Siyasetin iki hastalığından bunalanlar çoğalıyor:
Bir, siyasal iktidara muhalif gibi görünüp “rejimi değiştirmek” yerine “siyasal iktidar” peşinde koşanlardan…
İki, siyasetin din, ırk, mezhep üzerinden yapılmasından… Bunun ilkel ve çirkin tekmeleşmelerinden…
Bu hastalıklar siyaset sahnesinde de bir bulanıklık yaratıyor, bazen kim muhalif, kim değil birbirine karışıyor.
Bunu berraklaştırmak için benim önerim şu:
Türkiye’de iktidar ve muhalefet ayrışması söz konusu olacak ise bunun “evrensel” hukuk ve demokrasi normları üzerinden olması…
Siyasi pozisyonların bu “kriterlere” göre belirlenmesi.
xxxxxxx
Selahattin Demirtaş’ın evrensel değerlere vicdan boyutunu da katan son tweeti bu açıdan çok önemliydi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren Hakan Arslan’ın kemikleri 7 yıl aradan sonra babası Ali Rıza Arslan’a bir torba içerisinde teslim edilmişti.
Demirtaş da “Ali Rıza Amca” nın acıları üzerinden ayrışma öneriyor:
“Toplum kutuplaşacaksa, demokrasiye ve insani evrensel değerlere inananlar ile faşistler ve hırsızlar halinde iki kutba ayrılmalı.
Ali Rıza Amca‘ya bunu yaşatanlar ve buna ‘oh olsun’ diyenler ile ‘bu acıyı yüreklerinde hissedenler’ arasında bir seçim olmalı.”
xxxxxxx
Gerçekten böyle bir ayrışma olması halinde “demokrasiye ve insani evrensel değerlere inananlar” ve Ali Rıza Amca’nın acısını “yüreklerinde hissedenler”in ezici bir zafer kazanacağına inanıyorum…
xxxxxxx
Bu inancımın nedenlerini 17 Haziran 2018 tarihinde Frankfurt Goethe Üniversitesi’ndeki bir konferansa sunduğum “İyi ki yeryüzü ve insanlık âlemi var” başlıklı tebliğimde anlatmaya çalışmıştım…
Türkiye’de siyasi iktidarın yeni ittifaklar kurarak 2011’den sonra evrensel değerlerden kopup nasıl milliyetçi muhafazakâr bir cephe oluşturduğunu anlattıktan sonra bunun nedenlerine ve yol açtığı yeni biçimlenmelere değinmiştim:
“Globalizm korkusuyla bütün dünyada ve Türkiye’de boy atan popülizm ve lümpenleşme şimdi beklenmeyen bambaşka bir sürece evriliyor.
‘Kültür savaşları’ biçim değiştirerek yepyeni bir yapı kazanıyor.
Bugüne dek toplumlar ve kültürler yukarıdan aşağıya çekilen çizgilerle bölünüyor ve düşmanlaşıyordu: Hristiyanlarla Müslümanlar, siyahlarla beyazlar, Doğulularla Batılılar gibi kendi içinde homojenleşen gruplar birbirinden ayrılıp karşı karşıya geliyordu.
Sanayi sonrası dönemde toplumdaki kaotik sosyal iklim bu ‘dikine’ bölünmeyi ortadan kaldırdı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok toplum ‘yatay’ biçimde bölündü. Homojen olmayan, aksine ‘çok kimlikli’ yeni heterojen ittifaklar ortaya çıktı.”
xxxxxxx
“Evrensellikten, gelişmeden, demokrasiden, hukuktan yana olan her ırktan, her cinsten, her dinden insan kümeleri bir grubu oluştururken, bu değerlere karşı çıkanlar da ırklarına, dinlerine, cinsiyetlerine aldırmadan bir araya geliyorlar.
Evrensellik ve demokrasi yanlısı işçi de bunun karşısında olan işçi de var, bu değerlerden yana Müslüman da var, bu değerlere karşı Müslüman da var, bu değerlerden yana Hristiyanlar da bu değerlere karşı Hristiyanlar da var.
Şimdi insanlar ırklarına, cinslerine, dinlerine göre değil ‘fikirlerine’ göre gruplaşıp karşıtlaşıyorlar.
Globalizm sürecinde insan kümeleri çözüldü ve yeniden bir başka biçimde birleşti.”
xxxxxxx
“Türkiye’de de aynı durumu yaşıyoruz. Evrensellik ve demokrasi karşıtı bir milliyetçi-muhafazakâr ittifaka karşı milliyetçilerden, muhafazakârlardan, Kemalistlerden, demokratlardan oluşan yeni bir ittifak oluştu.
Bu gruplar ‘fikir’ bazında bölündüler.
Bu iki grubun şu anda tek benzerliği Kürt düşmanlığında ortaya çıkıyor ama çok yakında bu ‘fobinin’ de aşılacağını umuyorum.”
xxxxxxx
“Karşıtlık, insanlığın itici gücüdür, bundan korkmaya gerek yok.
Bu karşıtlığın din, ırk, mezhep bazında değil de ‘fikir ve ilke’ bazında oluşması bana ümit verici yeni bir süreç olarak gözüküyor.
Kültürlerin bu ‘yatay’ bölünmesi, kültürel çözülmelerle birlikte oluşan yeni ittifaklar, insanlığın bu popülizm ve lümpenleşme dönemini aşmak üzere yeni bir yol bulduğunu, en azından bu yolu aradığını gösteriyor.”
xxxxxxx
“Ali Rıza Amca” nın acısını yüreklerinde hisseden…
“Demokrasiye ve insani evrensel değerlere inanan” her mahalleden insan o kadar çoğuz ki…
Umutluyuz…
Çünkü değiştirebiliriz…
Ve değiştireceğiz…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***