HABER MERKEZİ – 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümünde birçok kentte yapılan açıklamalarda, darbenin Kürtlere karşı savaş olduğu belirtilerek, bunun AKP eliyle sürdürüldüğü kaydedildi. Diyarbakır Cezaevi önünde yapılan açıklamada, tutukluların katledilmesine dikkat çekilerek, “Zulüm var oldukça, direniş de olacaktır” mesajı verildi.
Türkiye tarihine en karanlık dönem olarak geçen 12 Eylül 1980 Kenan Evren Darbesi, birçok kentte yapılan kitlesel açıklamalarla protesto edildi. Diyarbakır 78’liler Derneği, 12 Eylül darbesinin yıldönümünde Esat Oktay Yıldıran’ın insanlık dışı işkence uygulamalarına karşı tarihi direnişin damga vurduğu Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi olarak bilinen Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde açıklama yaptı. HDP Diyarbakır milletvekilleri Remizye Tosun ve İmam Taşçıer ile siyasi parti temsilcileri, Amed Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri ile çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada, “12 Eylül darbesinin 42’nci yılında bütün sivil ve askeri darbeleri kınıyoruz” yazılı pankart açıldı. Sçıklamanın Kürtçesini Diyarbakır 78’liler Derneği üyesi Kemal Baran, Türkçesini ise 78’liler Derneği Sözcüsü Hüseyin Barış yaptı.
CEZAEVLERİNDEN CENAZELER ÇIKIYOR
Türkiye’nin tekçi ve darbe anayasası ile yönetilmeye devam edildiğini söyleyen Barış, “Aradan bunca zaman geçmesine rağmen 12 Eylül hukuku ve uygulamaları bugünde hala devam etmektedir. Hem iç hukuk hem de evrensel hukuk uygulanmamakta, ayaklar altına alınmaktadır. Hala cezaevlerinde cesetler çıkmakta. İşkence devam etmekte, sudan bahanelerle infazlar yakılmakta ve tecrit uygulanarak teslimiyet dayatılmaktadır. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin yeni bir darbe olmamasının en uygun yolu darbelerle hesaplaşmaktır. Darbecileri ve işkencecilerin yargılanmasıdır” dedi.
DİRENİŞ BUGÜN DE SÜRÜYOR
HDP Milletvekili İmam Taşçıer, 42 yıl önce yaşanan faşist darbe öncesi sorunların bugünün benzeri olduğunu belirterek, Kürt sorunu olduğu müddetçe, bunların devam edeceğini söyledi. Cezaevlerinde o dönemde 50 kişinin idam edildiğini, 300’e yakın kişinin işkenceyle katledildiğini belirten Taşçıer, “Arkamdaki cezaevinde Esat Oktay işkence ile tutuklulara saldırdı. Bugün de bu saldırılar devam ediyor. Cezaevi direnişi, bütün Kürtlerin direnişiydi o gün. Bugün de aynı direniş söz konusu. Zor ve zulüm var oldukça, direniş de olacaktır. Bugün binlerce HDP üyesi cezaevinde, bu nedenle bütün Türkiye ve Kürdistan halkı bu baskılara karşı mücadele büyütmelidir. Kürt sorunu demokratik yollarla, aktörleriyle beraber çözülmelidir” dedi.
‘ZİNDANDAKİLER BAŞ EĞMEDİ’
Taşçıer, şunları söyledi: “AKP bir cezaevi yaptığında bundan övgü ile bahsediyor. Bu cezaevinde büyük cezaevleri yapmak önemli değildir. Kürt halkı bu zindanlarda baş eğmedi, diz çökmedi. Başını dik tuttu ve hiçbir zaman eğmedi. Bundan sonrada eğmeyecektir.”
Açıklama, cezaevi duvarı önüne karanfil bırakılmasının ardından son buldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 12 Eylül darbesinin 42’nci yıl dönümü nedeniyle darbenin duyurulduğu Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) İstanbul Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. “12 Eylül’ün 42’nci yılında: Ne darbe ne diktatörlük. Acil demokrasi, acil insan hakları” pankartının açıldığı açıklamayı, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. Yoleri, 12 Eylül zihniyetinin hala “iş başında” olduğunun altını çizerek, “12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen AKP hükümeti, uzun iktidar dönemi boyunca; sadece kısmi anayasa değişikliklerine imza attı ve darbelerle hesaplaşmayı göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırdı” dedi.
‘İKTİDAR 12 EYLÜL’Ü PEKİŞTİRDİ’
İnsanlığa karşı işlenen suçların göz ardı edilerek “göstermelik” yargılamalarla işkence ile öldürülenlerin hesabının sorulmadığına işaret eden Yoleri, kaybedilenler için “adalet arayışına” girilmediğini vurguladı. 12 Eylül 1994’te Kenan Bilgin’in kaybedilmesi ile darbe arasında bir bağ kurulmadığını hatırlatan Yoleri, “İktidar bununla da kalmadı, ‘15 Temmuz darbe girişimi’ sonrasında ilan ettiği ve iki yıl süren OHAL, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği, 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren ve OHAL yetkilerinin devamını sağlayan 7145 Sayılı Torba Kanunu ve devamında 2020 yılında çıkarılan yeni Bekçiler Kanunu, Çoklu Baro Yasası, Sosyal Medya Sansür Yasası, ceza infazında eşitsizliği derinleştiren ve işkenceye zemin hazırlayan, sivil toplum örgütlerine kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler, 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve hak ve özgürlüklere getirilen yasak uygulamaları ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdi. Hükümetin OHAL yetkilerini 3 yıl süreyle yeniden uzatan yasanın 18 Temmuz 2021 tarihinde kabulü ile rejim, OHAL koşullarının ötesine geçtiğini ve rejimin otoriter tarzda yeniden yapılandırılması amacıyla hareket ettiğini göstermiş oldu” ifadelerini kullandı.
‘HUKUK DIŞILIK DEVAM ETTİRİLDİ’
Hak ve özgürlüklerin, hukuka aykırı müdahaleler ve “keyfi” yasak kararlarıyla kullanılamaz hale geldiğine tanıklık ettiklerini söyleyen Yoleri, hukuk dışılığın devam ettirildiğini ifade etti. Yoleri, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Bir defa daha hatırlatıyoruz; Darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir; darbe kurumlarını kapatmak, hak ihlallerine neden olan yasaları tüm sonuçları ile ortadan kaldırmak, darbecileri ve darbe sürecinde işlenen suçları cezalandırmak, darbe nedeniyle doğan zararların giderimini de kapsayacak şekilde onarıcı adaleti sağlamak, hak ve özgürlükleri evrensel ölçülerde genişletmek ve baskıdan kurtarmak, demokratik ve özgürlükleri esas alan yeni bir anayasa yapılması, demokratikleşme yanında çatışma çözümü ve pozitif barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak.”
Yoleri, “Otoriterleşme yolundaki ısrarına rağmen, darbe karşıtı olduğunu söylemekten vazgeçmeyen hükümeti; 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu ispata çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ’NE SİYAH ÇELENK
Ankara 78 ‘liler Federasyonu, ABD Büyükelçiliği önüne “Darbenin 42’nci yılında 12 Eylül devam ediyor hala. ‘Bizim çocuklar başardı’ diyen ABD emperyalizmini kınıyoruz” yazılı siyah çelenk bırakarak, açıklama yaptı. Ankara 78 ‘liler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Cumhur Yavuz, 12 Eylül generallerinin hesap vermeden öldüklerine dikkat çekti. Yargılamaların bir bir düşürüldüğünü hatırlatan Yavuz, “İşkence davaları kapatıldı. Taleplerimiz bir bir reddedildi. Darbe hukukunun işletildiği mahkemelerin verdiği kararlar üst mahkemelerce onaylanıp davalar kapatıldı. İşkenceciler devlet kademelerine yönetici olarak atanıp ödüllendirildiler. Şimdiye kadar yönetime gelen tüm hükümetler darbecilerle hesaplaşmak yerine darbenin nimetlerinden faydalanmayı seçtiler” dedi.
HESAPLAŞMA İKLİMİ YARATILMADI
Türkiye’de darbelerin fırsata çevrilip “Allah’ın bir lütfu” olarak görüldüğünü belirten Yavuz, “12 Eylül faşist darbesinin üzerinden 42 yıl geçmesine rağmen bir hesaplaşma iklimi yaratamadık. 12 Eylül hala devam ediyor. Anayasasıyla, yargısıyla, siyasi partiler kanunuyla, seçim barajıyla, tek tip elbisesiyle, tutuklamalarla, baskı, saldırı ve katliamlarla sürdürülüyor. Irkçılık ve gericilik hayatımızın her alanında daha da yoğunlaştırıldı” diye konuştu.
ÜLKEMİZ KHK’LERLE YÖNETİLİYOR
Yavuz, ülkenin Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ile yönetildiğini ifade ederek, “Kadına ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliamları artarken İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar. KHK ile işinden aşından olan insanlar açlığa mahkûm edilmiş durumda. Ülkenin geleceği bir kişinin dudakları arasında, herkes onun ağzından çıkacak söze bakıyor. İnsan hakları, barış, demokrasi, basın özgürlüğü tamamen yok edilmiş durumda. Sahibinin sesi çanak medyadan başka bir ses çıkmasına izin verilmiyor. En ufak adil yargılanma talebi bile geri çevriliyor” diye belirtti.
‘AKP ELİYLE SÜRDÜRÜLÜYOR’
“12 Eylül faşist darbesi 42’nci yılında AKP eliyle sürdürülüyor” diyen Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “‘Bizim çocuklar başardı’ diyenlere söyleyecek sözümüz verilecek mücadelemiz var. Halklarımızın demokrasi, özgürlük, insan hakları, devrim ve sosyalizm talepleri ısrarla devam edecek. Biz devrimciler, bizlere emanet edilen direnme ve dayanışma kültürünü yaşamlarımıza geri çağırarak. Omuz omuza direnmeye mücadele etmeye devam edeceğiz. 42 yıl önce zulüm orduları ile ülkemizi kan gölüne çevirenler unutmayın ki, acıların ağıtların yükseldiği bu coğrafya da size karşı mücadelemiz bitmeyecek. 12 Eylül’ün 42. yılında Unutmadık kaldığımız yeri. Son sözümüzü söylemedik daha. Hesabı görülmemiş hiç bir hesabı kapatmadık. Devrimcilerin kapatmadığı hiçbir hesap kapatılamayacaktır” şeklinde konuştu.
12 EYLÜL’ÜN BEDELİ YENİ DARBELER
78’ler Girişimi, Taksim’de bulunan Kazancı Yokuşu’nda bir araya gelerek, protesto eylemi gerçekleştirdi. 78’ler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can ve çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, “Halkçı bir demokrasi için darbelerle hesaplaşıyoruz” yazılı pankart taşındı. Eylemde söz alan 78’liler Girişimi’nden Osman Zorba, darbecilerin yaptığı düzenlemelerin ve açtığı kurumların halen yürürlükte olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “42 yıldır siyasetçiler bu tekçi esasa itiraz da etmedi. Darbe karşıtlığı üzerine kurulan demokrasi lafızları tamamen şikedir. Üstelik darbe rejimiyle suç ortaklığı şaibesi altında.”
TOPLUMSALLIK TASFİYE EDİLDİ
1960 ile 1980 arasında ortaya çıkan toplumsallığın, yurttaşlık ve hukuk bilincinin bir ölçüde ortaya çıktığı nispi demokratik sürecin darbe ile tasfiye edildiğini söyleyen Zorba, “Toplum ve devlet siyasal ve askeri zor kullanılarak anti-demokratik, totaliter bir anlayışla yeniden düzenledi. Darbecilerin temel amacı demokratik bir şal altında darbe rejimi kurumlaştırma, Pentagon patentli bir soğuk savaş ürünü, ‘Ulusal Güvenlik Devleti’ni’ yeniden inşa etmekti. Darbeciler bu anlayışın bir sonucu olarak demokrasi ve özgürlük fikirlerinin toplumsallaştığı 1970’li yıllar ve sonlarına doğru toplumun bir kesimini ‘iç düşman’ kabul ettiler. Ve sonra ‘anarşi’, ‘terör’ ve ‘bölücü’ hadiselerine karşı darbe yaptıklarını ilan ettiler” diye konuştu.
KÜRTLERE KARŞI SAVAŞ
Darbenin ardından Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yetkilerinin artırıldığını ve sürekli bir iktidar ortağı haline getirildiğine değinen Zorba, şunları ifade etti: “Sözde sivil hükümetler ise ulusal güvenlik rejimi çerçevesinde iktidarı darbe rejimiyle bölüşmeye rıza gösterdiler. Darbecilerin istisnasız muhalif ya da farklı her kesime karşı uyguladığı ölçüsüz şiddetin yanıtı 1984’den sonra patlak veren ‘Kürdi savaş’ oldu. 12 Eylül projesi sadece askeri darbe değildi; ülkenin ekonomik yapısı, toplumun siyasi tercihleri, düşünce ve davranış kalıpları, yaşam biçimi ve kültürel özellikleri ile oynayan ama ‘yerlilik’ bağları da yerlerde sürünen bir projeydi.”
DARBENİN BEDELİ DARBELER
Şiddet nedeniyle Kürtlerin başlattığı mücadelenin daha yükseldiğinin altını çizen Zorba, “12 Eylül’ün yargılanmayışının bedeli ise, devlet içinde örgütlenen, devlet adına hareket eden ve topluma karşı cinayet, uyuşturucu ticareti, adam kaçırma, sabotaj, seri suikastlar da dahil suç işleyen Susurluk düzeni ürünü çeteler oldu. Darbeleri engellemenin yolu darbelerle hesaplaşmaktan, darbecilerin yargılanmasından, halkçı bir demokrasinin inşasından geçer. Topluma ve insanlığa karşı suç işleyenleri koruyan bir politik sistem oldu. Bedeli, 15 Temmuz darbe girişimi ve tek adam rejimi oldu, 28 Şubat oldu” diye konuştu.
İSKENDERUN’DA AÇIKLAMA
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İskenderun İlçe Örgütü, parti binası önünde açıklama yaptı. HDP İskenderun İlçe Eşbaşkanı Abdurrahim Şahin, 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 42 yıl geçtiğini ve darbenin izlerinin halen toplumun belleğinden silinmediğini söyledi. Şahin, şunları söyledi: “Toplumun belleğinde, o dönemin bıraktığı izler her evde mevcuttur. Demokrasi bütün sorunlarımızın tek ve güçlü çözüm yoludur. Bu yolun derhal denenmesi ülkemizin, halklarımızın ve dünya barışının yararına olacaktır.”
‘KÜRTLER İÇ DÜŞMAN KABUL EDİLDİ’
Ege 78’liler Girişimi, Konak Eski Sümerbank önünde yaptığı açıklamaya, kentte bulunan sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileri katıldı. “12 Eylül darbe rejimi katlanarak sürüyor” pankartının açıldığı açıklamada, “Gün gelecek, darbeciler halka hesap verecek”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Ege 78’liler Girişimi Yönetim Kurulu Üyesi Emine Sözüdoğru, 12 Eylül rejiminin 42 yıldır katlanarak sürdüğünü belirterek, “Türk siyaseti ve siyasetçileri 42 yıldır Türkiye’yi, tekçi darbe anayasası, darbe yasaları ve yönetmelikleri ile yönetiyor. 1960 -1980 yılları arasında arasındaki toplumsallığın, yurttaşlık ve hukuk bilincinin bir ölçüde ortaya çıktığı nispi demokratik süreç, 12 Eylül darbesi üzerinden tasfiye edildi. Toplum ve devlet, siyasal ve askeri zor kullanılarak anti-demokratik, totaliter bir anlayışla yeniden düzenlendi. Darbeciler bu anlayışın bir sonucu olarak, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin toplumsallaştığı 1970’li yıllar ve sonlarına doğru toplumun sol ve Kürdistani kesimlerini ‘iç düşman’ kabul ettiler. ‘Anarşi ve bölücü terör’, olaylarına karşı darbe yaptıklarını ilan ettiler.12 Eylül projeleri açısından yararlı buldukları aşırı milliyetçi, şoven ve dinbaz görüşlerin önünü açtılar” ifadelerini kullandı.
‘DARBECİLER YARGILANMALIDIR’
78’liler Girişimi, Kürdistan Komünist Partisi, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ve Mustafa Suphi Kültür Merkezi, 12 Eylül 1980 yılında yapılan Askeri Darbenin 42’nci yıldönümünde Mülkiyeliler Birliği’nde bir açıklama yaptı. Toplantının yapıldığı salona, “42 yıl süreklileşen darbe rejimi devam ediyor” pankartı asıldı. Toplantıda konuşan 78’liler Girişimi’nden Metin Uzunuz, 12 Eylül darbesinin ardından gelen yasakların hala devam ettiğini belirterek, “Darbecilerin yaptığı 12 Eylül Darbe Anayasası ile siyasi partiler, seçim barajı, YÖK, RTÜK, sendikal yasalarının yanı sıra, 12 Eylül devletinin hukuki temellerini oluşturan 1980-83 döneminde yapılan 600 civarında yasa ve binlerce yönetmelik, 42 yıldır sürüyor. Türk siyaseti ve siyasetçileri 42 yıldır Türkiye’yi, işte bu tekçi darbe anayasası, darbe yasaları ve yönetmelikleri ile yönetiyor” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***