YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Muhalefet adayını belirleme konusunda son düzlüğe girilirken, Kemal Kılıçdaroğlu kendini frenleyen CHP politikalarından kurtulmak istediğini iyice göstermeye başladı. Bununla ilgili düğmeye Nisan ayında yaptığı grup konuşmasında basmıştı. Kendi partililerine ‘’Eğer yol arkadaşı olmak istiyorsanız buyrun gelin yürüyeceğiz, eğer mevcut durumdan memnunsanız yolunuz açık olsun, ayrılın bizden. Ya bana katılın ya şimdi, şu anda yolumdan çekilin” demişti.
Bu, Kılıçdaroğlu’nun, 15 Temmuz’dan sonra oynanan muvazaalı muhalefet oyununu terk ettiğinin de ifadesiydi. Duruşunu ve politik tavrını her geçen gün daha da netleştiriyor. 15 Temmuz’un baston değneği olmayı bıraktığını, artık kendi politikalarını üreteceğini ve ülkeye barışı getiren lider olmaya soyunduğunu gösteren tavırları artan bir cesaretle gösteriyor. Son çıkışı yani halk düşmanları ve çetelerle mücadele etmek isteyenleri yanına çağırmasını da o politik tavrın devamı olarak okumak gerekir.
Kılıçdaroğlu’nun CHP üstü bir anlayışla hareket etmeye başladığını ve hem partide kendisine takoz olanlara hem de 15 Temmuz sonrası biçilen role restini çektiğini düşünüyorum.
CHP lideri, ’15 Temmuz Truman Show’ prodüksiyonun da görevli miydi yoksa tehditle mi sistemle uyumlu hale geldi bilemiyorum. Ama bana öyle geliyor ki, çizgi dışı bir şey yapmasının önüne ölüm tehditleriyle geçtiler. Nitekim 15 Temmuz’dan bir ay sonra 25 Ağustos 2016 tarihinde Şavşat’tan Artvin’e giderken Ardanuç yakınlarında roketle saldırı oldu konvoyuna. Saldırıda bir er hayatını kaybetti.
Uğur Dündar’ın da, ‘Kılıçdaroğlu’na suikast ihbarları vardı; Kemal Beye bizzat ben ilettim’ diye açıklaması olmuştu. Uğur Dündar eliyle mesajın bizzat kendisine gitmesi sağlanmış, sonra da konvoyuna roketli saldırı olmuştu. Öyle sanıyorum ki Kemal Kılıçdaroğlu 15 Temmuz sonrasında işte bu tehditlerle hizaya sokuldu.
Kabul edelim etmeyelim, sevelim sevmeyelim, ortadaki fotoğraf çok net: bugünkü Türkiyeli siyasetçi prototipinden farklı bir kişi var karşımızda. Siyaseti kişisel zenginleşme aracı olarak hiç kullanmadı. Kardeşleri, çocukları, yeğenleri iş takipçiliği yaparken yakalanmadı, mevzu dahi edilmedi. Daha da önemlisi iktidara geldiğinde ikinci bir Erdoğan olmayacağı düşünülen belki de tek siyasi lider.
Türkiye’nin temel sorunlarını bildiğini en azından fark ettiğini gösteren politikalar üretiyor, cümleler kuruyor. Bu tavır devlet ideolojisine kendini tam olarak teslim etmiş Türkiye’nin sosyal demokrat siyaseti için çok önemli bir gelişmedir. Bugüne kadar sosyal demokrat politikalarda insan hakları, inanç ve düşünce özgürlüğü konularına neredeyse hiç dokunulmazdı. Hala da dokunulmuyor ancak Kemal Kılıçdaroğlu kişisel olarak bu meseleleri gündeme getirip devlet eliyle mağdur edilmiş herkesle helalleşeceğini, onların mağdur edilmişliğini gidereceklerini yüksek sesle söylüyor ve bu yönde davranacağının sinyallerini veriyor.
Kürt seçmeniyle temas kurmak için Grup Toplantısını Elazığ’da yapması çok kritik bir hamleydi. Ancak derin devlet buna, Mersin’de Polisevine PKK’nın yaptığı baskınla cevap verdi. Üstelik saldırıyı yapan da 11 yıl önce CHP’nin hapisteki gazeteciler raporunda ismi geçen Dilşah Ercan. PKK durup dururken niye tekrar ortaya çıktı hem de seçim arifesinde? Kürt meselesinin işte böyle de bir tarafı var. Sorunu çözmek için elinizi uzattığınızda birisi elinize bombayı tutuşturuveriyor. O taraftaki aktörler içinde kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmadığı, at iziyle it izi at başı gittiği için atacağınız her adımı size yedirmeleri riski var.
Söz konusu risklerin üstesinden ancak cesur ve kararlı adımlarla gelmek mümkündür. Kılıçdaroğlu kendi mahallesinin ağababalarına da resti çekip farklı bir siyasete yelken açtığını beyan ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP üstü bir siyasi tavır içine girmesi, ülkenin temel sorunlarının üzerine cesaretle gitmesi elbette çok önemli ancak bu çıkışın başka sac ayaklarının da olması gerekir. Bağımsız medya, cesur yargı, namuslu bürokrasi gibi destekleyenleri de olmalı mutlaka. Her şeyden önemlisi Kılıçdaroğlu’nun ya bana katılın ya önümden çekilin resti çok önemli bir başlangıç.
Bir de tabii Türkiye siyasetinin yurt dışı ayağı var. Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki günlerde ABD’ye yapacağı seyahatin, politikanın evrileceği yönü göstermesi bakımından önemli bir gelişme olduğunun altını çizmekte fayda var.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***