YORUM | MAHMUT AKPINAR
Havuz medyası ve AKP’nin gazetecileri, muhabirleri her fırsatta Erdoğan’ı yüceltmek için çaba sarfediyor. Yazarları Erdoğan’ın nasıl büyük lider olduğundan dem vurup, dünya liderlerine ayar verdiğine dair yazılar yazıyor. Fotoğrafçıları Erdoğan’ı daha etkili, güçlü, diğer liderleri “zavallı” göstermek için türlü fotoğraf hilelerine başvuruyor. Siyasetçiler, bürokratlar koro halinde her başarılı işin arkasında Erdoğan’ın olduğunu ifade ediyor.
Pazarlanabilir bütün işlerde ona teşekkür edilip, puanlar hanesine yazılıyor. Çünkü tıpkı kupon arsalarda kendisine danışılmaksızın bir işlem yapılmasına sert tepki verdiği gibi, başarıları kendisine mal etmeyenleri, prim yapacak açıklamaları ona bırakmayanları haşlıyor, cezalandırıyor. Böyle olunca yerel siyasetçilere tuvalet açılışları filan kalıyor.
Bütün bu çabalar Erdoğan’ı içte ve dışta başarılı göstermeye yönelik. “Avrupa’yı titreten Adam!”, “Dünyaya yön veren lider!”, “Herkesin akıl danıştığı politikacı!”, “Dış güçlerin yıkmaya çalışıp bir türlü başaramadıkları yıkılmaz halk adamı!” gibi söylemler dışarda komik görülüp dalga geçilse de Türk halkına pazarlanıyor. Doğal olarak Erdoğan’ı eleştirenler “dış güçlerin maşası!” oluyor. Erdoğan rejiminde beceriksizliklerin, başarısızlıkların üstü sıkı sıkıya örtülüyor. Bazı problemler, başarısızlıklar kazara sızdığında elbette özür dileme, yanlışı kabul gibi erdemli davranışlar görülmüyor. Nasıl olduğu, ne gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu, tekrar olmaması için neler yapmak gerektiği konuları asla konuşulmuyor. Hemen olumsuzluğu sızdıran, haberleştiren veya yayan aranıyor. Sonuçta konu “dış güçlere ve onların içerdeki ajanlarına” bağlanıyor. Çünkü ne kadar gelişmiş ve güçlü ülke varsa Türkiye’yi kıskanıyor! Erdoğan gibi bir lidere sahip olamadıkları için baş edemedikleri “Dünya Lideri”ni yıpratma yolunu seçiyorlar.
Peki, bir ülke üzerinde hegemonya kurmak, boyun eğdirmek, kendi politikalarına ram etmek, kaynaklarını sömürmek isteyen dış güçler gerçekte nasıl bir lider ister?
Erdoğan gibi her şeyi kontrol eden, kimsenin hatasını söyleyemediği, herkesin temenna durup yağ çektiği, bütün güçleri tekeline alan, medyaya sansür uygulayan, aydınları ezen, gazetecileri hapse atan, halkını sindiren liderler dış güçler için korkulası liderler midir?
Siyonistler, emperyalistler, global güçler, dünyayı idare eden aileler, Türkiye’nin dünya liderliğine yürüyüşünü engellemek isteyen gizemli güçler, Rodos Şövalyeleri, Yehova Şahitleri, Haçlı Zihniyeti.. Kontrol etmek istedikleri ülkede hangi profilde lider ister?
Hiç şüpheniz olmasın bir ülke üzerinde hegemonya kurmak, bir halkı sömürmek isteyen güçler:
Halkına hesap vermeyen, hazinenin paralarını kolayca çarçur edebilecek, ormanları kolayca satabilecek, milli çıkarları heder edebilecek, başka ülkelerin zehirli atıklarını alabilecek, ihtiyaç olmadığı halde hiç kullanmayacağı silahları (S400) alabilecek, diliyle “İslamcılık” derken oğullarıyla Suriye’den Irak’tan çaldığı petrolleri İsrail’e satabilecek lider ister.
Emperyal güçler, yabancı şirketlerin rahatlıkla ve sudan ucuz bir şekilde ülkenin değerlerini satın alabileceği, o ülkeyi nesiller boyu borç batağına sokacak, zora girince halkını dikkate almaksızın bir tehditle, talimatla diz çöktürebileceği lider ister.
Demokratik ülkelerde liderler halka, kamuoyuna, baskı gruplarına hesap vermek zorunda kalacağı için alacağı kararı 40 defa düşünür. Bu ülkelerdeki liderler büyük devletler, dış güçler baskı yapsa, tehdit etse bile milletin ve ülkenin aleyhine karar alamaz. Zira böylesi durumlarda halkı karşısında bulur. Yargıya hesap vermek, medyaya açıklama yapmak, parlamentonun onayını almak zorundadır. Dolayısıyla ülkenin hazinesini, çıkarlarını, madenlerini peşkeş çekemez, seçim yatırımı olarak çarçur edemez. Er geç hesap vereceğini bilir.
Yerli ve milli iktidarlar halkına hesap verir, şeffaf ve denetlenebilirdir. Yerli ve milli liderler halkı açlık içinde boğuşurken kendi saraylarda yaşamaz. Yerli ve milli siyasetçiler çocuklarına büyük servetler kazandırıp, çevresine ihale dağıtırken milletin fakir halkının kafasına patates-çay paketleri atmaz. Yerli ve milli bir hükümet kendisi semirirken madenlerde ihmalden dolayı ölen 301 işçinin soruşturmasını örtüp sebep olanları ödüllendirmez. Yerli ve milli bir hükümet kendi halkını, işçisini tekmelemez, gariban bir vatandaşına “İsrail dölü” demez. Derse bunun hesabını yargının ve milletin soracağını bilir.
Kısacası dış güçler; zaafı olan, kolayca satın alınabilecek, şantaja açık lider ister. Güçlüye omurgasız iken, halka diklenen ama el altından milli çıkarları kolayca satan, baskıya açık lider ister. Dış güçler bir ülkede bir proje icra edecekse, karlı bir yatırım yapacaksa halkla, medyayla, basınla, kamuoyuyla uğraşmadan bir kişiyi ikna edip yatırım yapabileceği ülke ister. Az yatırımla, az maliyetle yüksek kar elde edebileceği şirketler satın almak ister. Dış güçler çoluğu çocuğu rüşvete bulaşmış, tehdide müsait, şantaja açık, kadroları kabiliyetsiz, satın almaya müsait hükümetler ister.
Halkından gizli işler çevirmeyen, hesap veren yönetimler devlet küçük de olsa dış güçlere karşı koyabilir. Taviz verilecekse bu halkın da bilgisi dahilinde olur. Ama demokratik devletlerde, kuvvetler ayrılığı olan ülkelerde halkın ve ülkenin çıkarları bir kişinin iki dudağı arasında olmaz. Böylesi liderler tam da dış güçlerin isteyeceği, tercih edeceği lider tipidir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***