veriliyor? Bak Türkiye’deki kadın nüfusuna böldüğümüzde kadın başına 25 lira gibi bir rakam düşüyor. Bu sosyal yardımlar da şu koşullarda veriliyor; ‘Eğer evde, aile içinde, ailenin bakımını üstlenirsen, yani evde hasta kişilerin bakımını üstlenirsen biz bunu sana veririz.’ Bir anlamda sosyal yardımı, kadını sosyal ve ekonomik hayattan çekip evin içine hapsetmeyi hedefliyorlar.”
SOSYAL YARDIMLARLA ‘MAKBUL KADIN’ İNŞASI
İktidarın, müjde olarak lanse ettiği kadın bütçesinin “makbul kadın” inşasına hizmet etmek için verildiğini kaydeden Nas, “Kadınların gelişimini değil, aksine toplumdan koparılması ve evinin içine hapsedilmesini mümkün kılan bir sosyal yardım şeklidir. Kesintisiz bakıma ihtiyaç duyulduğundan evde bakım hizmeti için bağlanan paranın direkt kadına verilmesi ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artırıcı bir durum. Bakım verici rolünü üstlenen kadının kamusal alanda görünürlüğü yok oluyor. Onun ötesinde kadınların evdeki yoksullukla baş etme durumu kadınların sırtına yüklenmiş oluyor. Sosyal yardımları alacak kadınları aile içinde tanımladıkları için bir anlamda toplumun kabul ettiği makbul kadın tanımı yapıyorlar. Yani aile içinde kalan, ailesine bakan ve bakımını üstlenmiş ve evin dışıyla ilgisi olmayan makbul bir kadın modeli yaratmak istiyorlar. Zaten diğer bütün kadın politikaları da bunu destekliyor” diye belirtti.
ÖZEL HAYATI DENETLEME
İktidarın her fırsatta aileyi güçlendirme üzerinden siyaset yaptığını vurgulayan Nas, “Bunun için anayasa değiştirelim dediklerin de de kadınların bazı haklarını tırpanlayabilir miyiz fikri üzerinden hareket ediyorlar. Bu yardımları verilirken kadınlara sürekli bir baskı kuruyorlar. ‘Özellikle boşanmış ve tek başına yaşayan kadınlara niye tek başına yaşıyorsun? Neden ailenin yanına gitmiyorsun? Neden evlenmiyorsun?’ gibi sorularla denetleme ve baskıyı sürekli hissettiriyorlar. Türkiye’de tek başına yaşayan kadınların hayatı gittikçe zorlaşıyor” diye konuştu.
EN BÜYÜK PAYI ALAN ÜÇ KURUM
“Bu bir iç güvenlik ve dış güvenlik bütçesidir” diyen Nas, şöyle konuştu: “Yani her yıl olduğu gibi bu yılda bütçenin önemli bir kısmı üç temel kuruma ayrılmış. Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Bakanlığı’na önemli bir pay ayrıldığını söyleyebiliriz. Toplumun şekillendirilmesi konusunda önemli bir yeri olan din ve yaygın din hizmetleri için bütçeden 31 milyar 365 milyon lira ayrılırken, kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesi ise yalnızca 54 milyon 769 bin lira oldu. Burada bütçede ki ele alınış biçimi ve bu sosyal yardımların kadınlara veriliş biçimine baktığınız zaman aslında iktidarın temel zihniyetini bir şekilde yansıtıyor. Bu sosyal yardımlarla bir şekilde kadını sosyal ve ekonomik hayattan çekerek evin içine hapsetmek istiyor.”
YOKSULLUĞU ÖNLEMENİN YOLLARI
Yoksulluğun önlenmesi için eğitim ve sağlık hizmetlerinin devlet tarafından topluma bedelsiz ve nitelikli sunulması gerektiğini kaydeden Nas, “Eşitliği sağlayacak ve yoksulluk çemberini kırmaya yardımcı olacak kalemlere öncelik verilmeli. İkincisi kadınların iş hayatına atılabilmesi için kadınların bakım yükünü hafifletip çalışan kadınlara kreş, yaşlı bakım evlerini sayısının artırılması lazım. Bunun dışında kadınlara iş ve sosyal hayatı ve eğitim hayatında tutunabilmesi için olumsuzlukların ortadan kaldırılması lazım. Yine şiddete uğrayan kadınların sığınabileceği birimlerin kurulması lazım. Kadınları penceresinden baktığınız zaman Türkiye’deki kadınların mevcut sorunlarına hangi aşamalarda çözebiliyorsak o hizmetlerin öne çıkarılması gerekir. Yani onun dışında kadına sadece aile içindeki bakım giderleri için kaynak tahsis mevcut durumun daha da kötüye gitmesine neden olacaktır” dedi.
SOSYAL YARDIMLAR ÇÖZÜM DEĞİL
Türkiye’de yoksul halktan elde edilen gelirlerin zenginlere aktarıldığını vurgulayan Nas, HDP’nin sunmuş olduğu bütçe sunumuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Mevcut kaynakların topluma eşit bir şekilde dağıtıldığı ve toplumu yoksulluktan kurtarmak öncelikli hizmetlere tahsis edildiği zaman yaraların sarılmasına büyük ölçekte hizmet edecektir. Yine kadının gelişimini esas alan cinsiyet eşitlikçi bir bütçe gerekiyor. Yani mevcut iktidar elindeki kaynaklarla, sosyal yardımlarla, yargı, polis gibi araçlarla, aile içinde bir makbul kadın yaratma gibi bir önceliklerle hareket ediyor. Yani kadının görünür olmasına, kadının eşit olmasına asla tahammülleri yok. Kadın cinayetleri önlemek yerine İstanbul Sözleşmesinden çıkıyor, kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna kapatma davası açıyor. Karşımızda böyle bir zihniyet var. Bunun sağı, solu, Kürdü, Türkü yok. Bütün kadınların bir araya gelip yana yana bu mücadeleyi vermesinden geçiyor.”
MA / Esra Solin Dal
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***