Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesindeki Gre Fılla Höyüğü’nde yürütülen kazı çalışmalarında 4 yılda 2 bin 687 eser gün yüzüne çıkarılarak, müzeye teslimi yapıldı. Prof. Dr. Tuba Ökse, höyüğe ve devam eden çalışmalara dair bilgi verdi.
Ökse, hemen hemen 10 metreye yakın çapı olan 3 çukur yapının açığa çıkarıldığını anlatarak, şunları kaydetti:
“Birinde steller var ve bunlar Göbeklitepe ile çağdaş. İçlerinde çatıyı taşıyacak şekilde 4 paye bulunuyor. Eserlere göre burada belli oranda bir ritüel davranışın sergilendiğini söyleyebiliriz. Bir inançla ilgili sosyal yaşamın da bir arada bulunduğu ortak kullanım alanları olarak tanımlayabiliriz. Bunlara doğrudan tapınak demek istemiyoruz. Çünkü henüz o kadar çok veri yok elimizde. Buralar özel yapılar olarak da geçiyor. Tıpkı Göbeklitepe’deki gibi.”
Sputnik’in aktardığı habere göre; Höyükte 2018’den bu yana Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayşe Tuba Ökse’nin bilimsel danışmanlığında kazı çalışması yürütülüyor.
Kazılarda Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’de yaşayan toplumlara ait yaşam izlerini yansıtan eserlerin yanı sıra dini ve sosyal yaşam alanları da tespit edildi.
Kazı çalışmalarında höyükte en eski yerleşimin Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’de başladığı, Erken Neolitik Çağ’da ise birkaç yüz metre yakındaki Ambar Höyük ve Kendale Hecala’ya yerleşildiği tespit edildi.
4 yıldır süren kazılarda M.Ö. 7 binden bugüne kadar tarihlenen 2 bin 687 eser gün yüzüne çıkarıldı.
Toprak altından çıkarılan ve kazı evinde toplanan eserler arkeolog, restoratör, antropolog ve sanat tarihçilerinden oluşan ekip tarafından çok ince bir çalışmayla temizlenip, belgelenerek Diyarbakır Müze Müdürlüğü’ne teslim edildi.
‘BURALAR ÖZEL YAPILAR OLARAK DA GEÇİYOR’
Prof. Dr. Ayşe Tuba Ökse, günümüzden 11 bin-12 bin yıl öncesine ait bu yerleşim yerinde 4 yıldan bu yana yürüttükleri kazılarda en eski yerleşik topluluklara ait bulgulara rastladıklarını söyledi.
Ökse, 30 kişiyi aşkın ekiple binlerce yıl toprak altında kalan tarihi eserleri açığa çıkarttıklarını ifade ederek, üzerinde yapılan incelemelerin ardından tarihi eserleri envantere alınmaları için müzeye teslim ettiklerini belirtti.
Kazmayı sürdürdükleri en eski yerleşimin yuvarlak planlı ilk barınakların kullanıldığı bir döneme ait olduğunu dile getiren Ökse, yerleşimin daha sonra dar planlı hale geldiğini gördüklerini aktardı.
‘BİRİNDE STELLER VAR VE BUNLAR GÖBEKLİTEPE İLE ÇAĞDAŞ’
Ökse, hemen hemen 10 metreye yakın çapı olan 3 çukur yapının açığa çıkarıldığını anlatarak, şunları kaydetti:
“Birinde steller var ve bunlar Göbeklitepe ile çağdaş. İçlerinde çatıyı taşıyacak şekilde 4 paye bulunuyor. Eserlere göre burada belli oranda bir ritüel davranışın sergilendiğini söyleyebiliriz. Bir inançla ilgili sosyal yaşamın da bir arada bulunduğu ortak kullanım alanları olarak tanımlayabiliriz. Bunlara doğrudan tapınak demek istemiyoruz. Çünkü henüz o kadar çok veri yok elimizde. Buralar özel yapılar olarak da geçiyor. Tıpkı Göbeklitepe’deki gibi.”
Şu ana kadar biri Çanak Çömlek Öncesi Neolitik biri de Geç Antik Çağ mezarlığı olmak üzere iki ana döneme ilişkin kazı yaptıklarını belirten Ökse, bu alanları, çevresindeki insanların toplu halde sosyalleşebileceği ortak olarak kullanabileceği aynı zamanda inanç bağlamında ritüellerini de gerçekleştirdiği alanlar olarak tanımlayabileceklerini ifade etti.
Buradan çıkan ve çıkartılacak bulguların tanıtılması gerektiğine dikkati çeken Ökse, eserleri müzede sergileyerek halkın ve turistlerin odak noktası haline getirmek istediklerini söyledi.
Ökse, “Öğütme taşı, bileme taşı, taş balta, kesici ve delici aletler, toprak ve taş figürler, cam eserler yoğunlukla bulundu. Bu eserlerin 1023’ü teşhir edilmek üzere, 1664’ü ise yayın ve tez çalışmalarında kullanılmak üzere müzeye teslim edildi” şeklinde konuştu.
’11 BİN YILLIK YAPILARIN YARINA TAŞINMASI BİZİM GÖREVİMİZ’
Kazı ekibinde yer alan Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde doktora öğrencisi Özlem Ekinbaş Can ise Fırat hattı için Göbeklitepe nasıl bir sembol teşkil ediyorsa Dicle hattı için de Gre Fılla’nın bölge için sembol olabileceğini söyledi.
Can, alanın hem kültür tarihi hem de son yıllarda kültür turizmi açısından önemli bir yerleşim yeri olduğuna dikkati çekerek, bu bölgenin turizme kazandırılması gerektiğini belirtti.
“Geçmişten günümüze ulaşabilmiş 11 bin yıllık yapıların bir şekilde yarına taşınması bizim görevimiz” diyen Can, çukur yapılardan birinde bulunan üzeri figürlü sunakların da müzeye kazandırdıklarını kaydetti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***