Boldmedya’dan Berk Yıldırım’ın analiz haberine göre;
Doğu Perinçek’e ait ‘2000’e Doğru’ dergisinde duyurdu adını. Perinçek’in yanından ayrıldıktan sonra da hep gündemde kalmaya devam etti. Askerî istihbaratın hazırladığı rapora göre, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay’ın ekibindeydi. AKP’nin askeri vesayetle mücadele ettiği dönemde darbecilerin yanında saf tuttu. Nedim Şener’in ‘abi’si konumundaydı. İddianamelere yansıyan telefon kayıtlarına göre, AKP ve Gülen Hareketi’nin yıpratılması, Ergenekon sanıklarının aklanması için neler yapılması gerektiğine dair talimatlar veriyordu. Ergenekon soruşturmaları kapsamında hapis yattı. Yakın arkadaşlarının anlatımlarına göre, en büyük korkusu bir kez daha demir parmaklıkların arkasına düşmekti.
DÜMENİ SARAY’A KIRDI
AKP-ulusalcı ittifakıyla birlikte, dümeni Saray’a kıranlar arasında yer aldı. Sahibi olduğu ODA TV’yi AKP’nin ‘kontrollü muhalefet mecrası’na çevirirken, Sözcü Gazetesi’ndeki yazılarında Tayyip Erdoğan’a açıktan destek istedi. İşler yolunda giderken, Pelikan Örgütü’nün önemli isimlerinden, Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan’ın boşanma davası esnasından ODA TV’de çıkan bir haber nedeniyle baltayı taşa vurdu. Her ne kadar aynı gemide olsalar da ‘kadın öfkesi’ her şeyin önüne geçti. Kaplan, Soner Yalçın ve ODA TV’nin genel yayın yönetmeni Toygun Atilla’nın MİT’e çalıştıklarını ifşa etti. İkiliye hitaben ‘Nuh’un köpekleri’ dedi. Nuh Yılmaz, MİT’in basın sorumlusuydu. Böylece Yalçın’ın istihbarat elemanı olduğu bir kez daha deşifre oldu. Yalçın, Ukrayna’nın işgalinde Rusya’yla saf tuttu. Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur’lara uygulanan sistematik soykırım karşısında ise Çin’e destek veriyor. Yaşlıların, hastaların, hamile kadınların tutuklanmasını ayakta alkışlıyor. Nerede kötülük varsa, Yalçın da orada.
İSTİHBARATIN MEDYADAKİ ELİ AYAĞI
Hüseyin Soner Yalçın… Mehmet Ali’den olma, Cemile’den doğma… Çorum merkezdeki Ulukavak Mahallesi’nden… Karakter suikastçısı, itibar celladı… Türk istihbaratının medyadaki eli ayağı… MİT’e ilk ne zaman angaje olduğu meçhul. Dayısının oğlu İ.Ç. MİT mensubu. Belki de kan çekti ve istihbarat dünyasına böyle girdi. Aslında 2011’de ODA TV’ye yapılan Ergenekon operasyonunda, Soner Yalçın ve ekibinin tüm bağlantıları gözler önüne serildi. Fakat özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından hırsızlar darbecileri, darbeciler de hırsızları görmezden gelmeye karar verince, Yalçın’ın kim olduğu da unutuldu. Hapishanede şüpheli biçimde hayatını kaybeden MİT mensubu Kâşif Kozinoğlu, Yalçın’ın teşkilatla arasındaki en önemli irtibat noktalarından biriydi. Mesela ODA TV operasyonunda ele geçirilen belgelere göre Yalçın ODA TV ekibine şu talimatı veriyordu: “Rusya ve Özbekistan’daki cemaat operasyonları hakkında Kozinoğlu’ndan gelen belgeleri mutlaka gündeme taşıyalım. Kozinoğlu’ndan gelen diğer belgeleri de değerlendirelim”. İrticayla mücadele Eylem Plânın altında imzası olan eski Albay Dursun Çiçek, hapishanede konuşmaya kara verince devreye hemen Yalçın giriyor ve bilgisayarına şu notları alıyordu: ‘Çiçek, ‘Genelkurmay bana sahip çıkmıyor, konuşacağım’ diyormuş. Kızı ile görüş.’Soner Yalçın, Ergenekon davasında bir süre tutuklu kaldı.
O KİTABIN ARKASINDAKİ İSİM
Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı’nın, Gülen Hareketi’ne yapılan operasyonların belki de ilk temellerini atan ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat’ kitabının arkasındaki isimlerden de biriydi. Kendi notlarından okuyalım: “Hanefi’nin kitabı ne durumda, referandum öncesi (2010 referandumunu kastediyor, Bold’un notu) yetiştirmeli. Nedim’i (Şener) sıkıştırın hızlandırsın. Referandum sürecinde Cemaati yıpratmalı ve kamuoyu üzerinde güvenilirliği azaltmalı; Hanefi kullanılmalı. Böyle bir şeyi kendini ortaya koyarak teklif etmesi önemli. Avcı ile direkt görüşmeyelim, Nedim’i ve Cumhur’u kullanalım. Müyesserin (Yıldız) emniyet bağlantılarından yararlanalım’. Yalçın o dönemde bir taraftan AKP ve Gülen Hareketi’nin bitirme plânının icracıları arasında yer alırken, diğer taraftan PKK’ya da kol kanat germeyi ihmal etmiyordu. Yine ODA TV operasyonunda ele geçirilen belgelere göre, PKK tarafından mağdur edilen kadınların uğradıkları cinsel tacizlerle ilgili bir haberin ODA TV’de yayımlanmasını bizzat Yalçın engelliyordu.
EKİBİYLE LEVENT GÖKTAŞ’I MİT MÜSTEŞARI YAPMAK İSTEDİ
2016 yılında, darbe girişiminden sadece iki ay önce, şu anda Bulgaristan’da tutuklu bulunan, Necip Hablemitoğlu suikastı zanlısı emekli albay Levent Göktaş’ı MİT’in başına geçirmek için epey çaba sarf etti ODA TVci’ler. 15 Temmuz’dan 51 gün önce, Yalçın’ın ODA TV’sinde, Barış Terkoğlu imzasıyla şu satırlar yayımlandı: ‘Bir süredir, Cumhurbaşkanlığı kaynaklı isimler ile Göktaş arasında MİT Müsteşarlığı üzerine görüşmeler yapılıyordu. Teklifin kimden geldiğini merak ettim. Göktaş’ın bu konuda bir talebi olmamıştı. Müsteşarlık teklif edilmiş, o da “belli rezervlerle” teklife olumlu yanıt vermişti. Mesele daha da ilginç hale geliyordu. Rezervin ne olduğunu merak ettim. Kaynağıma göre; Göktaş “terörü bir yılda bitiririm” sözünü veriyordu, Cemaat’le mücadelede başarılı olacağını iddia ediyordu. Ancak “bu bir ekip işi, kendi ekibimi kurmama izin vermeleri lazım” diyordu. “Akademisyen” değil “operasyonel bir müsteşar” olmayı öneriyordu. Düşünün, İmralı ile “müzakere sürecini” yürüten, Abdullah Öcalan’ın çok güvendiği Hakan Fidan’ın koltuğuna, Öcalan’ın yakalanması operasyonunda görev alan Levent Göktaş’ın oturmasını konuşuyoruz. Bir dönem Ordu’da aldığı cesaret madalyalarıyla adından söz ettiren, ardından Silivri hapsinde unutulan ve bugün MİT Müsteşarlığı için konuşulan Levent Göktaş’ın hikayesi “nereden nereye” dedirtiyor’.
AKP’Yİ BİTİRME PLANINDAN SARAY YANDAŞLIĞINA
Erdoğan ve ulusalcılar arasında tesis edilen kutsal ittifakla birlikte, Soner Yalçın da ‘abi’lerinin sözünü dinleyerek ODA TV’yi Saray’ın emrine verdi. Yolsuzluk haberlerinin üzeri ustaca kapatıldı, akaryakıt zammı ya da yaşam tarzı gibi iktidara esaslı bir zarar vermeyecek konularda yapılan haberlerle, muhalefet ediliyormuş havası yaratıldı. Altılı masadaki en küçük çatlak manşetlere çekilirken, iktidar bloğunda kaynayan kazanın üzeri kapatıldı. Yalçın da bu şark kurnazlığından sıkılmış olacak ki, Haziran ayında Sözcü’de kaleme aldığı yazıda Erdoğan’a doğrudan destek istedi: “Kimileri istiyor ki; iktidar gitsin de isterse devlet çöksün. Ekonomi programı başarısız olan her hükümet gidicidir. Zaten iktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan millettir. Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak için bir saat yeter. Erdoğan gitsin diye devleti çökertmeyin.”
KIZGIN ‘KAPLAN’IN GAZABINA UĞRADI
Pelikan Örgütü’nün karı-koca eş liderleri Hilal Kaplan ve Süheyb Öğüt’ün boşanma davası sırasında, ODA TV’de çıkan bir haber, aynı geminin yolcularını birbirine düşürdü. Yalçın’ın Oda TV’si, Öğüt’ün Kaplan’ı aldattığını, çiftin bu yüzden boşandığını iddia etti. Klavyesinin başına oturan Kaplan da intikamını, Yalçın ve Toygun Atilla’nın MİT’e çalıştığını ifşa eden bir sosyal medya mesajıyla aldı. İkiliye ‘Nuh’un Köpekleri’ dedi. Yalçın ve Atilla’nın MİT basın sorumlusu Nuh Yılmaz’ın güdümünde çalıştığını iddia etti. Cem Küçük, Ahmet Hakan için ‘Eskiden Aydın Doğan’ın köpeğiydin, şimdi ise bizim köpeğimizsin’ demişti. Medya dünyası daha bunu sindirememişken, ikinci bir köpek vakamız daha oldu. Bakalım Türk medyası daha ne ‘köpeklikler’ görecek?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***