Bülent Uygun ve Cengiz Uzuner’in hazırladığı, “Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve Doktriner Sosyalist Siyaseti” (Belge Yayınları, Ağustos 2022) başlıklı iki ciltlik TSİP derlemesi 12 Mart sonrası sol tarihinin bir bölümüne ışık tutuyor. TSİP, solun birliği için çaba harcamak yanında, ulusal sorun konusunda net tavrı olan siyasi hareketlerden biriydi.
Birinci cildin alt başlığı: TSİP’in İdeolojik ve Politik Hattı /1974-1980; İkinci cildin alt başlığı: 12 Eylül Faşizmi Koşullarında TSİP. Derlemede Programlar, kongre kararları yanında makaleler yer almakta.
Derlemeyi hazırlayan Bülent Uyguner ve Cengiz Uzuner son dönem HDP içinde yer aldılar. Bu da ulusal soruna ilişkin net tavırlarının bir yansıması olarak kabul edilebilir. Cengiz Uzuner’i, kitabın yayınlanma süreci içinde yitirdik ne yazık ki.
1536 sayfalık derleme aynı zamanda hem Türkiye hem de dünya siyasetinin dönemlerini, dalgalanmalarını yansıtıyor. Bu değerli ve önemli derleme son yıllarda yitirdiğimiz Ahmet Kaçmaz’ın, Yalçın Yusufoğlu’nun, Tektaş Ağaoğlu’nun, Gültekin Gazioğlu’nun, Zekiye ve Hüseyin Hasançebi’nin anısına adandı.
TSİP’in 12 Mart darbesi sonrasında Türkiye solunun yeniden toparlamasında çok önemli bir rolü olmuştu. Ve bu oluşumun kökleri 12 Mart öncesi dönemde başlayan arayışlara dayanıyordu. TİP’in Boran/Aren ve Aybar kanatları arasında bölünmesinden sonra bu iki kanadı da onaylamayanlar yoğun bir tartışma sürecine girmişti.
Bu bölünmenin gençlik örgütü FKF’ye (Fikir Klüpleri Federasyonu) de yansıması kaçınılmazdı. Ama oradaki asıl bölünme Mihri Belli’nin MDD kanadı ile yaşanacaktı. Emek dergisi çıkaran Aren/Boran kanadının gençlik yapılanması ise SGB (Sosyalist Gençlik Örgütü) olacaktı.
Üçüncü kanat İdris Küçükömer etrafında toparlanma eğiliminde idi. Ama hayal bu gerçekleşmedi. Üçüncü kanat bir anlamda doğrudan işçi sınıfına yürüyüş arayışı içindeydi. Birbirine yakın bir duruşta olan üç alt oluşumdan birincisi Harun Karadeniz ve Veysi Sarısözen etrafında oluştu. Bunun ürünü Kartal İşçi Birliği ve Partizan dergisi olacaktı. Harun ANT dergisinde yer alacaktı. İkinci grup Oya Baydar, Murat Belge ve Yalçın Yusufoğlu çevresinde oluşan Sosyalist Parti İçin Teori ve Pratik Birliği dergisi çevresi idi. Üçüncü grup ise Doğan Tarkan çevresinde oluşmuştu. Bu üç grup 12 Mart öncesi birbirleri ile diyalog ve iletişim içindeydi.
12 Mart sonrası bu gruplar farklı yönlerde evrildiler. TSİP editörlüğünü Yalçın Yusufoğlu’nun yürüttüğü Parti dergisi arayışı üstünde yükseldi diyebiliriz. Bu oluşum içinde yer alan Murat Belge 12
Mart sonrası Mahir Çayan’a yataklıktan yargılandı, Birikim dergisi geldi ardından.
1974 yılında Kitle ve İlke dergileri çıkacaktı. Oya Baydar, daha sonra Aydın Engin ile birlikte TSİP’ten ayrılıp TKP’ye yöneldi.
TSİP, hep solun birliğinden yana oldu. 12 Mart sonrası TKP bünyesi içinde yer alan Veysi Sarısözen’in de 70’li yılların başında, FKF’nin dönüştüğü Dev-Genç’in birliğinden yana olduğunu anımsıyorum.
TİP, TSİP, TKP’nin 80’lerin ikinci yarısındaki birlik çabasına büyük katkısı oldu. Dev-Genç geleneğini de kapsayan büyük birlik hayali bir anlamda Sosyalist Birlik Patisi, ardından Birleşik Sosyalist Parti, ardından Özgürlük ve Demokrasi Partisi ile sonunda gerçekleşti. Ama sonunda yaşanan Dev-Genç geleneğinin ağır bastığı bir daralma oldu.
TSİP’in 1994 yılında kurulan gençlik örgütü GSB, Genç Sosyalistler Birliği bir anlamda 12 Mart sonrası 78 kuşağının kendini ilk gösterdiği özgün örgütlenme oldu. Daha sonra üyeleri farklı geleneklere yönelse bile 71 darbesi sonrası uyanışın bir yansıması idi.
TSİP, GSB deneyimi Türkiye solunun tarihinde yeniden okunması ve değerlendirilmesi gereken bir olgu olarak yer almakta. Bu derleme bize bu olanağı sağlanıyor. Belge Yayınları, derleme içinde yer alan yazı ve belgelerin TUSTAV arşivi ile de taramasını yaparak, titiz bir edisyon olmasını sağladı.
***
Bu tür derlemelerde, son derece ilginç ayrıntılar da yakalayabiliyorsunuz. 1968 yılında kurulan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu içinde yer almıştım. Sokak Tiyatrosu yapıyorduk. Kentin farklı yerlerinde, fabrika önlerinde, Boğaz Köprüsü inşaatının ayaklarında, Taksim’de AKM önünde, vd.
Zaten bundan dolayı bazı oyuncularımız 12 Mart Cuntası tarafından hazırlanan düzmece davalarda, gemi batırma, köprü yakma girişimi, AKM’yi yakma gibi iddialarla yargılanacaklardı.
Oyuncularımızdan biri olan Veli Gürcan, daha sonra TSİP’in en başarılı hatiplerinden biri olacaktı.
Farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda yolların kesişmesi çok ilginç. Kitapta, Veli Gürcan ile politikacıları karikatürize ettiğimiz silindir şapkamız ile ortak bir resmimizi bulmaz mıyım? Derlemenin 2. Cildinin 825. Sayfasında ise , 2002 yılında 58 yaşında yitirdiğimiz Veli Gürcan ile ilgili Vildan Tanrıkulu’nun Sockholm 6 Ocak 2013 tarihli bir yazısını buldum.
Vildan Tanrıkulu’nun 25 bin kelime, 1700 görsel malzeme içeren İsveççe-Kürtçe Sözlüğü Svensk-Kurdiskt Lexikon / Nordkurdiskt (2006) kütüphanemde yer almakta…
Söz konusu yazıda Veli Gürcan ile 1979 Senato ara seçimlerinden bir anı var. O zamanlar Vildan Saim Tanrıkulu DDKD’li. Bilmeyene: Devrimci Doğu Kültür Derneği. DDKD, bu seçimlerde TSİP ile ittifak halindeydi. 21 Eylül 1979 büyük bir kitlenin katıldığı Van mitinginde Veli Gürcan ile Vildan Saim konuşmacılar arasında.
Vildan Tanrıkulu, konuşmasında sıfat kullanmadan “Halkımız”, “Ülkemiz”, “Gençliğimiz” kavramları ile hîle-i şer’iyye yapmayı düşünmektedir. Kendisinin ve başkalarının başlarının belaya girmesin diye. Tercümesi: Kürt halkı, Kürdistan, Kürt gençliği.
Veli Gürcan sansürsüz doğrudan dalmaz mı konuya gür sesiyle! K harfinin bütün versiyonları ile. Vildan Saim o zaman vazgeçer oto sansürden.
Veli’nin dokunulmazlığı var, parti adına konuştuğu için, o tarihte geçerli seçim yasasına göre. Vildan Saim’in ise dokunulmazlığı yok!
Vildan Saim daha miting alanında gözaltına alınır, kullandığı belalı K harfinden dolayı. Van, Diyarbakır Cezaevleri…
8 yıl yer K harfinden.
Ve 1980 darbesinden sonra Beyrut’ta bizim Veli ile yolu kesişmez mi?
Dünya gerçekten küçük.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***