Suriye’ye “Bir gece ansızın gelebiliriz” demişti Erdoğan, günümüzden tam 10 yıl önce.
“Türkiye devlet görevlisi” yazan sosyal medya hesabından 5 Eylül 2012’de “en kısa zamanda Şam’a gidecek”lerini duyuruyordu:
“Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız.”
Hatta daha da ötesi vardı Erdoğan’ın Şam’a gitme hesabının.
“Bilal Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.”
Elbette Erdoğan’ın o zamanki “kardeşlik”i, Müslüman Kardeşler üzerinden tanımlanıyordu.
Aradan 10 yıl geçti. Erdoğan hala Şam’a gidip Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında dua edemedi, Emevi Camisi’nde namaz kılamadı.
Belli ki bir gece ansızın Şam’a gitme planını revize etmiş, Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürtlere mesaj gönderiyor “Bir gece ansızın gelebiliriz” diye.
Neredeyse dört aydır da bir gece ansızın gidemiyor bir türlü Suriye’ye doğru…
Bunun üzerine şimdi de hedefine Yunanistan’ı koydu, onlara parmak sallıyor “Bir gece ansızın gelebiliriz” diye.
Yunanlar da NATO’ya göz kırpıp “Bekledim de gelmedin” şarkısını söylüyorlar Erdoğan’a.
Bu saatten sonra Erdoğan; iktidar değişikliğinde kaçıp paçayı kurtarmak için bu ülkede konut alıp yedi yıllık “altın vize”yi kapan Saray’ın milletvekillerine, bürokratlarına, gazetecilerine baskın yapmak için gidebilir Yunanistan’a artık bir gece ansızın.
Zamanında yapılacak bir seçime 41 Pazar, yani 300 günden az bir süre kaldı.
Bütün göstergelere göre, ülkede yaşanan çok boyutlu kriz nedeniyle Erdoğan’ın yüzde 50+1 oy alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilme ihtimali neredeyse sıfıra yakın.
Hatta Cumhur İttifakı’nın mevcut koşullarda 300’den fazla milletvekili çıkartarak TBMM’de çoğunluğu sağlaması bile imkansız görünüyor.
Bu nedenle Erdoğan’ın “bir gece ansızın gidebileceği” yerlere ihtiyacı var.
Ancak, uluslararası koşullar buna pek izin vermiyor. Bu nedenle Erdoğan sınır ötesi bir “savaş hali”yle kışkırtacağı milliyetçi duygular üzerinden yeniden seçim kazanmanın şartlarını yaratamıyor şimdilik.
Erdoğan’ın; Güney komşusu Suriye’ye, batı komşusu Yunanistan’a “bir gece ansızın” gidilebileceği yollar kapalı. Bu nedenle de gözler ister istemez yurtiçine çevriliyor.
Yaşanılan süreç 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında geçen dört aya benzetiliyor kaçınılmaz olarak.
7 Haziran seçimlerinde HDP’den aldığı darbeyle parlamentoda çoğunluğu kaybeden yani sonuçta tek başına iktidar olamayan Erdoğan Türkiye’yi dört aylık kan revan içersinde geçen bir süreçten sonra 1 Kasım’da erken seçime götürmüş, toplumun üzerine saldığı şiddet dalgası üzerinden yeniden tek başına iktidar olmuştu.
Şimdi iktidarı kaybetme korkusu yaşayan AKP-MHP ortaklığının büyük bir çaresizlikle ülke içinde “bir gece ansızın gelebilirim” adlı kanlı oyunu sahneye koymasından endişe duyuyor muhalifler.
Sadece yedi yıl önce yaşanan kanlı bir deneyimden kaynaklanmıyor muhalefetin bu endişesi. Belli ki ciddi duyumlar da geliyor çatlayan iktidar bloğunun içersindeki farklı yapılardan.
Bu nedenle olsa gerek CHP lideri Kılıçdaroğlu yaşanacak bir provokasyona karşı özellikle gençleri uyarıyor:
“Gelecek aylarda ne olursa olsun, sakın sakın sakın kavga etmeyin. Sakın provoke olmayın. Birileri çalsın, çırpsın diye ve gençliğinizden bir beş sene daha heba olsun diye sizler birbirinize düşmeyeceksiniz.”
Aynı günlerde çok benzer bir uyarıyı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu yapıyordu:
“Benzer olaylar ilerde artacak diye endişe ediyorum. Yani belli kesimlerin cami cemaatine yönelik bir takım saldırıları olabilir. İlerde bu konularda bir provokasyon olmasından korkuyorum.”
Bütün bu uyarılara karşın Erdoğan bugünlerde zor doldurduğu miting meydanlarından yandaşlarına soruyor:
“2023 taarruzuna hazır mıyız? Kapı kapı yeni bir fethe hazır mıyız?”
“Taarruz” ve “fetih” yani “saldırı” ve “işgal”.
Eğer yapılabilirse Erdoğan 2023 seçimlerine “savaş dili”yle hazırlanıyor.
Seçimleri kazanabilmek için sınırların ötesine; Suriye’ye ya da Yunanistan’a bir gece ansızın gidebileceğini söylüyor.
İktidar eliyle yolsuzluğa, yağmaya, yoksulluğa mahkum edilmiş, pahalılığın ve hukuksuzluğun kıskacında kıvranan bir ülke halkına hala sınır komşularında kazanılabilecek hayali zaferler vaat ediyor Erdoğan.
Koltuğunu kaybetmemek için yandaşlarına “taarruz ve fetih” yani “saldırı ve işgal” çağrısı yapıyor.
Seçimler yaklaştıkça Türkiye’ye dayatılan daha karanlık ve daha kanlı bir tünelden aydınlığa çıkmanın ilk adımı iktidarın bu uğursuz oyununu bozmaktan ve Erdoğan’a yeni bir şarkı söyletmekten geçiyor:
“Bir seçim ansızın gidebilirim.”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***