YORUM | AHMET KURUCAN
Bugün sabahleyin uyandığımda birisinin Twitter’da retweet yapması neticesi gördüm Nedim Şener denilen müfterinin yazısını. İki şey aklıma geldi.
Birincisi, istihbarat operasyonu ve bu yazı da o operasyonun bir parçası. Türkiye gündemi siyasi yapı ve bürokrasinin çeşitli yerlerinde görev yapan AKP’li yetkililer ile AKP yandaşı bazı kişilerin cinsel hayatları ile alakalı ortalığın ifşalarla, videolarla, ihbarlarla çalkalandığı bir dönemde hedef saptırmak, gündem değiştirmek, bakışları başka yere çevirmek için yapılan bir manipülasyon. Bunun için de şerefini, haysiyetini, onurunu aldığı üç beş kuruşluk maaşa satan Nedim Şener’i kullanmışlar. Evet aklıma ilk gelen bu oldu.
İkincisi, kime ait olduğu konusundaki tartışmalar bir kenara A’dan Z’ye katıldığım bir söz. “Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”
Lafa baktım laf değil, adama baktım adam değil. ‘Asalet sende kalsın, otur oturduğun yere’ dedim. İşe gitme hazırlığı yapan eşime okudum kendimle alakalı üç beş cümleyi. ‘İftira’ dedi. ‘Ne yapalım?’ dedim. ‘Hiçbir şey yapmana gerek yok. İftira.’ dedi ve faslı kapattı.
O işe gittikten sonra düşünmeye devam ettim. Aklıma “Çamur at izi kalsın.” sözü geldi. Nedim Şener gibi bir çamurun ne bana ne de namus anlayışlarına, iffetlerine, dürüstlük ve samimiyetlerine hem halk hem de Hak önünde şehadet edeceğim isimlere attığı çamurun izi bile kalmazdı. Bununla beraber ben onlar arasında tanıdığım ve ulaşabildiğim isimlere ulaşmaya çalıştım. Acaba onlar ne düşünüyordu? Ne yaptılar ve ne yapacaklardı?
İlk önce Abdullah Aymaz Ağabey’i aradım. Haberi yoktu. Kendisi ile alakalı kısmı okudum. Güldü geçti. “Kimmiş o Türkmen kadın?” dedi. “Cevap vermeye bile tenezzül etmem. Ben böyle müfterileri Allah’a havale ediyorum.” dedi ve ilginçtir bana torununun sorduğu fıkhi bir soruyu sordu. İnanır mısınız o soruya benim telefon açmama vesile teşkil eden iftiradan çok daha fazla önem verdi, daha çok zaman harcadı telefonda.
Ardından Harun Tokak Hocam ile konuşmak istedim. Mesaj yazdım. Bana twitter’da cevap olarak yazdığı üç tweetini gönderdi. Meydan okuyordu Erol Mütercimler’in kendisine “yalancı oğlan” dediğini hatırlatarak Nedim Şener’e. “Eğreti durduğun mahallede böyle paparazzi haberler çok var” deyip “bukalemun” sıfatını takıyordu ona ve ardından istediği yerde istediği şekilde yüzleşmeye hazır olduğunu ifade ediyordu.
Sonra konuştum kendisi ile “Aslında cevap vermeye bile değmez ama belki kamuoyunun beklentisi olabilir. Bir şey demedi diyebilirler” dedi bu twitlerinin yazma gerekçesi olarak. Bu cümle benim hiçbir şey dememe kararımı etkiledi ve şu an okumakta olduğunuz yazıyı yazdım.
Sonra Necdet İçel Hocam ile konuştum. “Deli saçması, ne diyeyim?” dedi gülerek. “Ne isim, ne yer, ne zaman hiçbir şey yok.” Cevap verme konusundaki düşüncelerini sordum. “Mutlaka cevap vermek lazım. Hatta hukuki takibat yapmak lazım ama Türkiye’de yargının hali malum.” diyerek iç geçirdi. Ardından kendisinin de cevabi bir yazı yazdığını söyleyerek orada değindiği bir hususu anlattı. Şöyle diyordu yazısında: “İftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlâki hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kötü fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir başıboşluğa sebep olmaktadır.”
Necdet Hocam bir şey daha hatırlattı; Hürriyet yazı işleri bu yazının yayınlanmasına nasıl izin verdi? Gerçekten, Ahmet Hakan başta olmak üzere yayından sorumlu insanlara soralım, nasıl izin verdiniz böyle hiçbir delil, ispat, şahit olmayan iftira dolu yalan dolu yazının yayınlanmasına? Havuz medyasının kaptan köşkünde oturan gazeteye sorduğun soruya bak dediğiniz duyar gibiyim. Siz de haklısınız.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok Nedim Şener. Benim hakkımda Hocaefendi’nin yeğeni ile evli olmam dışında yazdığın her şey yalan ve iftira. Şunu unutma; namuslu, şerefli, iffetli bir insana atılacak en büyük iftirayı attın. Buradan hareketle gönül rahatlığı içinde söylüyorum ki sen 62 yıllık hayatımda gördüğüm en büyük, en pespaye, en iğrenç, en yalaka, en alçak müfterilerden birisin.
Aslında bu son cümlenin başına “Eğer bu iddianı ispatlayamazsan…” diye bir cümle gelmesi gerekir. Hayır, hiç gerek yok. Çünkü ortada iddia yok. Onun içindir ki ben tıpkı yukarıda isimlerini verdiğim ve konuştuğum dediğim Ağabeyler gibi kendimden o kadar eminim ki bunu demeye bile ihtiyaç duymuyorum.
Sana bir iyilikte bulunayım Nedim Şener. Gayri meşru ilişkilerin nerede cereyan ettiğini gerçekten görmek istiyorsan şu an eğreti olarak durduğun yere, o yerin tavanına, tabanına bak. Baksana her taraftan eracif kaynıyor. Nereye kazma vursan irin akıyor. Onun için eğer “namussuzluk” görmek istiyorsan Amerika, Almanya ve Danimarkalara kadar uzanmana gerek yok, yakınına bakman kafi. Hele yalancı ve müfteri birisini görmek arzu edersen aynaya bakman yeter.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***