Akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede 16 Eylül 2016’da hayatını kaybeden Türkiye sinemasının unutulmaz sanatçısı Tarık Akan, ölümünün 6. yıldönümünde anılıyor.
1970’li yıllara damgasını vuran Akan, 1977’de senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, Zeki Ökten’ten tarafından yönetilen ‘Sürü’ filmiyle birlikte politik filmlerde rol almaya başladı.
Yılmaz Güney’in cezaevindeyken senaryosunu yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği, 1982 yapımı Altın Palmiye ödüllü ancak Türkiye’de yasaklı ‘Yol’ filminde de rol alan Akan, 1990’da Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı eserinden uyarlanan ‘Karartma Geceleri’nde başrolde yer aldı.
Tarık Akan, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, 1981 yılının başlarında, Almanya’da yaptığı bir konuşma yüzünden Türkiye’ye dönüşünde tutuklandı. 12 yıl hapis istemiyle yargılanarak 2,5 ay hücre hapsi cezası alan sanatçı, hapishane günlerini ve darbe sürecini 2002’de yayımlanan “Anne Kafamda Bit Var” kitabında kaleme aldı.
Tarık Akan, yaşamı boyunca 120 filmde rol aldı ve 7 kez Altın Portakal ödülüne layık görüldü.
Yeşilçam’a çok sayıda unutulmaz film bırakan Akan, ailesi ve sevenleri tarafından mezarı başında anıldı. Pek çok ünlü ve siyasi isim Akan’ın ölüm yıl dönümünde sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımla andı.
LİVANELİ, SÜRÜ FİLMİNİ ANLATTI
Yaptığı paylaşımla Akan’ı anan Zülfü Livaneli şunları yazdı:
“Yeşilçam’ın yüce gönüllü, çelebi yönetmeni Zeki Ökten’le Sürü filminde birlikte çalışmıştık. Yıl 1978’di, Türkiye’de kan gövdeyi götürüyordu, Yılmaz hapisteydi ve ben ülkeye yeni dönmüştüm. İzmit Cezaevi’nde görüştüğümüz Yılmaz, Sürü adlı bir senaryo yazdığını ve benim de oynamamı istediğini söylemişti. “Ben oyuncu değilim yapamam” dediğimde de yazdığı rolün zaten bana pek uygun düştüğünü, kendim gibi davranmamın yeterli olacağını söylemişti. Rol, jandarmaların yakaladığı bir halk ozanıydı.Elbette oynamadım ama filmin müziğini yapma önerisini..onurla kabul ettim.
Sonra Zeki çok güzel bir film çekti. Film bir dayanışma eseri olarak ortaya çıkmıştı. Zeki başta olmak üzere hiçbirimiz beş kuruş para almadan çalışmıştık; dönemin en pahalı aktörü Tarık Akan da dahil… Mecidiyeköy’deki Acar Film stüdyosunda sahneleri görerek müziği kaydettik. Dünyadaki ilk örneklerinden birisi sayılacak biçimde, insan seslerini enstrüman gibi kullanmıştım. Kürtçe yasak olduğu için solistler sadece Vaye Vaye diyor ve Kürt gırtlağı kullanıyordu. O günlerde bir yönetmenin buna izin vermesi düşünülemeyecek kadar zor bir şeydi. Günde 30-40 kişinin öldürüldüğü karanlık terör günlerini yaşıyorduk. Zeki bunları düşünmedi bile. Müziği filme yerleştirdik ve bir gün on – on beş kişi toplanıp Zeki Ökten’in başyapıtını izledik. Film bitince herkes suskunluğa gömüldü…Ben bunu, herhalde hapisteki Yılmaz’ın yorumunu beklemeyi tercih ediyorlar diye yorumladım. Sonra her zamanki aceleci heyecanımı yenemeyip “Bu, dünya çapında bir şaheserdir. Sizi kutluyorum” diyerek Zeki’yi, Tarık’ı ve diğer arkadaşları öptüm. Gerçekten de film dünyada bir başyapıt olarak selamlandı. Hatta Alman yönetmen Schlöndorff, “Bu kadar güzel bir film yapabilmek için Türk mü olmak gerekir” dedi. İşte böyle büyük bir sanatçıyı kaybetti Türkiye. Üç dostum da ışıklar içinde yatsın. #TarikAkan
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***