ANKARA- İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Türkiye’de kadınların yaşadığı hak ihlallerine değinerek, “Kadınlar, biatsız bir mücadele veriyor” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Özgürleşmenin Estetiği: Sokakta ve Temsil Alanı Olarak Sanatta Kadın Mücadelesi” başlıklı bir panel düzenledi. Şiddete uğrayan bir kadının öz savunmasını konu alan ‘Dansöz’ isimli bir oyun gösterildiği panelde, oyunun aktörü Sezen Keser, Kaos Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) editörü ve Karikatürist Aslı Alphar ve İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuşmacı olarak yer aldı.
Panelde ilk olarak konuşan Keser Söz, öz savunma hakkının oyunun mottosu olduğunu belirterek, oyunun başrolü olan Meryem’in katil olmasına neden olan dinamiklerin sorgulanması gerektiğini söyledi. Oyunda şiddete maruz bırakılanın haysiyetine sahip çıkıldığını kaydetti.
Aslı Alpar, mizahın da bir öz savunma olduğunu ifade ederek, erkler tarafından sanat olarak kabul edilmeyen mizahın iktidarı ve devleti alaşağı eden bir savunma olduğunu vurguladı.
KADINLARA CİNSEL İŞKENCE
Panelde söz alan Erken Keskin, bir soykırım coğrafyasında yaşandığını ve bu soykırımdan en çok kadın, çocuk ve LGBTI+’ların etkilendiğini söyledi. Devletin bu zihniyet üzerine kurulduğunu belirten Keskin, toplumun da Kemalist ve İslamcıların ahlak sınırları arasında sıkıştığına işaret etti. 1997 yılından bu yana gözaltında cinsel taciz ve tecavüze karşı hukuki yardım verdiklerini belirten Keskin, 1992 yılında Kürtlere yönelik bir harekette 80 kişinin gözaltına alındığını vurguladı. Ailelerin İHD’ye başvuruda bulunarak, yakınlarının iç çamaşırlarının ortadan delinerek kendilerine teslim edildiğini belirttiğini aktaran Keskin, şöyle konuştu: “Biz bunun üzerine ‘Cinsel işkence neden konuşulmuyor’ dedik. Şimdi çıplak arama yeni çıkmış gibi konuşuluyor, 99’da herkes çırçıplak sorgulanıyordu. Biz bunu aramızda konuşmaya başladık. İstisnasız herkes cinsel tacize uğradı, çünkü çırılçıplaktı. Bazıları anlattı ama bazıları ‘kendime bile anlatmıyorum’ deyip konuşmadı.”
‘TCK’DA KADIN YOKTU’
İnsan hakları örgütleri olarak Kurdistan’da her gittikleri köyde kadınların, “Askerler bize çok kötü şeyler yapıyor” dediklerini aktaran Keskin, yine erkeklerin gerekçe gösterilerek bunların anlatılmadığını söyledi. Konu üzerine MED TV’ye yaptıkları programın ardından başvuruların yapıldığını belirten Keskin, şunları aktardı: “Biz başladığımız yıllarda TCK’da kadın yoktu. Sadece tecavüz suçu vardı ve tanımı yoktu. Kadınlar ve trans kadınlar çeşitli cisimlerle de cinsel saldırıya maruz kalıyordu. TCK’da bunun hiçbir karşılığı yoktu. Cinsel taciz diye bir suç tanımı yoktu. Sırf işkence olsun diye, bekaret kontrolü uygulanıyordu. Mardin’de bir müvekkilimize sırf işkence olsun diye bekaret kontrolü uygulandı. Bir gerilla evlenip boşanmasına rağmen kendisine bekaret kontrolü uygulandı. Bunu belgesinde itiraz etmesi üzerine yere yatırıldı, kollarından ve bacaklarından tutuldu yazıyordu. Bunun suç olduğunu hâkime söylediğimizde, bizi dışarı çıkarttılar ve ‘Kadın teröristler yakalandıklarında askerlerimizle ilgili böyle yalanlar söyleyebiliyorlar, o yüzden uygulama geçeridir’ ara kararı verdiler.”
AİHM’İN MUSA ÇİTİL KARARI
Türkiye’deki işkence ve cinsel işkencenin belgelenmesinde sadece bir devlet kurumu olan Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) raporlarının kabul edildiğini ifade eden Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “ATK hiçbir zaman gerçek anlamda işkenceyi raporlayan belgeler vermiyor. Oysa ki biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Sur’u yıkan Musa Çitil’in komutanı olduğu bölgede çok sayıda kadına cinsel işkence uygulandı. Bunlardan biri Şükran Aydın’dı. AİHM Türkiye’yi Şükran Aydın davasında mahkûm etti. Kararın gerekçesi ise bağımsız hekimden rapor alınmamasıydı. Biz bütün dosyalara bu kararı sunmamıza rağmen hala bağımsız hekimden rapor alınmıyor.”
CEZAEVLERİNDE TACİZ
İstanbul Sözleşmesi’nin kadın mücadelesinin çok önemli bir kazanımı olduğunun altını çizen Keskin, Silopi’de 66 gün boyunca Jandarma Karakolu’nda şiddete maruz bırakılan bir müvekkilinin babasını üzmek istemediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmadığını söyledi. Keskin, “Erkekler ve bize dayatılan anlayış nedeniyle birçok kadın konuşmuyor. Cezaevlerinde kadına yönelik şiddet çok yoğun. Kamera sistemi çok etkileyici. Çünkü kadınların banyoya giderken gözlenmesi taciz” dedi.
GARİBE GEZER KATLİAMI
Cezaevinde katledilen Garibe Gezer’in söz konusu keyfi taciz uygulamalarına sürekli karşı çıktığını aktaran Keskin, “Garibe yapılan her haksızlığa itiraz ediyordu. Cezaevinde kadın gardiyanlar tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığını her aşamada dile getirdi. Bu devam ederken, Garibe yaşamını yitirdi. Görüntülerini ailesinin izniyle paylaştık. Süngerli oda denilen izolasyonun üstü bir sistem var ve sanki kendinden vazgeçmesi amaçlanıyor. Onun gibi birçok kadın ve trans kadın cezaevlerinde çok zorlanıyorlar” şeklinde konuştu.
BİATSIZ MÜCADELE
Mevcut yapıya karşı ortaya çıkan örgütlerin de kadın mücadelesini ikincil bir noktadan değerlendirdiğinin altını çizen Keskin, kadın mücadelesinin bu bağlamdaki zorluğuna değindi. Keskin, “Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti değil. İmzaladığı uluslararası sözleşmeleri ihlal ediyor. İktidarın ve muhalefetin aynı kaynaktan beslendiği bir coğrafya burası. O nedenle çok zor bir mücadele veriyoruz. Kadın kurtuluş hareketi, LGBTI+ hareketi ve Kürt Hareketi biatsız bir mücadele veriyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***