– Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM’deki grup toplantısında sınır ötesi operasyonlara karşı çıkarak, “Bu savaş siyasetinden kendisi güç ve rant devşirirken kaybeden ise halklar, toplum, demokrasi ve özgürlükler oluyor. Politikaların faturasını ödeyen de yoksul halklarımız oluyor” dedi.
“Kuzeydoğu Suriye’ye başlayan operasyonların iki temel hedefi var” diyen Sancar birinci hedefin “Kürtleri statüsüz bırakmak” olduğunu ifade etti, iktidarın diğer hedefinin ise; “Seçime giderken siyaseti dizayn etme hamlesi” olduğunu söyledi.
“Eğer, bu oyunları boşa çıkaramazsak iktidar hedeflerine ulaşmakta çok fazla zorlanmayacaktır” diyen Sancar, Taksim saldırısıyla ilgili olarak “Taksim’deki saldırı Suriye’deki çeteler, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken, bunların üstü karartıldı” ifadesini kullandı.
Sancar, Altılı Masa’nın dün açıkladığı anayasa değişikliği teklifine dair de “İçinde olumlu pek çok madde var ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir” yorumunda bulundu.
Sancar’ın konuşmasından satır başları şöyle:
TAHİR ELÇİ İÇİN KOMİSYON KURULMASINI TALEP ETTİ
“Sevgili Tahir yedi yıl önce katledildi. Hayatını hukuka, insan haklarına, barışa adamıştı. Bu cinayete ilişkin yargılamada yedi yıldır henüz hiç bir ilerleme kaydedilmedi. Sorumluların açığa çıkarılması için hiçbir ciddi çalışma yapılmadığı gibi tam tersi hakikatin karartılması yolunda her türlü girişim yapıldı. Bu cinayet karanlıkta kalamaz, kalmamalıdır. Kalmasına hiçbirimizin müsaade etmemesi gerekiyor. Aksi takdirde hem kendisine hem karanlıkta bırakılan cinayetlerin kurbanlarına karşı vicdani sorumluluğumuz çok ağır olur. Üstelik karanlık devam ettikçe geleceği aydınlık üzerine kurmamızın imkanları azalır. O nedenle hakikatin peşinde olacağız. Sorumluların hesap vermesi için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Parlamentoyu da göreve çağırıyoruz. Gelin bir komisyon kuralım ve bu yolda cinayeti aydınlatma karanlığı dağıtma yolunda hep birlikte çalışalım.”
‘KADINLAR BİR KEZ DAHA DEVLET ŞİDDETİNE MARUZ KALDI’
“Sevgili kadın yoldaşlarım. 25 Kasım Kadına Yönelik Mücadele ve Dayanışma Günü’ydü. Geçen hafta sevgili Eş Genel Başkanım Pervin Buldan, kadınların coşkulu katılımıyla kadın grup toplantısı gerçekleştirdi. Bu vesileyle Türkiye’nin her yerinde on binlerce kadın, erkek şiddetine karşı sadece İstanbul, Ankara ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerde değil Aydın’da, Uşak’ta, Adana’da, Bursa’da Kocaeli’nde, Eskişehir’de, Şırnak’ta Manisa’da Dersim’de ve Denizli’de ülkenin her yerinde haykırdılar. ‘Özgürlüğümüz için susmuyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Erkek-devlet şiddetine itaat etmiyoruz.’ Evet kadınların talebi belli. Özgür olmak istiyor, eşit olmak istiyor. Şiddetsiz bir yaşam talep ediyor kadınlar. Her türlü şiddete karşı seslerini yükseltiyorlar. Peki iktidar ne yapıyor. Kadınların düzenlediği bütün yürüyüşleri engelliyor. Kadınların erkek şiddetine karşı çıktığı bir günde bir kez daha devlet şiddetine maruz kalıyor. Yüzlerce kadın gözaltına alınıyor. İstanbul’daki yürüyüşte kadın arkadaşlarımızdan yoldaşlarımdan Dirbent Türker’in ayağını kırıyor. 200’e yakın kadın gözaltına alınıyor. Şırnak’ta da Barış annesi Nebahat İşçi’nin kolu boşandığı erkekten gördüğü şiddete karşı katıldığı 25 Kasım yürüyüşünde polis şiddeti sonucu yerinden çıkıyor.”
ŞEBNEM KORUR FİNCANCI’NIN MESAJINI OKUDU
“Ankara’da Şebnem Korur Fincancı hocanın portresini alana almadılar. Çünkü Kürtçeye de tahammülleri yok, Şebnem hocanın posterinden dahi korkuyorlar. Çünkü Şebnem hocanın sesinden mücadelesinden ödleri kopuyor. O nedenle Şebnem hoca rehin tutuluyor. Bakın cezaevinde gönderdiği mesajda ne diyor: Biz kadınlar evde sokakta işyerinde hücrede, kadınlar için özgürlüğümüz için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Şebnem Hoca işte bunu haykırıyor.”
‘BU ÜLKEYİ KARANLIKTAN ÇIKARACAK EN GÜÇLÜ VE EN CESUR, DİNAMİK KADIN MÜCADELESİDİR’
“Bu sabah kadınlara yönelik büyük bir gözaltı operasyonu başlattı iktidar. Çok sayıda kadın gözaltına alındı. Kadınların mücadelesini kırmaya kriminalize etmeye çalışan bu operasyonlar derhal son bulmalıdır. Gözaltına alınan kadınlar derhal serbest bırakılmalı. Bu yöntemlerle kadın mücadelesini ezemezsiniz, susturamazsınız bastıramazsınız. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum, bu ülkeyi karanlıktan çıkaracak en güçlü ve en cesur, dinamik kadın mücadelesidir. Buradan bütün kadınları ve kadın mücadelesini bir kez daha yürekten selamlıyorum.”
‘İKTİDAR BÜTÜN SORUNLARI ŞİDDETLE BASTIRABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR’
“Türkiye’nin önünde iki ana gündem var; biri yoksulluktur, sefalettir, açlıktır, işsizliktir, zulümdür, baskıdır… İktidarın gündemi ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; halk, geçim derdinde; AKP MHP iktidarı ise kendi iktidarlarının bekası için savaş peşinde. Savaş, tüm toplumu saran bir şiddet iklimini beraberinde getiriyor. “
“Öyle bir zihniyet ki, bütün canlıları ancak şiddetle kontrol altında tutabileceğini, bütün sorunları şiddetle bastırabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet; hayvan haklarına saldırının da temelinde yatıyor. Konya’da bir barınakta hayvanlara karşı korkunç şiddet görüntülerini izlediniz. Sokakta insanlara şiddet; ağaca, doğaya şiddet, ve hayvanlara karşı acımasız bir şiddet… Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor. İktidarla, toplumun keskin bir ayrım içinde olduğu süreci yaşıyoruz. Halkın sorunlarından kopup, ülke gerçekliğinden uzak bir iktidar var ve yeni maceralarla toplumu felaketlerin içine sürüklemekten kaçınmıyor.”
‘BU OPERASYONLARIN TEMELİNDE YATAN ANLAYIŞ KÜRT KARŞITLIĞIDIR’
“AKP – MHP ittifakı; talan, sömürü ve rant iktidarıdır. İktidarlarını gerilimle, düşmanlaştırmayla ve savaşla ayakta tutan bir iktidar var karşımızda. Bu savaş siyasetinden kendisi güç ve rant devşirirken kaybeden ise halklar, toplum, demokrasi ve özgürlükler oluyor. Kaybeden bütün ülke oluyor. Politikaların faturasını ödeyen de yoksul halklarımız oluyor. O nedenle bizler savaşa karşı çıkalım çağrısı yaparken bunun dar anlaşılması için yapılan algı operasyonlarına aldırmayalım. Ancak savaşçı ve güvenlikçi anlayış sadece Kürtlere yönelik bir saldırı ve politika olarak anlaşılmamalı. Kuzeydoğu Suriye’ye başlayan operasyonların iki temel hedefi var; stratejik hedef, Kürtleri statüsüz bırakmak, Kürtlerin kazanımlarını yok etme üzerine kuruludur. Bu iktidar da kendisinden önce gelen iktidarların yaptığı gibi Kürtlere karşı klasik devlet aklını sürdürüyor. Kürtler nerede bir kazanım elde ederlerlerse bunu beka sorunu olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Bu operasyonların temelinde yatan anlayış; Kürt karşıtlığıdır, Kürt düşmanlığıdır. Bunu teslim etmeden savaş politikalarının kullanılmak istendiği diğer alanları ve amaçları da yeterince kavrayamayız.
‘AÇLIĞI UNUTTURACAKLAR DİYE BİR HESAPLARI VAR’
Diğer boyuta gelince; bu politikalar aynı zamanda seçime giderken siyaseti dizayn etme hamleleridir. Bu politikalar seçim sürecini kendi lehlerine düzenleme planlarının en önemli parçasıdır. Halkı ayrıştıracaklar, yoksulluğu, soygunu, sömürüyü, talanı, rantı gündemden düşerecekler; her gün derinleşen açlığı unutturacaklar diye bir hesapları var. Maalesef bunda tamamen başarısız olduklarını söylememiz de kolay değil. Savaş politikalarını gündeme getirdiklerinden ve bunu hayata geçirdikleri noktadan itibaren, istedikleri sonuçların bir kısmını elde edebiliyorlar. Toplumu ayrıştırabiliyorlar, toplumsal muhalefetin içine ayrılık tohumlarını daha kolay ekebiliyorlar, siyasal muhalefeti de kendi arkalarına dizilmeye kolayca çekebiliyorlar. Kısacası bu yolla, hem toplumsal mücadeleleri bastırmayı, hem sömürüye, talana, zora baskıya karşı sesleri kısmayı hedefliyorlar, hem de toplumu bir kez daha milliyetçilik hamaseti ile kontrol altına alma gibi bir hesap güdüyorlar. Bunun farkında olmazsak, seçimler yaklaştıkça neler yaşayabileceğimiz sorusunu kendimize sormalıyız. Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, bu oyunların amacının ne olduğunu herkes kendisine yeniden sormalıdır.”
‘AYDINLIK YARINLAR İÇİN YAPILAN OYUNLARIN BOŞA ÇIKARILMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYORUZ’
“Eğer, bu oyunları boşa çıkaramazsak, iktidarın kurduğu oyun sahası, bizim dışımızda kalan muhalefeti de içine çekmeye devam ederse; korkarız ki bu iktidar hedeflerine ulaşmakta çok fazla zorlanmayacaktır. Biz korkmuyoruz, endişe ediyoruz. Bu toplumun aydınlık yarınlara kavuşması için yapılan oyunların boşa çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Bunu engellemenin yolu, iktidarın uyduruk gerekçelerinin, bomboş argümanlarının arkasına dizilmek değildir, cesur ve samimi bir biçimde bu oyunları açığa çıkarmak ve bunlara karşı samimi, kararlı bir duruş sergilemektir.”
‘MÜTTEFİKLERİ KİM? ÖSO ÇETELERİ’
“Bugün, Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik bir kara operasyonu gündemde. İcazet arayışları var bu iktifdarın, çeşitli pazarlıklar yapılıyor, amaç bir yandan Kürtlere ve kazanımlarına saldırmak; diğer yandan ülke içinde siyaseti ve seçim sürecini kendi lehlerine dizayn etmektir. Kara operasyonu başlatırlarsa kiminle yapacaklar? Müttefikleri kim? ÖSO çeteleri. Bunlarla iş birliğinin Suriye halklarına ve Türkiye halklarına hangi faturaları çıkaracağının öngörmek bu kadar zor mu? Ne için bu kirli oyunlar? İktidarlarını sürdürmek içindir.
‘TAKSİM’DEKİ SALDIRI SURİYE’DEKİ ÇETELER, HATTA IŞİD İLE BAĞLANTIYA İŞARET EDERKEN, BUNLARIN ÜSTÜ KARARTILDI’
“Taksim saldırısını da çeşitli karartmalarla bir bahaneye dönüştürdüler. Taksim’deki saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçıldı. Bunların neredeyse tamamı; Suriye’deki çeteler, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken, bunların üstü karartıldı. MHP’nin bir ilçe başkanı ile fail olarak gösterilen şahıs arasında telefon konuşmaları tespit edildi, bunlar gündemden düşürüldü. Ortada karanlık bir senaryo var. Bugünü esir alma, geleceği zapt etme amaçlı bir operasyondur. Buna karşı açık ve net söz söylemeden, bu karanlığı aydınlatma konusunda cesur bir tutum takılmadan, bu iktidara karşı diğer alanlarda yürütülecek mücadele de inandırıcı olmayacaktır.”
“Buna karşı ne yapmak lazım? İktidarın bu gidişatını durdurmak için, iktidarı değiştirmek için bizler ne yapmak gerektiğini her gün söylüyoruz. Diğer muhalefet partileri ne yapıyorlar? Savaş politikalarının arkasına dizilerek iktidarın çizdiği oyun sahasından ayrılamıyor. Başlı başına büyük bir çıkmaz oluşturuyor bizim dışımızda kalan muhalefet için. O oyun sahasında kalarak, topluma, özgür, demokratik, aydınlık gelecek vaat edemezsiniz. Bizler bir demokratik Cumhuriyet hedefi koyduk önümüze.”
ALTILI MASA’YA: OLUMLUYA OLUMLU DERİZ, EKSİĞİ SÖYLEMEKTEN SAKINMAYI
“Altılı Masa, dün bir Anayasa değişikliği taslağı önerisi sundu. Cumhurbaşkanlığı sistemini lağvetme, parlamenter sistemi yürürlüğe koymuş bir öneri bu. İçinde olumlu pek çok madde var ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri. Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdikten sonra yaşanan tahribatların bir kısmının onarılması. Hedef bu. Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? Ne yazık ki o iradeyi göremiyoruz. Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı, demokratik bir sistemdir Türkiye’nin ihtiyacı. Bu, ancak seçimlerden sonra gerekli bir Meclis çoğunluğu oluşursa resmileşebilecek bir öneri. Ama seçime kadar ne yapmak gerekir sorusunun cevabı burada yok. Amaç, güçlü bir toplumsal sözleşme, kapsayıcı bir mutabakat oluşturmaksa, seçim sürecinin de bu esaslar üzerinde kurulması gerekiyor.”
“Mesela deprem… Hep gündemimizde. Depreme karşı tedbirin ne olduğunu, gerçek çözümün nerede yattığın bilim insanları söylüyor. Mevcut binaları, hasar görmüş binaları onararak, dökülen sıvaları yeniden tazeleyerek depreme karşı tedbir alamayız. Temelleri sağlam, malzemesinden çalınmamış, depreme dayanıklı yeni bir inşa gerekiyor. Hasarlı binaları tek tek tamir etmek değil, cesur bir yeni şehir planı kurarak ancak depreme karşı etkili tedbir alınabilir. Biz de hasarları gideren bir yöntemin Türkiye’deki sorunları çözmeye yetmeyeceğini; cesur, yeni, köklü bir inşa ile, geleceğe özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik Cumhuriyet’e gidebileceğinizi söylüyoruz. Yeni inşa, gerçek bir içeriğe sahip olmalıdır. Malzemeden çalmadan, kolaya kaçmadan, gerçeklerle yüzleşmekten korkmadan yeni inşa yapılabilir.”
‘ALTILI MASA’YA, TOPLUMSAL MUHALEFETE VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRIMIZDIR’
“Hem iktidarı değiştireceğiz hem de sistemi… Onarımlarla, yüzeysel restorasyonlarla, mahçup, ürkek reformlarla bu kısır döngüden çıkamayız. Daha cesur, daha kararlı ve daha güçlü alternatifler ortaya koymak gerekiyor. HDP de bunu yapıyor. Bu soygun iktidarına, talan, rant iktidarına; yalan ve kan iktidarına karşı halklara gerçek alternatifi sunuyor. Başarmak için birlikte yürümemiz gerekiyor. Gerçek alternatifler üretmek zorundayız. Göz boyayan ya da sadece tamiratla sınırlı kalan programların bizi kısır döngü içinde tuttuğunu gözden kaçırmamalıyız. Altılı Masa’ya, toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine çağrımızdır; önerileri elbette tartışırız, olumluya olumlu deriz. Ama eksiği, yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürütülür.” (HABER MERKEZİ)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***