İSTANBUL – HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, demokrasi ve özgürlük güçlerinin Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü hedefleyen bir yol bulmayı önüne koyması gerektiğini belirterek, “Tecritteki payımızı biraz tartışmamız gerekiyor” dedi.
Kürt sorununun çözümünde muhatap olarak gösterilen ve Ortadoğu’da derinleşen köklü krizlere karşı alternatif çözümler sunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan yaklaşık 18 aydır haber alınamıyor. Haber alamama durumuna karşı hem ailelerin hem de avukatlarının yaptığı tüm görüş başvuruları ya yanıtsız bırakılıyor ya da çeşitli “disiplin” cezaları gerekçe gösterilerek reddediliyor. Abdullah Öcalan üzerindeki derinleşen tecrit politikası ve etkilerini Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek değerlendirdi.
SORUN SINIRLARIN DIŞINA TAŞTI
Çiçek, Ortadoğu’da son yıllarda gelişen olaylardan sonra Kürt sorununun, Türkiye’nin ulus devlet sınırlarının içerisine “hapsedilmiş” bir sorun olmaktan çıkarak, çok boyutlu küresel bir demokrasi sorunu haline geldiğini belirtti. Bu sorunun artık kendisini her anlamda dayatan bir sorun haline geldiğini vurgulayan Çiçek, bu dayatmanın temel nedeninin Kürt halkının yıllara varan mücadelesinden kaynaklandığını belirterek, “Dikkat ederseniz artık Amerika’sı, Rusya’sı, Irak’ı, Suriye’si, Avrupa Birliği ülkeleri, artık kayıtsız kalmıyor” ifadelerini kullandı.
YÜZ YILDIR ‘ISKALANAN’ SORUN
Türkiye’deki egemen siyasetin içerisine düştüğü temel krizlerin, yıllardır Kürt sorununun demokratik çözümünü ıskalamasından kaynakladığını hatırlatan Çiçek, yıllara varan bu yöntemin inkar politikasından kaynaklandığını da sözlerine ekledi. Bugün hem iktidarın hem de muhalefetin aynı yöntemi kullandığını ifade eden Çiçek, bu tespiti yaptıkları siyasi okumalarda gördüklerini söyledi. Çiçek, Cumhur ve Millet İttifakının Kürt sorununun çözüm tartışmalarına ilişkin ise, “Son tartışmalar bize bir kere daha gösterdi ki bu ülke de kalıcı demokrasinin gelişebilmesi için Kürt meselesinin toplumsal barış ekseninde çözülebilmesi lazım. Her iki egemenci ittifakın da yaklaşımında Kürt sorununa köklü bir arayışın, bir çözüm aklının, bir yoğunlaşmasının olmadığını görmek mümkün. Kendi toplumuyla, kendi halklarıyla barışık olmayan bir rejim her zaman demokrasiyi ıskalayan bir rejim olacaktır. Türkiye’nin 100 yıllık hikayesinin özeti de budur” diye belirtti.
TARİHSEL DENEYİM GÖSTERDİ!
Çiçek, bu coğrafyanın kimliklerine, farklı kültürlerine savaş açan, bu savaş politikalarının etrafında ulus devletini pekiştirmeye çalışan bir akılla karşı karşıya olduklarını kaydederek, “Zaten bu aklın iki tarafı var. Bir tanesi Millet İttifak’ı olarak ortaya çıkan akıl, bir diğeri de Cumhur İttifakı olarak ortaya çıkan akıl. Türkiye’deki demokratikleşme sürecinin sürekli zafiyet halinde olmasının temel sebeplerinden bir tanesinin de bu olduğunu düşünüyoruz. Bu yönetim anlayışının, topluma, emekçiye, doğaya, halklara, kültürlere düşman yaklaşımı, sadece Kürt sorununun değil daha birçok sorunun çözümünde uzak kalacağını tarihsel deneyimlerimiz bizlere gösterdi” diye konuştu.
KÜRT SORUNU VE PKK GERÇEKLİĞİ
Kürt halkının büyük bir çoğunluğunun, sorunun çözümünü Türkiye’nin demokratikleşmesinde bulduğunun altını çizen Çiçek, bu gerçeği Türkiye’deki siyaset kurumunun bilmesi gerektiğini vurguladı. Kürt sorununun PKK gerçeği üzerinden de tariflenmesi gerektiğinin altını çizen Çiçek, şöyle konuştu: “Açık söylemek gerekirse, Kürt sorunu PKK gerçeği üzerinden tariflenmediği sürece, ortaya çıkan bu inkar havuzunda herkes yüzecektir.”
ABDULLAH ÖCALAN’IN ROLÜ
Kürt sorununun çözümü ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit arasındaki bağa dikkat çeken Çiçek, “Kendisini Türk ulus devletini yönetenler olarak gören Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı nasıl değerlendiriyor? Gözümün önünde bir tiyatro oynanıyor aslında. Yani son çözüm süreci ile birlikte Sayın Öcalan’ın, Kürt sorununun demokratik çözümüne dair en reel, en akılcı yaklaşımları sergilediğini gördük. Aynı zamanda Sayın Öcalan’ın 24 yıldır İmralı sürecinde bütün siyasal aktörlerden daha fazla toplumsal barış ve Türkiye’nin demokratikleşme meselesine kafa yorduğunu gördük. Şimdi böylesine donanımlı bir aktörün, tabiri caizse herkese fark atmış bir aktörün tecrit ve işkence sistemi altında tutulması, diğer bir deyişle alıkoyma siyaseti, Kürt sorununun inkar aralığında derinleştiğinin de göstergesidir. Buradan baktığımızda mesele hakikat zemininde tarif edilmediği sürece çözümü hep ertelenecek” dedi.
‘KORSAN’ HUKUKUN NEDENİ
Tecrit ve “alıkoyma” siyasetinin sadece Abdullah Öcalan’ın şahsıyla ilgili bir durum olmadığını belirten Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öcalan’ın düşünceleri, birçok kuramsal konuda geliştirdiği fikirleri, demokratik ulus teorisi, demokratik konfederalizm, emek ve sınıfa, doğa-insan ilişkisine, kadın mücadelesine dair ezberleri bozan bir yerde durmakta. Ona böylesine büyük bir düşmanlığın yapılmasının en temel nedeni de bu zaten. Sayın Öcalan üzerinde korsan hukukun uygulanması, sosyal ölüm dayatmasının en temel nedeni Sayın Öcalan’ın geliştirdiği çözüm aklından korkmanın göstergesidir. Neden korkuluyor, çünkü Sayın Öcalan’ın önerileri toplumsal kabul görüyor. Sayın Öcalan’ın fikirlerinin kendi varlık zeminlerinde tehdit oluşturduğunu bildikleri için bu kadar saldırıyorlar. Nasıl ki İmralı Adası Kürt halkının gözünde bir direniş adası olarak görülüyorsa, İmralı’ya dönük saldırıların temel nedeni de bu. Tarihsel süreçte olan ama AKP-MHP şahsında ortaya çıkan bir gerçek var ki Kürt sorunu savaş ve tasfiye yöntemleriyle çözülmeye çalışılıyor.”
‘UMUDU YOK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR’
Siyasi iktidarın Öcalan’a uyguladığı tecridin ülkedeki demokrasiye yaklaşımıyla, Kürt halkının statüsüne olan yaklaşımının aynı olduğunu belirten Çiçek, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin büyüdükçe saldırıların da arttığının altını çizdi. Çiçek, “alıkoyma” siyasetinin Türkiye’deki demokrasi güçlerinin ve Ortadoğu halklarının özgürlük ve demokrasi umudunu ortadan kaldırmayı hedeflendiğini belirtti. Çiçek, bu siyasetin temel amacını da, “Bu umudu tekrardan geri dönülmez bir şekil de hapsetmek, kapatmak ve yok etmeye çalışmak” olarak değerlendirdi.
‘ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMALIYIZ’
Dünyada ve Türkiye’de derinleşen krize değinen Çiçek, şöyle konuştu: “Bu kriz ortamlarında kaosa dönük en gerçekçi, en kalıcı çözümleri öneren aktörler ve toplumsal muhalefet temsilcileri her zaman kıskaca alınır ve her zaman tasfiye edilmeye çalışılır. Özellikle Sayın Öcalan’a dönük bu 18 aylık alıkoyma sürecinin temelinde bunun yattığını da düşünmek lazım. Sayın Öcalan gerçeğinin hem hukuki hem insani hem politik gerçeğinin geldiği düzey, artık bize tecridin aşılması gerektiğini söylüyor. Bu sorunu demokratik bir şekilde sağlamak istiyorsak, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü hedefleyen bir yoğunlaşma, bir arayış, bir yol bulmalıyız. Aslında tecritteki payımızı biraz tartışmamız gerekiyor. Şimdi ulus devlet, devleti yönetenler sınıfsal olarak kendi işini yapıyor. Peki, bu tecride, biz ataletimizle yapamadıklarımızla ne kadar hizmet ediyoruz. Yeni dönemde bunu tartışmamız gerekiyor. Özgürlük meselesini de bu taraftan ele almamız gerekiyor. İnkarcı siyasete karşı farkımızı, kurucu siyaset ile kurmak zorundayız. Yani bir toplumsal kuruculuk, toplumsal siyaset nasıl ele alınacak? Bu yönleriyle yüzleşemeyen bizler tecride de pay sahibi olacağız.”
HALKLARIN ÇÖZÜM REÇETESİ
Abdullah Öcalan’ın toplumdan kopartılarak unutturulmaya çalışıldığını ifade eden Çiçek, ancak bu politikalara karşı her kesimin itiraz ettiğini dile getirdi. Tecrit politikasına karşı yükselen itirazların Kürt halkının örgütlü mücadelesi ile bağlantılı olduğunu belirten Çiçek, “Bir insanın yaşamı sadece bedeni ile ilgili değildir, fikirleridir. Ve o fikirleri yaşıyor. O fikirler halklar için bir çözüm reçetesidir. Sayın Öcalan’a dönük tecridin kaldırılmasına dair hukuki ve politik mücadelelerin hepsi bu fikirlerin ne kadar yasallaştığını ve politikleştiğinin göstergesi. Bundan dolayı da Sayın Öcalan’a dönük saldırılarında yoğunlaşması söz konusu olduğunu hepimiz görüyoruz. Bu bir denge hali, şimdi bu dengeyi bozması gerekenler, Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük güçleridir. Öcalan ‘Dünyanın bütün yükünü benim omuzlarıma yüklemeyin. Bir toplumsal hareketsiniz, örgütsünüz’ diyordu. Bundan kaynaklı Sayın Öcalan’ın ‘çözüm’ sürecinde gerçekleştirmeye çalıştığı temel hedefleri tekrardan güncellememiz gerekiyor. Öcalan’ın ‘çözüm’ sürecinde Türkiye demokrasi ve özgürlük mücadelesini ne kadar zemin sunduğunu gördük” şeklinde konuştu.
MA / Ergin Çağlar
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***