Rus ordusunun Ukrayna’yı işgali, Putin’in beklediği gibi gitmiyor. Savaşın ilk aşaması, Rus ordusunun Kiev önlerinden çekilmesiyle sonuçlanmıştı. Doğu Ukrayna’ya daraltılmış ikinci aşamasında da Ukrayna’nın Harkov vilayetindeki etkili karşı hücumu, Izyum kentinin de düşmesiyle birlikte Rus cephe hattının toptan çöküşü tehlikesi gündeme geldi. Bunun üzerine Putin yönetimi, üç önemli adım attı:
1. “Kısmi seferberlik” ilan ederek 300 bin yedek askeri silah altına çağırdı.
2. Donetsk, Luhansk, Zaporojye ve Herson vilayetlerinde silahların gölgesi altında yapılacak “referandumlar” için düğmeye basıldı.
3. Referandumlarla ilhak edilecek bu bölgeler için “her türlü silahı” kullanabileceklerini ilan etti (Medvedev bunun tamamlayarak, gerekirse nükleer silah kullanabilecekleri tehdidini de ekledi).
El Çabukluğu Marifeti
Putin’in bu yeni politik hamlesi Ukrayna sahasında oyunun kurallarını değiştiriyor, yeniden yazıyor. Bugüne değin, savaş değil, Ukrayna’ya yönelik “özel askeri operasyon” yürüttükleri iddiasındaydı Putin yönetimi ancak işin rengi aniden ve tamamen değişti!
Rusya İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük seferberlik çağrısını yaptı. Böylece, genel seferberlik ilan ederek ordu mevcudunu 1 milyona kadar çıkaran Ukrayna’yı dengelemeye çalışıyor. Böylece, Herson, Zaporojye, Donetsk ve Luhansk bir oldubitti ile ilhak edilecek (Zaporojye’nin merkezi hala Ukrayna’nın elinde, referandum Berdyansk, Melitopol gibi ilçeleri için yapılacak).
Kısaca, Rusya bir anda bir el çabukluğu ile yabancı bir ülkeyi işgal eden güç statüsünden kendi ülkesini savunan güç statüsüne geçebileceğini umuyor! Ukrayna’da ne aradığını dünyaya ve bizzat Rusya’ya bir türlü izah edemeyen Putin, bir çırpıda bu sorudan kurtulup artık kendisini “vatan savunması yapan bir lider” olarak ilan etmek istiyor.
Rus Halkı Bu Savaşı Benimsemedi
Putin’in bu hamlesinin öncelikle ve esas olarak Rus halk kitlelerinin ruh halini ve bilincini değiştirmeye yönelik olduğu açıktır. Rus halkı başından beri bu savaşı benimsemedi. Kardeş gördüğü Ukrayna halkıyla savaşmak istemedi. Evlatlarını savaşa göndermeyi kabullenmedi.
Ordu nihayetinde bir toplumun aynasıdır. O toplumdaki eğilimlerin, orduya yansımaması (hele de savaş şartlarında) mümkün değildir. Rus ordusunun savaşın ilk safhasında (Kiev önlerinde) yaşadığı açık bozgun, Putin’in işgal harekâtı tüm Ukraynalıları birleştirir ve kaynaştırırken, Rus halkının bu savaşı benimsememesinin, savaşa karşı açık ve örtük muhalefetinin bir sonucuydu. Açık muhalefet sokaklarda ve sosyal medyada yansırken, örtük muhalefet ise Rus gençlerinin akın akın komşu ülkelere kaçmasıyla ortaya çıkmaktadır. Sonra bu gençler de komşu ülkelerde politik etkinlikler düzenlemektedir. Batı’nın Ukrayna’ya verdiği silah desteğini her şey haline getiren analizler yüzeysel kalmaktadır. Aynı silah desteğine rağmen, örneğin Afganistan ordusunun Taliban’a karşı bir ay dahi direnemediğini anımsatmak yerinde olacaktır.
Rus ordusunun Kiev önlerinden çekilmesi ve Donbas’a yönelik yeniden konuşlanması, bu çelişkiyi ortadan kaldırmadı, sadece bir süreliğine erteledi. Her ne kadar on binlerce savaş karşıtı Rus komşu ülkelere kaçmış da olsa, savaş karşıtı duygular Rus halk kitlelerine içten içe işlemeye devam etti. Ukrayna ise ilk şoku da atlatmış olmanın özgüveniyle Rus cephesine daha güçlü yüklenmeye başladı.
İflası Önleme Çabası
Putin kısmi seferberlik hamlesiyle öncelikle Rus halkında “vatan tehlikede” duygusunu-bilincini yaratmaya çalışıyor. İkinci olarak Batı emperyalistlerini nükleer tehditle Ukrayna’ya askeri destekten caydırmaya gayret ediyor. Üçüncü olarak ise, Ukrayna’yı tümden ele geçirmek için başlattığı bu işgalde Putin yönetiminin yaşadığı açık başarısızlığın tam bir iflasa dönüşmesini engellemeye çalışıyor. Zira elinde bulunan dört Ukrayna vilayetinden de atılması, Rusya’nın Kırım’daki varlığını da tehlikeye düşürecektir. Kırım ise Putin yönetiminin elinde kalan son politik sermayedir. Ayrıca Ukrayna gibi üçüncü dereceden bir askeri kuvvet karşısında yenilen bir Rusya’yı ne ABD ne de Çin ciddiye alacaktır.
Rus halkı, daha önce iki kez anayurtlarının içlerine kadar giren işgalleri yaşadı. 1812 tarihli Anavatan Savaşı’nda yenilmez görünen Napolyon orduları Moskova’yı ele geçirmiş ama ardından tam bir bozgunla geri çekilmişlerdi. Onları izleyen Rus ordusu Paris’e girmişti. 1941-45 tarihli Büyük Anavatan Savaşı’nda ise Nazi Almanya’sı orduları Moskova önlerine kadar gelmiş, Leningrad’ı kuşatmıştı. Ancak neticede yine Alman orduları yenilmiş, Kızıl Ordu onları kovalayarak 1945’te Berlin’e girmiştir.
İşte Putin, bu iki savaşa sıklıkla atıf yaparak, şu anda yürütmekte olduğu haksız emperyalist savaşı, tarihin hatıralarıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu senaryoya göre, Rusya büyük bir tehdit altındaydı ve Putin yönetimi bu tehdidi önlemek üzere Ukrayna’ya girmiştir. Ancak Rus halkı bu senaryoya pek de itibar etmiyor. Ukrayna gibi zayıf bir ülkenin Rusya’yı tehdit edebileceğine Rus toplumu tam olarak ikna edilmiş değil. İşte Putin tam da bu bilinç durumunu değiştirmeyi, Rus toplumunu kendi savaşının arkasına dizmeyi amaçlıyor. Kısmi seferberlik kararının ardından sokaklara çıkan Rus savaş karşıtları ise bunun pek de böyle olmayabileceğini ortaya koydu.
Ukrayna Savaşı Yayılabilir
Rusya’nın bir diğer önemli tehdidi ise İngiltere’ye yöneliktir. “Britanya adasını nükleer silahlarla dümdüz etme” tehditleri havada uçuşuyor. Rusya böylece Britanya’ya bir soru soruyor: Ukrayna sizin için gerçekten ne kadar önemli? Yeni kralı ve yeni başbakanı ile İngiliz emperyalizminin bu soruya ne yanıt vereceğini göreceğiz. Fakat her daim akılda tutulması gereken bir şey de nükleer silahların sadece Rusya’da bulunmadığıdır! Her iki emperyalist blok, insanlığı nükleer savaş dehşetinin eşiğinde tutuyor. Ukrayna Savaşı, yayılma ve uluslararasılaşma olasılığını içinde barındırıyor.
Putin’in hamlesi başarılı olursa, savaşın ilk hedeflerinin çok uzağında, dört Ukrayna vilayetini elde etmekle Putin kendisini başarılı ilan edecektir. Yok, eğer bu hamle de başarısız olursa, bu kez Rusya için politik değişim kaçınılmaz hale gelecektir.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***