İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kentin kurtuluşunun 100. yıl dönümünde kullandığı “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içendeydi. Gençleri, kadınları ve geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün milleti ateşe attılar” ifadelerini kullandı.
Soyer’e AKP ve MHP’den tepki geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Vatan topraklarına kanlı çizmeleriyle basan müstevlilere tek kelime edemeyen bugünün işbirlikçi siyasetçilerin, 9 Eylül 1922 tarihinin 100. yıl dönümünde tarihimizi düşman gözüyle yorumlaması iflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkansız devşirme hastalığıdır” dedi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik de Soyer’i “Güzel İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde, ülkemize yapılmış düşmanlıklara karşı konuşması gerekenlerin Osmanlı Devleti’ni hedef alması şuursuzluktur” sözleriyle hedef aldı.
Soyer ise katıldığı bir televizyon programında “Biz barışı sonuna kadar savunacağız ama bir emperyalist saldırı olursa da en başta direnen İzmir olacaktır. Yunan’ın Y’sini ağzımıza almamışız. Böyle bir şey olabilir mi? Biz bütün emperyalistler için söyledik. Emperyalist işgalcilere karşı en büyük tokat İzmir’den atıldı dedik. O nedenle hepsini kast ederek söyledik. Bu kutuplaştırma, ayrıştırma sözcüğü, böyle bir konuşmanın içeriğinden bile toplumu ayrıştırma… Bu böl, yönet var ya. Bazı yöneticilerin çok daha kolayına geliyor… Çok daha kolay çünkü.” diyerek kendini savundu.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de Tunç Soyer’in söylediği sözlere yönelik tepkilere ilişkin, “Laf Tunç Soyer’in olunca itiraz kolay. Ama o laf, Tunç Soyer’e ait değil ki. Altına hepimiz imza atıyoruz ki o laf, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait. O laf, Milli Mücadele’nin niçin kaçınılmaz olduğunu anlatması açısından da hepimize Atatürk’ten vasiyettir” dedi.
Karşıyaka Belediyesi’nce yapılan Çatı Bostanlı Sergi Salonu’nun ve İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle hazırlanan “Ateş Çemberinde İzmir: İşgalden Kurtuluşa” isimli serginin dün yapılan açılışına katılan Özel, şunları söyledi:
“İzmir, 9 Eylül 1922’nin 100’üncü yılını cuma akşamı kendisine, tarihine, şanına, şöhretine, şerefine yakışır bir şekilde kutladı. Dünya açısından önemli rakamlar telaffuz ediliyor. Bunu içine sindiremeyenler, karnı şişenler, rahatsızlık duyanlar ve buna saldıranlar var. Niye yapıyorlar bunu? Koca koca meydanları bir şekilde doldurup bugünlere kadar gelmiş olanlar, bir ayrım noktasında olduklarının farkında. Hem 9 Eylül 2022 öyleydi, hem 29 Ekim 2023 öyle olacak. Arada yaşanacak seçimde her şey ortaya çıkacak. Kim Atatürk’ün söylemine, söylevine, ondan duyduklarımıza inanıyor, kim onun karşısındakilere inanıyor?
‘O LAF GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E AİT’
Başta iktidar partisinin İzmir’deki Genel Başkan Yardımcısı’ndan başlayarak Parti Sözcüsü’ne ve ülkeyi yöneten, tarafsız olması gereken o makamı işgal eden kişiden aklınıza gelen herkese kadar bir itirazda bulunuyorlar. Neye itiraz ediyorlar? ‘İktidar sahipleri o dönemde gaflet, delalet ve ihanet içindeydiler’ lafına itiraz ediyorlar. Laf Tunç Soyer’in olunca itiraz kolay. Ama o laf, Tunç Soyer’e ait değil ki. Altına hepimiz imza atıyoruz ki o laf, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait. O laf, Milli Mücadele’nin niçin kaçınılmaz olduğunu anlatması açısından da hepimize Atatürk’ten vasiyettir. İnanmayan inanmasın, savunmayan savunmasın. Numan Kurtulmuş çıkıyor, ‘Biz bunlarla 150 yıldır karşı karşıyayız’ diyor. Alalım takvimleri 150 yıl geriye.1870’lere geliyor, 1. Meşrutiyet’e geliyor. Biz, Jön Türklerin tarafındayız. Biz, sonra savrulduğu birtakım uç noktalar bir yana, İttihat ve Terakki’nin tarafıyız. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleriyiz. Siz nesiniz orada? Siz, 30 yıl parlamentoyu kapatanlarsınız. 30 yıl, bir inat uğruna donanmayı Haliç’e bağlayıp bütün adaları ve Kıbrıs’ı kaybedenlersiniz. Siz, Damat Ferit hükümetisiniz. Siz, Vahdettin’siniz. O savunduklarınız işgal kuvvetlerine kırmızı halılar serip methiyeler düzerken bizim tarafta, Kartal İstimbotu’nun üzerinde ‘Geldikleri gibi giderler’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk var. ‘İzmir’in kurtuluşu kutlanmamalıdır’ diyen İsmail Kahraman o taraftaysa biz, hep bu tarafta kalmaya devam edeceğiz.
‘SELÇUKLU DA BİZİM OSMANLI DA BİZİM CUMHURİYET DE BİZİM’
Biz, Atatürk’ten öğrendik tarihi. Atatürk yaşadı, yazdı; onun yazdıklarından okuduk. Siz ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen Fesli Deli Kadir’in tarihine inanıyorsanız saygı duymayız, sizin karşınızda durmaktan da onur duyarız. ‘Efendim Osmanlı ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmeyin’ diyorlar. Atatürk’e, İnönü’ye ‘iki ayyaş’ diyenler, Cumhuriyet’imizin kurucu kadrolarına husumet besleyenler, ‘Atatürk’e zerre muhabbet besleyen ne ölüme ne dirime gelsin’ diyen adamın dirisine ziyarete gidenler, şimdi çıkmış ‘Osmanlı ile Cumhuriyet’i karşı karşıya getirmeyin’ diyor. Gelmesin. Selçuklu da bizim, Osmanlı da bizim, Cumhuriyet de bizim. Kimse tarihini inkar ediyor değil. Artısıyla eksisiyle bizim. Devlet Bahçeli’ye sormak lazım; o muzaffer kahramanların Vahdettin ile aynı cümle içinde kurulmasına nasıl seyirci kalabiliyor ve aynı söylemi kendi nasıl tekrar edebiliyor. Ona sormak lazım. Sultan Alpaslan’ın, Orhan Gazi’nin, Fatih Sultan Mehmet’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın bir kılıç çekmeden düşmana toprak terk etmişliği varmış mı da Vahdettin ile birlikte onları anıp bütün bir tarihe laf edilmiş gibi konuşuyorsun.” (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***