MJ Mojalefa, Güney Afrika’da Johannesburg’un kalabalık Hillbrow mahallesinin göbeğindeki bir yerel radyo istasyonda Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümünün ardından, dinleyicilerin bağlandığı bir yayın sunuyor.
22 yaşındaki eski DJ, gençlerden oluşan geniş dinleyici kitlesinin, bir zamanlar Güney Afrika’yı da kapsayan Britanya İmparatorluğu’nun mirası konusunda görüşlerini almak istiyor.
Arayanlardan biri geri planda çalan Amapiano müziği eşliğinde “Britanya ve (Kraliçe) tarafından sömürgeleştirdik ve bu ilişkinin doğası hiç değişmedi” diyor.
Bir başkası ise “İnsanlar bunu aştı. Geçmiş, geçmişte kaldı” görüşünde.
MJ Mojafela’nin kişisel arzusu Kral 3. Charles’ın özür dilemesi. “Çoğu kişi Kraliçe’nin özür dilemediğini, ondan bunu beklediklerini söylüyor” diye sürdürüyor.
Güney Afrika 1961 yılında cumhuriyet oldu. O sırada insanların derilerinin rengine, ırklarına göre ayrıldığı ve “eşit” sayılmadıkları apartheid rejimi yasalaşalı 13 yıl olmuştu. Bu 13 yılın 9’u 2. Elizabeth’in hükümdarlığı döneminde yaşanmıştı.
Birçok genç Güney Afrikalı, bu tarihin, acılarla dolu geçmiş ile bugünü nasıl yaşayacakları konusunda kendilerini çok zorladığını anlatıyor.
Görüştüğümüz Mzoxolo “X” Mayongo ve Adilson De Oliveira adlı ressamlar da benzer bir noktayı vurguladı.
Mayongo, anneannesinin ırk ayrımcılığına dayalı apartheid rejimi altındaki yaşamını dinlemenin bu konudaki farkındalığını iyice artırdığını anlatıyor.
“Yaraları yok edemezsiniz. Bu yaraları nasıl iyileştireceksiniz?” diye soruyor.
Dünyanın en büyük elması Afrika Yıldızı İngiltere Kraliyet Ailesi’nde
Her iki sanatçı da şimdi Kral 3. Charles’ın, Afrika kıtası ile yeni bir ilişki inşa etmesi için güzel bir fırsat doğduğunu düşünüyor.
De Oliveira “Tamamen karamsar değiliz” diyor. “Monarşinin Afrika ile olası müstakbel ilişkisinin sorumluluk almaya dayanabileceğini, Afrika ülkeleriyle bu konuyu konuşmak için masaya oturabileceklerini düşünüyoruz.”
“Bu pratikte nasıl bir şey olabilir?” sorusuna ikisi de, verilen zararların tazmini, Afrika ülkelerinden el konulan değerli varlıklar ile maden kaynaklarının geri verilmesi konularının konuşulması gerektiğini söyleyerek yanıt veriyor. Örneğin Afrika Yıldızı diye bilinen, dünyanın en büyük elmasının halen Britanya Kraliyet Ailesi’nin mücevherleri arasında olduğunu hatırlatıyorlar.
İngiltere Kraliyet kurumunun sömürgeciliğin verdiği zararları tazmin etmesi talebi, daha kuzeyde Kenya’nın başkenti Nairobi’de de yankı buluyor.
1963’te bağımsızlığını kazanan Kenya’da da bu hafta bir görev değişimi vardı ve ülkenin beşinci cumhurbaşkanı William Ruto törenle yemin etti.
Devlet başkanının değişmesi her ne kadar büyük bir olaysa da Kenya’da eski sömürgeci güç İngiltere’nin kraliçesinin ölümü daima birinci sayfa haberidir.
Kraliçe’nin ölümü bu ülkede de İngiltere ile ilişkiler konusunu yeniden gündeme taşıdı.
Cumhurbaşkanı Ruto’nın yemin töreninin yapıldığı 60 bin kişilik Moi Uluslararası Spor Salonu önünde konuştuğumuz 30 yaşındaki Nelson Njau, “Bir can kaybı her zaman üzücüdür. Fakat Afrika kültürüne, Afrika uluslarına, zenginliklerimize, toplumumuzun yapısına verdikleri zararı düşününce… Gerçekten çıkıp bizden özür dilemeleri gerekiyor” diyor.
Ulusal travma: Mau Mau ayaklanmasının kanla bastırılması
Yanındaki 29 yaşındaki Sammy Muskoya da başıyla onaylıyor ve “Bize hâlâ teba muamelesi yapıldığını hissediyoruz, eşit bir ilişki değil” diyor.
Teba muamelesi görme duygusu Kenya’nın tarihsel travmalarına dayanıyor.
Kraliçe 2. Elizabeth’in tahta geçmesinden sadece birkaç ay önce, Kenya’da, Britanya’dan bağımsızlık talebiyle başlayan Mau Mau ayaklanması zalimce bastırıldı ve Kenya İnsan Hakları Komiseri’ne göre 90 bin kişi öldürüldü, işkence gördü ya da sakat bırakıldı.
2013 yılında İngiltere hükümeti, sömürge yönetimi sırasında uğradıkları eziyetlerin tazminatı olarak, o günleri yaşamış 5 bin Kenyalıya toplam 23 milyon dolara yakın bir ödeme yapmayı kabul etti.
Cumhurbaşkanı Ruto’nun yemin törenine katılan kalabalıktaki yaşlı Kenyalılar arasında ise eski sömürgeci güç hakkında genç kuşaklara nazaran daha olumlu şeyler söyleyen çok kişi var.
50 yaşını geçtiğini söyleyen Caroline Murigo Kraliçe’nin ölümüne üzüldüğünü söylüyor.
“Hayatım boyunca bildiğim biriydi. Üzücü ama zamanı gelmişti. Yeni Kral, Kral Charles’a iyi şanslar diliyoruz.”
46 yaşındaki Mary Muthoni ise monarşinin Kenyalılar için bugün bile bir anlamı olduğunu düşünüyor ve “Ekonomimizin ve altyapımızın gelişmesi için bize yardım edecekler” diyor.
Afrika ülkelerinin liderlerinden gelen başsağlığı mesajları hemen tamamen Kraliçe’nin devlet başkanlığı dönemine, onun kıta ile olan ilişkileri ve hizmetlerinin uzun geçmişine övgülerle doluydu.
Kraliçe Elizabeth Afrika’ya 2007 yılındaki son ziyaretinde Uganda’ya gitmiş ve burada İngiliz Uluslar Topluluğu hükümet başkanları ile biraraya gelmişti. Ziyaret sırasında Uganda parlamentosu Kraliçe onuruna özel bir oturum yapmıştı.
İngiltere sömürgeciliğinin bir diğer Afrika ülkesi Nijerya’ya mirasının önemli bir parçası da burada dünyadaki en büyük Anglikan kilisesi cemaatlerinden birinin bulunması.
Nijerya Kilisesi Abuja’da Kraliçe Elizabeth için özel bir ayin düzenledi. Ayinde konuşan kilisenin ülkedeki lideri Ali Buba Lamido, İngiltere Anglikan kilisenin de başı olan Kraliçe’nin Nijeryalı Anglikanlar açısından ayrı bir önem taşıdığını söyledi.
BBC’nin ayine katılan muhabiri birçok kişinin başsağlığı mesajı için adını vermek istememesinin belki de İngiltere sömürgeciliğinin Afrika’daki mirası konusundaki hararetli tartışmaların bir sonucu olduğunu söylüyor.
Kenya’nın başkenti Nairobi’ye geri dönersek, Mathare yerleşiminde yaşayan 32 yaşındaki Douglas Mwangi, Kraliçe’nin 70 yıl liderlik yaptığı Uluslar Topluluğu’na verdiği emeğin övgüye değer olduğunu düşünüyor. Uluslar topluluğu çoğu eski Britanya sömürgesi olan 56 ülke ve bölgeden oluşuyor.
Mwangi 2018 yılında Londra’ya gelerek Buckingham Sarayı’nda Kraliçe’nin Genç Liderler Ödülleri’nden birini almış. Kraliçe’nin yönetimindeki Uluslar Topluluğu Vakfı’ndan aldığı bursla eğitimini tamamlayan Mvangi, Mathare bölgesinde 2014 yılından bu yana vakfın 14 bin kişiye burs verdiğini söylüyor.
“Bu ödül bize bir itibar kazandırdı. Uluslar Topluluğu içerisindeki en iyi uygulamaları öğreniyor ve kendi yönetim modelimizi nasıl geliştirebileceğimizi görüyoruz. Merhum majesteleri, çok genç yaşta Kraliçe olmuştu ve genç insanların liderliğine inanıyordu.”
Fakat herkes bu duyguları paylaşmıyor.
Ulusal Stadyum önünde görüştüğümüz iş insanı Nelson Njau Uluslar Topluluğu’nun kendisine bir yararını görmediğini söylüyor ve şöyle sürdürüyor:
“O topluluğun, Uluslar Topluluğu her ne ise onun içinde yer almamız bile saçmalık. Kenyalılar olarak Uluslar Topluluğu içinde olmamızın bize ne gibi bir yararı olduğunu araştırmaya çalıştım. Gördüğüm kadarıyla birkaç lidere, birkaç kişiye faydası oluyor sadece.”
Kraliçe’nin ölümünün Afrika’da canlandırdığı tartışmalar sömürgecilik zamanından kalma birçok yara ve travmanın hâlâ devam ettiğinin açık bir işareti. Birçok kişi şimdi İngiltere’nin ve yeni Kral’ın, bu acılı geçmişin nasıl iyileştirileceği konusunda Afrikalılarla muhatap olmasının zamanının geldiğini düşünüyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***