Gençlere seslenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘sokak’ uyarısında bulunarak, “Cam çerçeve indirtmek, polisleri üstümüze salmak istiyorlar” ifadesini kullandı.
CHP’nin bu haftaki grup toplantısı 600 milletvekilini temsilen Türkiye’nin 81 ilinden gelen 600 gencin katılımı ile gerçekleşti. Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemi değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisine yönelik kullandığı, “Kılıçdaroğlu, Mersin’deki etkisiz hale getirilen terörist için duyanları bu kadar da olmaz dedirtecek şekilde DNA testi istedi. Kılıçdaroğlu, sen kimin yanındasın kimin yolundasın? Haber kaynakları nerede ve kimlerdir? PKK’nın telkin ve tesirine kapılmak taşıdığın sorumlulukla bağdaşmıyor. DNA testi isterken hiç mi utanmadın? Hiç mi kalbin sızlamadı. Sana tavsiyem şudur kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını görmüş ve anlamış olursun” ifadelerine de yanıt verdi.
‘KİMLİĞİM BENİM ŞEREFİMDİR’
Kılıçdaroğlu, “Sayın Bahçeli bugün ‘Ey Kılıçdaroğlu DNA testi yap’ diye. Vallahi güzel bir öneri ama bir şartım var. Beraber DNA testi yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Benim kim olduğumu öğrenmek istiyorsan Konya’nın Akşehir’ine gideceksin. Seyyid Mahmudi Hayrani türbesinde bir Fatiha okuyacaksın. İki İstanbul Müftülüğüne gideceksin Kuyudi Kadime Arşivi’ne bakacaksın. Benim kim olduğumu öğreneceksin. DNA testi yapmaktan asla vazgeçmem. Kim olduğumu biliyorum, herkesin kimliği nasıl şerefliyse benim kimliğim de benim şerefimdir” dedi.
Türkiye’yi barıştırmak istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de huzur olsun istiyorum. Türkiye’de her genç bu ülkenin caddelerinde, parklarında özgürce gezsin istiyorum. Her genç istediği müziği dinlesin, yapsın istiyorum. Türkiye’de her genç düşünce özgürlüğüne sahip olsun, siyasetçileri yeri geldiğinde rahatlıkla eleştirebilsin. Özgürlük, huzur yani bu ülkede hangi görüşten, inançtan, kimlikten olursa olsun hep beraber huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bunun yolunu açmak istiyorum” şeklinde konuştu.
7.5 milyon gencin ilk kez sandığa gidip oy kullanacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “7.5 milyon gencin tarihsel bir sorumluluğu var. Ya bir dikta yönetimine kalıcılık sağlayacağız ya da bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandıracağız. İkincide benimle beraber olmaya hazır mısınız? Hazırsanız beraber çalışacağız” dedi.
‘CAM ÇERÇEVE İNDİRTMEK, POLİSLERİ ÜSTÜMÜZE SALMAK İSTİYORLAR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yurtdışına giden insanları kast ederek sarf ettiği, “Sırf daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon alabilmek, daha iyi konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle ellerin yani başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyorum” sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Sevgili gençler bu dili sakın kullanmayın. İnsanınıza saygılı olun. Bu dil kutuplaşmayı yaratan bir dildir. Böyle bir dili kendi gençlerine niye kullanıyorsun? Sen ülkede iş verdin de çalışmadı mı? Türkiye’deki gençler sarayın ya da havuz medyasının beslemeleri olmak istemediler. Bu gençler çalışarak, üreterek, kazanarak kendilerine daha iyi bir yaşam kurmak istediler.
Onlar bizi zaman zaman tahrik ederek sokaklara çekmek istiyorlar. Cam çerçeve indirtmek, polisleri üstümüze salmak istiyorlar. Çok dikkatli, çok kararlı hep birlikte sandığı bekleyeceğiz. Sandık geldiği zaman her birimiz tek tek sandığa gideceğiz. Türkiye’nin kaderini hep birlikte değiştireceğiz.”
‘ANT İÇTİM, TÜRKİYE BARIŞACAK’
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
“Ben ucu nereye varacaksa varsın, bedeli ne olacaksa olsun bu yaraları sarmaya ant içtim, ant. Türkiye barışacak. Türkiye sadece kendi içinde değil dünyayla barışacak. Birileri uğraşsın. Aday kim, kavga mı var, ayrışma mı, tartışma mı var.. Emin olun gençler, dostlar geliyoruz biz geliyoruz.”
‘İKİ TÜRLÜ MEDYA VAR ŞU ANDA’
“Sesinizi kısmak isteyebilirler. Onun hazırlıklarını yapıyorlar. Dezenformasyon yasası getirdiler. Geçen dönem CHP’liler buna karşı çıktı, geri çektiler. Şimdi ilk önce bu yasa teklifini getiriyorlar. İki tür medya var şu anda. Bir gazeteciliğin hakkını veren, eleştirel olarak olaylara bakan, gerçekleri topluma aktaran özgürlükçü medya diyoruz. Burada görev yapanlar gerçek anlamda birer gazeteci. Bu özgür medyada görev alan ve kalemini satmayan bütün gazetecilere buradan selamlarımızı, saygılarımızı gönderiyorum. Kalemini, dolayısıyla iradesini satan gazetecilere gazeteci denmez. Onun adına da ‘havuz medyası’ diyoruz. Havuz medyasının neler yaptığını, toplumu nasıl kamplaştırdığını, beğenmediği kendilerini övmediği insanları nasıl düşman ettiklerini gayet iyi biliyoruz. Yalanın her türlüsünü yazabiliyorlar. Bakın televizyon kanallarına hiçbir AK Partili milletvekili tartışma programlarına katılamaz, katılmıyor zaten. Çünkü vicdanı olan AK Parti milletvekilleri doğruyu söylerse ne olur diye kaygı içerisindeler. Kalemini satan gazeteci kimlikli insanları çıkarıyorlar. Hiçbirisi gazeteci değil. Kalemini satan insandan gazeteci olmaz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***