HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Abdüllatif Şener, Türkiye’nin yetiştirdiği kıymeti bilinmeyen siyaset adamlarından… Zaman içerisinde karayollarındaki levhalar niteliğinde uyarılar yaptıysa da bir tür yalnız adam olduğu için sesini duyuramadı.
Abdüllatif Şener, kendine has tavrı olan bir siyasetçi. İçinden doğup büyüdüğü Milli Görüş geleneğinin bir temsilcisi olarak 1991’de Sivas’tan Refah Partisi milletvekili olarak parlamentoya girdi.
28 Haziran 1996’da Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında kurulan REFAHYOL Hükümeti diye adlandırılan RP-DYP koalisyonunda Maliye Bakanlığı yaptı. Hükümetin 367 gün sonra yıkılmasının ardından muhalefet milletvekili olarak devam etti.
28 Şubat sürecinde Refah Partisi (RP) kapatılınca yerine kurulan Fazilet Partisi’ne geçti. Parti içinde “Yenilikçiler” ve “Gelenekçiler” ayrışmaya başladığında Şener, Yenilikçiler kanadında yer aldı.
Yenilikçiler grubunun, AK Parti’nin kozasına dönüşmesinde etkin rol aldı. 14 Ağustos 2001’de siyasi hayata başlayan AK Parti’nin kurucuları arasındaydı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde memleketi olan Sivas’tan yeniden milletvekili olarak Meclis’e girdi.
HEP ELEŞTİREN İSİM OLARAK TANINDI
AK Parti’nin ilk hükümeti olan Abdullah Gül kabinesinde ve sonra I. Erdoğan kabinesinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. İçinden çıkıp geldiği Milli Görüş hareketini de bakanı olduğu Refah Partisini de eleştirmesiyle bilinen Şener, daha sonra kurucusu olduğu AK Parti’ye de eleştiriler yöneltti.
AK Parti’nin bazı icraatlarının toplumu endişelendirdiği sıralarda Şener, ılımlı mesajlarıyla dikkat çekti. “Eşimin başını örtmesini hiç istememiştim. Açarsa da karışmam” dediğinde kendi mahallesinden hayli eleştiri almıştı.
Bir dönem Maliye Bakanı, iki dönem de Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunmasına rağmen hep mütevazı bir hayat sürdü. Gül ve Erdoğan hükümetlerinde özelleştirmeden sorumlu birinci isim olarak görev yaptı. Bu dönemde akçeli işlerin en tepeden çevrildiğini fark etti.
Kurucu olduğu partiden ayrılmasını ilerleyen zamanlarda, “Özelleştirme bana bağlıydı, akçeli işlerde özelleştirmeyle ilgili bazı yönlendirmeler yapılıyordu ve yolsuzluklar vardı. Aramız açıldı” diye anlatacaktı.
Daha önce ayrılma kararı almasına rağmen, taşıdığı emaneti seçim öncesine kadar sürdürmeye çalıştı. Şener, partinin lideri Erdoğan’a ayrılmak istediğini belirterek MKYK toplantısında kısa bir veda konuşması yaptı.
Gelişen olayların bu kararı almasına sebep olduğunu belirten Şener, “Siyasette her zaman birlik ve beraberlik olmuyor. Kaderde ayrılık da varmış. Ben bütün çalışma arkadaşlarıma hakkımı helal ediyorum. Arkadaşlarımın da haklarını helal etmelerini istiyorum. Artık bu çatı altında kalmam mümkün değil” dedi.
Erdoğan, MKYK toplantısında bu şekilde konuşmasından rahatsız oldu. Şener ayrıldıktan sonra üyelere, “Şunu da bilmeliyiz ki, tarihte bu şekilde hareket edenler, trenden inenler başarılı olamazlar” diye konuştu.
Şener, ilerleyen yıllarda beraber siyaset yaptığı Erdoğan’ı anlatırken, “Birinin varlığı, Erdoğan’ın varlığını tehdit ettiği zaman bütün kabahatleri onun üzerinde bırakır” diye tanımladı.
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili olarak, “Dört bakan yolsuzluklarla anıldı, biri ‘Kendiliğimden bir şey yapmadım. Ne yaptıysam başbakan istediği için yaptım’ dedi” şeklinde konuşmasını hatırlattı.
ŞENER’İN AYRILMASINA O ZAMAN ÇOK KIZMIŞTIM
12 Eylül 2010 referandumuna kadar AK Parti’nin ülke için iyi şeyler yaptığına inanmaya devam ettiğimden, Şener’in hem kabineden hem de partiden ayrılmasına o dönem çok kızmıştım. Bu ayrılığının bırakın partiyi ülkeye bile zarar vereceğini düşünmüştüm.
Özelleştirme gibi en akçeli konuların başında olan ismin, ülkenin dindarlık kisvesi altında nasıl soyulduğuna birinci elden şahitlik etmiş olabileceği o dönem aklımın bile ucundan geçmemişti.
Abdüllatif Şener’in, CHP Konya Milletvekili olarak Meclis’te yaptığı bir konuşma var. Yeni bir konuşma değil bu. Tam 2 yıl önce, 3 Kasım 2020’de yaptı.
Şener bu konuşmayı, AK Parti hükümetinin yurt dışında olan paraların nasıl kazanılmış olduğuna bakılmaksızın ülkeye getirilmesi halinde hesap sorulmayacağı ve vergilendirilmeyeceğine ilişkin yasal altyapının oluşturulmasıyla ilgili çalışması üzerine yapıyor.
İktidarın bu “paranızı Türkiye’ye getirebilirsiniz, tek kuruş vergi almayacağız ve paranızı ananızın ak sütü gibi helal ve yasal kazanılmış para sayacağız” tarzı girişimleri sık sık yaptığına vurgu yaptıktan sonra bu çıkarılmak istenen kanunun 6’ncısı olduğunu hatırlattı.
Şener, 98 yıllık Cumhuriyet tarihinde bir kez bile olsun bu içerikte bir kanunun çıkarılmadığının altını çizdikten sonra AK Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın akciğer röntgenini ortaya koyan konuşmasını yaptı:
Yönetici Sınıfın Kara Paraya Yönelmesi pic.twitter.com/wNTkApGN76
— Sefer Tan (@saffaritan) December 10, 2021
“Yönetici sınıf teorileri vardır. Bu teorileri harmanladığınızda ve bu metnin içerisinde ifade edeceğim diğer bazı bağlantıları kurduğunuzda gelişmelerin nelere yol açabileceğini çıkarabiliriz.
Yönetici sınıfın, kara paraya yönelmesi, yolsuzluğa yönelmesi, kanunlara aykırı kaynaklara ve servet biriktirmeye yönelmesi, Kur’an’daki ifadeyle ‘tekâsür’ peşinde koşması bu yönetici sınıfta yeni bir refleks geliştirir.
Yolsuzluklar arttıkça o ülkede yönetici sınıf, ülke kaynaklarını nereye harcadığını gizlemeye başlar, ülkede yönetimin şeffaflığı ve hesap verebilirliği kalmaz. Bunu değişik yollarla gerçekleştirir; yasaklar koyar, eleştiren, yönetici sınıfın gizli kapaklı işini ortaya çıkarmaya çalışan gazetecileri, aydınları, hatta politikacıları terör örgütleriyle iş birliği yapmakla suçlamaya başlar, hapishaneleri bu kişilerle doldurur.
Gazeteciler, aydınlar, muhalefet artık açıkça konuşamaz hâle gelir, bürokrasiyse ser verir, sır vermez hâle dönüşür. Yaptıklarının hesabını veremeyen yönetici sınıf destursuz hâle gelir bu ortamda.
Bu güven ortamı yönetici sınıfın daha büyük yolsuzluklara yönelmesinin, akla hayale sığmayacak devasa servetler edinmesinin yolunu açar.
Baskılar, yasaklar yolsuzlukları, yolsuzlukların büyüklüğü ise baskı ve yasakların şiddetini artırır. Yasa dışı serveti taşıyamayacak duruma gelen yönetici sınıf bu noktada bir şeye daha ihtiyaç duyar.
Bu, varlıklarını yasallaştırma ve legalleştirme ihtiyacıdır. Bu, bu duruma gelen insanın fıtratının bir gereğidir. Tüm psikoloji ve siyaset bilimi kurallarına göre bu iş böyle işler. Hüsnü Mübarek’in, Kaddafi’nin yüz milyarlarca liralık servetinin kaynağında ne var zannediyorsunuz?
İşte o ülkelerde bu mekanizmaların gelişmiş olması vardır. Bu noktada, biriken serveti yasallaştırma, legalleştirme çabası içerisindeki yönetici sınıf iki şeye ihtiyaç duyar.
Birincisi, kanunlar çıkararak devasa servetini aklamak ister çünkü o, bir çanta dolusu para değildir; taşıyamayacağı kadar, banka hesaplarına sığmayacak kadar, banka dışı hesaplarda tutamayacağı, gayrimenkulden borsa araçlarına varıncaya kadar, taşıyamayacağı boyutta bir varlıktır.
İkincisi ise bu legalleşme düzenlemeleri için toplumun hazmetme kapasitesini artırmaya ihtiyacı vardır yönetici sınıfın. Çıkaracağı siyasi krizler, iç-dış krizler, ekonomik krizler bu ihtiyacı karşılar yani halka “Cambaza bak” derken kendisi malı götürür.
Kısaca, yönetici sınıf kriz sevici bir sınıfa dönüşür, kriz sevici. Bu, diğer ifadeyle, millet derdine düşmüşken krizi fırsata çevirme işidir ama bu noktadan daha tehlikeli olarak bu, birbirini besleyen mekanizmalar sonunda mafya devletinin ortaya çıkmaya başlamasıdır, en tehlikeli olan nokta budur.
Devlet, bu mekanizmalar rahatlıkla işlediği zaman, sonunda mafya devletine dönüşür; devlete özgü kamu gücü mafyanın kırbacına dönüşür.”
ŞENER’DEN ÖZÜR BABINDA
Bu uzun alıntıyı kendimce çok önemli bir tespit olarak gördüğüm için paylaştım. Bu kadar uzun alıntıyı daha önce hiç yapmadım.
Şener’in 2 yıl önceki bu konuşmasının, Erdoğan hükümetini tanıma ve anlama babında bir rehber olacağını düşünüyorum.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***