CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da “Ayaş-Beypazarı-Nallıhan Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Temsilcileri Buluşması”nda konuştu.
“Tarihimizi bilmeliyiz.” vurgusu yapan Kılıçdaroğlu “Biz huzur ve barış içinde yaşamanın önemini vurgulayan o büyüklerimizi dinlemeliyiz. Ne demişler, ‘Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’. Karnı doymalı önce insanın. Biz neden dışarıdan mercimek alıyoruz? Neden Avrupa’dan alıyoruz? Bunu açıklamalılar ama açıklamıyorlar. Kavga çıkarıyorlar sadece” dedi.
‘TÜRKİYE ZENGİN BİR ÜLKE YİYE YİYE BİTİREMEDİLER’
Ekonomide yaşanan sorunlara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Çiftçiye kredi alın diyorlar, faiz ödüyorsunuz. Allah nasip eder sizlerin oyu ile iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde çiftçinin, üreticinin ve esnafın kredilerinin faizini sileceğiz. En büyük tehlikeye çiftçiyi toprağa küstürmektir. Çiftçi küserse 85 milyon açız. Şanlıurfa’da ‘en kısa zaman içinde çiftçiye elektriği bedavaya vereceğiz’ dedim. ‘Bu olmaz’ dediler. Niye olmaz? Yapacağım, göreceksiniz. Neden olmaz diyorlar çünkü doğalgaz, kömür lobisi var. Sıkıntılarımız var aşabiliriz. Mazot fiyatından şikayet ediyorsunuz hepiniz. Fiyat artışı olur bunu da anlarım ama sosyal devlet dediğiniz kurum üreticiyi korur. Sosyal devlet herkesin doğumundan ölümüne kadar, yaşamını ekonomik olarak güvence altına alan devlet demektir.Şimdi gelelim, parayı nereden bulacağız? Bakın Türkiye zengin bir ülke yiye yiye bitiremediler.”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Buraya gelmeden önce Tapduk Emre’nin türbesini ziyaret ettim. Bu toprakların bereketi, huzuru, bu topraklarda hepimizin kardeşçe yaşamasının ve birlikte dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaşmak için onların önderliğine her zaman ihtiyacımız olmuştur. Biz Anadolu Tasavvuf geleneğini, beraber yaşamayı, her kimliğe, yaşam tarzına saygı duymayı biz onlara borçluyuz.
Biz kendi tarihimize de çok iyi bilmek zorundayız geleceğimizi çok iyi inşa etmek istiyorsak. Kavga ettirmek istiyorlar bize, kavga etmeyeceğiz. İnsanların kimliği üzerinden siyaset niye yapalım? Kim anne babasını seçme özgürlüğüne sahip? Bunları anlatmamın nedeni şu. Huzurun ve barışın, beraber, birlikte yaşamanın önemini bize anlatan büyüklerimizin sözlerine kulak vermeliyiz. Biz bu topraklarda kamplaşmayı değil kucaklaşmayı öğrenmeliyiz.
Neden biz dışardan mercimek alıyoruz? Neden dışarıdan canlı hayvan, et, mısır, ayçiçeği alıyoruz? Toprak mı yok? Arazi olarak Konya’dan küçük olan Hollanda bizim 10 mislimiz ihracat yapıyor. Sorumlusu kim? Cevabı gayet basit. Sorumlusu siyaset kurumudur. Devleti yönetenler bunun cevabını vermek zorundalar ama devleti yönetenler bunun cevabını verme yerine biz nasıl iç çatışmayı, kavgayı, kutuplaşma yaratırız, toplumu ayrıştırırız hesabı peşindeler. Bundan çıkmamız lazım. Yetmedi mi?
Bir yüzyıl devirdik. Kocatepe’ye gittim 25 Ağustos’ta. Gece 14 kilometre yürüdük, sabah 5’de Büyük Taarruz’un emrinin verildiği tepeye çıktık. Binlerce kişi vardı. O kişileri görünce benim umudum daha da arttı.
Her birimizin sorumluluğu var. Oturup konuşmamız lazım. Sorun sadece benim değil hepimizin sorunu. Sorumluluk da sadece bana ait değil, hepimizin sorumluluğu var. Benim sorumluluğum daha ağır doğrudur. Nasıl Mansur başkanın büyükşehir belediye başkanı olarak sorumluluğu diğer belediyelere göre daha fazlaysa, o diğer belediyelerinin sorumluluğu yok anlamına gelmez. Eğer bunu yapabilirsek pek çok sorunu birlikte aşabiliriz. Oturup düşünmemiz, hayatı sorgulamamız lazım.
‘ÇİFTÇİNİN OYUNU ÇANTADA KEKLİK GÖRÜYORLAR’
Kırsal bir bölge burası. Tarımla uğraşılıyor. 2006 yılında bir kanun çıktı. ‘Her yıl çiftçilere milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek verilir’ deniliyor ama vermediler. Kim itiraz etti? Kimse istemedi. Ziraat odalarının dava açması lazım. Ben bağırıyorum ‘Çiftçiye hakkını teslim edin’ diye. ‘Etmiyoruz, zaten onların oyu çantada keklik’ diyorlar. ‘Nasıl olsa bize oy verecekler’ anlayışını yerle yeksan etmemiz lazım. Bütün bunları düşünmemiz lazım.
Sıkıntılarımız var aşabiliriz. Mazot fiyatından şikayet ediyorsunuz hepiniz. Fiyat artışı olur bunu da anlarım ama sosyal devlet dediğiniz kurum üreticiyi korur. Sosyal devlet herkesin doğumundan ölümüne kadar, yaşamını ekonomik olarak güvence altına alan devlet demektir.
Mansur başkan Ankara’ya çok ama çok önemli yardımlar yapıyor. Bizim diğer belediyelerimiz de yapıyorlar ama normalde bunları yapması gereken Tarım Bakanlığı.
Çiftçiye kredi alın diyorlar, faiz ödüyorsunuz. Allah nasip eder sizlerin oyu ile iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde çiftçinin, üreticinin ve esnafın kredilerinin faizini sileceğiz. En büyük tehlikeye çiftçiyi toprağa küstürmektir. Çiftçi küserse 85 milyon açız. Şanlıurfa’da dedim. ‘Büyükşehri bize verin biz en kısa zaman içinde çiftçiye elektriği bedavaya vereceğiz’ dedim. ‘Güneş panelleri kuracağız, güneş enerjisi elde edilecek, artan elektriği de satacağız bir de para kazanacağız’ dedim. ‘Bu olmaz’ dediler. Niye olmaz? Yapacağım, göreceksiniz. Neden olmaz diyorlar çünkü doğalgaz, kömür lobisi var.
‘HAVZA BAZLI PLAN YAPACAĞIZ’
Havza bazlı plan yapacağız. Herkes neyi ekeceğini bilecek bölge bölge. Bu planlama yapıldığından herkesin geliri bellidir, herkesin asgari gelir güvencesi vardır. Böylece kaynağı da en güvenli şekilde kullanacağız.
Biz Orta Doğu’ya canlı hayvan da satıyorduk, et de satıyorduk. Şimdi satamıyoruz. Neden? Siyaset kurumu yüzünden. Bakın besicilikle uğraşan, toprakla uğraşan insanın hep yanında olacağız. Veteriner, ziraatçı atayacağız. Testleri, kontrolleri yapılacak. Hayvanların aşıları ücretsiz yapılacak. Çiftçi kadının sigortası, güvencesi olacak.
Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, ferasetle yönetilir. Bunları kim öğretiyor? Taptuk Emre, Yunus Emre, Ahi Evran öğretiyor. Herkes her şeyi bilmez onu da söyleyeyim. Her şeyi bildiğini söyleyen adam, hiçbir şey bilmiyordur. İşi ehline teslim edersin, her şey tıkır tıkır gider. Siz bunu yapmıyorsunuz. Soruyorum, kamu bankasında güreşçinin ne işi var? İşinin ehli olmayan görevde olunca benim ağırıma gidiyor. Şikayet edeceksek bunları hep beraber şikayet edeceğiz. Kul hakkı yemek… Yaradan diyor ki, bana her şeyle gelin, kul hakkı yiyip gelmeyin. Siyasette biri zenginleşiyorsa yiyordur biliyorsunuz. Ben siyasete girdiğimde mal varlığımı açıkladım, genel başkanlığa kadar geldim zenginleşmedim. Biz illa kul hakkı yiyene mi oy vereceğiz? Bir kere de her kuruşun hesabını verene oy verin. Verginin hesabını vermek demokrasinin genel kuralıdır. Demokrasi böyle gelişir böyle büyür.
‘MUHTARLIK BİR KAMU KURUMU OLARAK TANIMLANMALI’
Mesela hastaneye gitsin muhtar, aylığından kesilir. Belediye başkanının kesiliyor mu, hayır. Size de bu hak tanınmalı. Sosyal yardımların sizin elinizde olması lazım. Mahallede yoksulu siz bilirsiniz. Sizin bir yardımcınız olması lazım. Bunları söylüyorum, Kılıçdaroğlu uçuyor diyorlar, hayır. Ayaklarım yere gayet sağlam basıyor. Hangi paranın nereye harcandığını gayet iyi biliyorum ben.
Muhtarlık da bir kamu kurumu olarak tanımlanmalı. Biz muhtarların sorunları için çalışıp bir kanun teklifi hazırladık. Bütün muhtar derneklerinin görüşü alınarak. Meclis’te reddedildi, iki partinin oylarıyla. Siz hangileri olduğunu biliyorsunuz, ben söylemeyeyim. Muhtar güçlü olmalı. Çünkü her vatandaşın çabucak ulaştığı kişi sizsiniz. Bulunduğu mahallenin, kırsalın kanaat önderisiniz siz. Bunlar çözülmeli. Türkiye Belediyeler Birliği varsa ve kanunu varsa, muhtarlar için de aynısı olmalı. Eğer siz birleşip bu talebi iletseydiniz, gece yarısı Meclis’i toplayıp kanun çıkarırlardı. Ama biliyorlar ki muhtarlar toplanmıyor.
‘HER KURUŞUN HESABINI SORACAĞIM’
Şimdi gelelim, parayı nereden bulacağız? Türkiye zengin bir ülke yiye yiye bitiremediler. Köprü yapıyorsunuz, yol yapıyorsunuz tamam. Ama kaça yaptın? Bakın müteahhitseniz kar da edebilirsiniz, zarar da. Ama bunlarda… 10 milyon dolara ihale veriyor, yüzde 100 hatta 200 garanti veriyorlar. ABD’de, Avrupa’da enflasyon çıkarsa da biz karşılayacağız diyorlar. Sen kime neyin garantisini veriyorsun? Vatandaşın parasını beşli çeteye vereceksin, Bay Kemal de bunu seyredecek. Yok öyle bir şey! Konuşmamı istemiyorsunuz ama her kuruşun hesabını soracağım! Gidin bankalara nasıl ağır faiz uyguluyorlar. Bankaların yıllık karı yüzde 501. Yüzde 500’ün üzerinde nasıl kar edebilir banka? Mal mı alıp satıyor? Bu hortumları keseceğiz. Hiç endişe etmeyin, karamsarlığa kapılmayın. Sizden sadece sandığa giderken elinizi vicdanınıza koymanızı istiyorum.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***