TR 724’ün aktardığına göre, Baksi, “Temel insan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, ifade özgürlüğüne ve bütün insanların doğuştan eşit değerine saygısı olmayan büyükelçilerin Nobel ödülü akşam yemeğinde yeri yoktur. Daha adil bir Dünyada, Türkiye aslında ifade özgürlüğü savunucusu ve mücadelecisi Bülent Keneş tarafından temsil edilmeliydi!” ifadelerini kullandı.
Bülent Keneş, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘NATO’ üyeliğine karşı ‘şantaj’ olarak kullanılmıştı. Kurdo Baksi’nin makalesi şöyle:
Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kadar gazetecilerden korkan birisi daha yoktur. Böyle olmasa, Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile yaptıkları ortak basın toplantısında Türk gazeteci Bülent Keneş’i ismen de zikrederek, terörist olarak damgalar mıydı ve ayrıca mülteci olarak yaşadığı İsveç’ten onun Türkiye’ye iadesini talep eder miydi?
Tanımış olduğum en içtenlikli insanlardan biri olan Bülent Keneş’in Erdoğan tarafından bu şekilde terörist olarak ilan edilmesini duyduğum zaman kendimi çaresizlik içinde hissettim. Erdoğan’ın açıkça kamuoyu önünde İsveç’te ifade özgürlüğüne karşı çıkabilmesi ve bizim iç işlerimize müdahele cüreti göstermesi beni endişelendiriyor!
Bülent Keneş, Türkiye Devlet Başkanı’nın İsveç’ten iade edilmesini istediği 33 kişiden (her ne kadar bazen bu rakamı 73’e çıkarıyor olsa bile!) birisi. Erdoğan, 10 yıldan beri, sadece gazeteciliğinden dolayı Keneş’in peşine düşmüştür. Bülent Keneş için kabus, 2011 yılında başlayan Suriye’deki iç savaştan sonra Erdoğan rejiminin cihatçı örgütler ile ilişkilerini ifşa ettiği zaman başlamıştı ki Erdoğan rejimi, ifşa edilen bu bilgileri Today’s Zaman gazetesine el koyduktan sonra arşivlerini yok ederek ortadan kaldırmıştır.
O tarihten beri Bülent Keneş hukuki bir cadı avına tabi tutulmuş, hapse atılmış, Erdoğan tarafından kontrol edilen medya tarafından sık sık şeytanlaştırılmış, uluslararası seyahatleri engellenmiş ve Yayın Yönetmeni olduğu gazetesi elinden alınmıştır.
Bülent Keneş 2016 yılında İsveç’te mülteci olduktan sonra da bu taciz ve takibat sona ermemiştir. Keneş ve ailesi Stockholm’ün kenar belediyelerinden birisindeki konutlarında Erdoğan tarafından kontrol edilen bir gazetenin muhabirlerince takip edilmiş ve filme alınmışlardır. Erdoğan yanlısı bütün gazeteler (Erdoğan bütün medyanın % 95’ini kontrol ediyor!) tarafından manşete çıkarılarak şeytanlaştırılmakta ve ”vatan haini, terörist, haydut” şeklinde yaftalanmaktadır.
Bülent Keneş’in Türkiye’ye iade edilmesi hakkındaki başvuru şimdi İsveç Yüksek Mahkemesi’nde ele alınmakta ve yıl başından önce karar verilmesi beklenmektedir. Bir yandan Erdoğan rejimi, Bülent Keneş’i ele geçirmeye çalışırken, öte yandan ülkemiz İsveç ona ne destek olmakta ne de korumaktadır. Ne Dışişleri Bakanı Tobias Billström’ün, ne de Kültür Bakanı Parisa Liljestrand’ın, Erdoğan’ın Tv kameraları karşısında Bülent Keneş’i işaret etmesine karşı hareket etmemiş olmaları hayret verici bir durumdur. Sadece bir telefon görüşmesi bile hem baskı altındaki bu gazeteci hem de ifade özgürlüğü açısından büyük önem taşıyacaktı.
Bütün bu belirtilenlerin ışığında, Türkiye’nin ülkemize uzanan kolu, Büyükelçi Yönet Can Tezel’in bu yılki Nobel ödülü kutlamasında, Stockholm Belediyesi’nin ünlü Mavi Salonunda bulunacak olması bana acı veriyor. Eğer karar verici ben olsaydım -reel politika yerine- Nobel Vakfı’nın tıpkı İran, Rusya ve Beyaz Rusya büyükelçilerine karşı yaptığı gibi, Türkiye’ye de kapıyı kapatırdım.
Temel insan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, ifade özgürlüğüne ve bütün insanların doğuştan eşit değerine saygısı olmayan büyükelçilerin Nobel ödülü akşam yemeğinde yeri yoktur. Daha adil bir dünya için Türkiye ifade özgürlüğü savunucusu ve mücadelecisi Bülent Keneş tarafından temsil edilmelidir!
Milyonlarca insanın yaşamını bir veba salgını gibi zehirleyen despot rejimler, Nobel ödülleri eğlencesinin parıldayan ışıkları altında kendilerini güneşleniyor gibi görmemelidirler. Böyle bir Nobel ihtişamı bunlar yerine baskı altındaki insanlara cesaret verici ve iyi güçlerin yararına olmalıdır.
İsveççe’den çeviren: Vildan Saim Tanrıkulu, Diplomalı Çevirmen
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***