Şırnak’ın Cudi, Gabar, Namaz ve Besta bölgelerinde bulunan ormanlık alanlarda yaklaşık iki senedir “güvenlik” gerekçesiyle ağaç kesimleri devam ediyor.
Duvar’dan Şirin Bayık, konuyu basın açıklamaları ve raporlar ile gündemde tutmaya çalışan Şırnak Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Başkanı Fadıl Tay ile konuştu.
Uzun zamandır Şırnak’ta ağaç kesimi yaşanıyor. Şırnak Barosu olarak bu süreci defalarca gündeme getirdiniz. Sürece nasıl dahil olduğunuz?
Bu süreci uzun zamandır hukuki olarak takip ediyoruz. Yaptığımız iki suç duyurusu ve hazırladığımız iki rapor var. Geçen hafta Şırnak Barosu adına yetki belgesi alarak Şırnak Valiliği’ne, ‘orman yangınlarına karşı alınacak tedbirler genelgesi’nin neden uygulamadığını sorduk. Bunun cevabını daha alamadık. Bununla ilgili Şırnak Orman İl Müdürlüğü’ne yazı hazırladık fakat daha teslim etmedik, onlara da soracağız. Burada ikircikli bir yaklaşım var. İçişleri Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlanıyor, 81 ilin tamamında ormanlık alanlara girişin yasak olması gerekiyor. Ama biz hâlâ ormanlık alanlarımızın talan edildiğini, ağaçların kesildiğini görüyoruz. Bu genelge, ne yazık ki uygulanmıyor. Aynı ülkede aynı yasalar, aynı genelgeler var ama burada farklı muamele gösteriliyor. Anlamakta güçlük çekiyoruz. Geçen hafta bir gelişme daha oldu. Bir takım arazi sahipleri, Siirt’in Pervari ilçesi Doğanköy Karamik Mezrası’ndaki 110 bin dönüm arazi ile Şırnak’ın Merkez Dedeören köyü Üzümtepe Kanifarşik mevkiinde bulunan 60 bin dönümlük arazi üzerindeki ağaç kesimlerini kesinlikle istemediklerini söyledi. Bu arazilerin onların özel mülkiyetinde olduğunu ve buna karşı olduklarını, doğaya zarar verilmesine izin vermeyeceklerini beyan ettiler. Bununla ilgili Siirt İl Orman Müdürlüğü’ne, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı’na ve Şırnak Valiliği’ne dört farklı dilekçe ile başvuru yaptılar. Biz bunlara istinaden geçen hafta bu köye mensup Bahattin Alkış isimli vatandaşımızın vekaletini alarak suç duyurusunda bulunduk. Buradaki ağaç kesimlerinin 6831 Sayılı Orman Kanunu’na aykırı olduğunu söyledik ve özel mülkiyetlerinde bunu istemediklerine dair başvuru yaptık. İlk başvurudan sonra aynı köyde bulunan diğer vatandaşlardan da baya talep geldi, “Biz de istemiyoruz ve suç duyurusunda bulunacağız” diye. Muhtemelen bu hafta bu kişiler de suç duyurusunda bulunacak.
Türkiye genelinde ağaç kesimleri yapılıyor. Bu ağaç kesimleri ile Şırnak’ta yapılan kesimler arasında nasıl bir fark var?
Arada dağlar kadar fark var. Yaşlanmış, çürümeye yüz tutmuş ağaçlar dünyanın her yerinde kesilir, ekonomiye kazandırılır, yerine yenileri dikilir. Bunlar anlaşılır şeyler. Ama maalesef burada kesilen ağaçların tamamı canlı, taze ve ekolojinin, hayatın içinde olan ağaçlar ve çoğu da 300-400 yıllık muazzam bir kültürel forma sahip olan ağaçlar. Bu ağaçları kestikten sonra istediğiniz kadar yeni ağaç dikin, bunların o forma gelmesi yüz yılları alacak. Bu, ekolojik bir kırımdır. Orada bulunan 400 yıllık bir meşe palamudundan yaklaşık üç tonluk odun çıkarıyorlar. Ağaca sadece para ve rant gözüyle bakıyorlar. Eğer iyi niyetleri olsaydı, o tarihi ağaçları yerinden alıp başka yere dikerlerdi. Ama maalesef ki burada tamamen bir rant, ticari kazanç ve vahşi kapitalist bir mantıkla bu işler yürütülüyor. Bu şekilde doğa hızlı bir şekilde tahrip oluyor.
Kesimler hangi bölgelerde yapılıyor?
Kesimler yoğun olarak Şırnak ve Siirt illeri arasındaki Besta bölgesinde yapılıyor. Cudi’nin Silopi’ye bakan tarafında Kösreli mevkiinde de ağaç kesimlerine başlanmış. Duyumlarımıza göre orada bulunan Süryani vatandaşlarımız ağaçların kesilmesini istemiyor. Ve bu vatandaşların izni dışında yapılıyor. Orada da hukuksuz bir uygulama var maalesef.
Ağaçların kesilmesi orada bulunan bitki ve hayvanlarda nasıl bir etki bırakıyor?
Orada yaşayan canlıların çoğu, endemik canlılar. Hem hayvan popülasyonu hem de bitki popülasyonu anlamında endemik türler var. Örneğin Cudi’de yetişen meşe palamudu, endemik bir bitki. Orada yaşayan keklik ve tavşanlar da… Orada bir ağacı kestiğiniz zaman onlarca sincabın, tavşanın da yuvasını yıkıyorsunuz. Bülbülün, kuşun, böceğin yani oradaki bütün canlıların ekosistemini bozuyorsunuz. Zaten yanı başımızda CİNER Grubu’nun CEYTAŞ’a bağlı 405 megavat büyüklüğünde bir termik santrali çalışıyor. Üstüne filtre takmadan çalıştırıyorlar. Oradan çıkan kükürt, karbonmonoksit gazı gibi zehirli gazlar direk doğaya salınıyor. Artık ağaç olmadığı için emilmiyor. Direkt havaya karışan zehirli gazlar, insanlarımızın sağlığını bozuyor. Medya tarafından çok gündeme getirilmiyor ama bizim ağaç kesimleri dışında büyük bir kangrenimiz daha var. O da kömürle çalışan termik santral. Filtre kullanımları kontrolsüz. Sadece gündüz takıyorlar, gece olunca da çıkarıyorlar. Şırnak’ta ağaç kesimi CEYTAŞ’ın verdiği zararların etkisini daha da arttırıyor.
Bölgede çok sayıda kömür madeni de var. Kesimlerde madenlerin etkisi var mı?
Ağaçların kesilmesi, orman vasfını komple yok ediyor. Ardından rantla beslenen gruplar, o bölgede maden arama ruhsatını alıyor. O bölgedeki köylülerin arazisine kamulaştırma kararı çıkartıyorlar. Bu kararlar insanları mağdur ediyor. Bu kömürler de Ciner Grubu’na direkt taşınıyor. İnsanlarımız üç taraftan mağdur ediliyor. Oksijen eksikliği yaşanıyor, doğa tahrip ediliyor ve kültürel bir hafıza bilinçli bir şekilde yok ediliyor. Bunlar büyük tehlike.
Kesimler kimler tarafından yapılıyor?
Kesimlerle ilgili duyumların çoğu, korucular tarafından yapıldığı yönünde. Maalesef alanda bu tespiti yapamıyoruz. Genel olarak kesenlerin korucu grubuna mensup oldukları yönünde ciddi bir bilgi var.
Kesimler güvenlik gerekçesi ile mi yapılıyor?
Güvenlik gerekçesi ile yapılıyor ama örneğin iki hafta önce Cudi Dağı’ında festival yapıldı. Bize göre bu bir çelişkidir. Madem güvenlik sıkıntısı var, festival nasıl yapılıyor? Tabii ki biz halkımızın her yere güvenli bir şekilde gitmesini istiyoruz. Şunu kesinlikle görüyoruz, burada inanılmaz bir rant kapısı var. Günde 40-50 kamyona yakın bir sayıdan bahsediyoruz. Her kamyonun ağaç taşıma kapasitesi 35-40 ton civarında ve ton başı 1200-1500 lira civarında. Günlük cirosu 2 milyon liraya denk geliyor. Bu rakam, bu adamların gözlerini döndürüyor. Çıkan rakamı siz düşünün. Üzerine oradaki hayvanlar avlanıyor, kömür çıkarmak için alan oluşturuluyor ve bu güvenlik bahanesiyle yapılıyor. Güvenlik anlamında hassasiyetleri anlıyoruz. Örneğin bir kalekolun yapımı için etrafında en fazla 500 metrelik bir alan gerektiriyor. Bunun için bu ağaçlar kesiliyor, mantığını anlayabiliriz. Ama ne kadar kalekol yapılsa da biz yaklaşık 200 kilometrekarelik bir alandan bahsediyoruz. Devasa alandaki bütün ağaçlar kesiliyor. Ortada bu denli bir rant kapısı varken salt güvenlik bahanesiyle yapıldığına bizi inandıramazlar. Topyekün bir kıyım var.
Kesimlerin devam etmesi halinde Şırnak’ı 5-10 yıl içerisinde nasıl bir manzara bekliyor?
Şuan 700 binlerde olan nüfusumuz beş yıl sonra bir milyona dayanacak. Türkiye’nin en genç illerinden biri olan Şırnak, orman alanında zaten zayıf bir coğrafyaya sahip. Ağaç sayısını arttırmamız gerekirken 100 binlerce ağacımız kesiliyor. Bunların tekrar doğaya dönmesi on yıllarımızı alacak. İnanılmaz bir tahribatla karşı karşıyayız. Burada oksijen ve karbondioksit dengesi bozulacak. Ekosistemdeki canlıların doğaya kattıkları etmenler yok olacak. Daha sıcak iklimler yaşayıp daha sıkıntılı kışlar geçireceğiz.
Kesilen ağaçlar nereye gidiyor?
Bu ağaçlar Şanlıurfa’ya, Kilis’e, Gaziantep’e, Osmaniye’ye, Kayseri’ye yani bölgedeki birçok ile satılıyor.
Neden başka bir il değil de Şırnak?
Biraz da bizim şehrimizin sahipsizliğinden… Burada büyük bir rant arayışı var, bu topraklara büyük bir iştahla bakılıyor. Burada kamuoyu için en hassas kelime “güvenlik”. Güvenlik deyince bütün akan sular duruyor. Bu bahane kullanılarak yapılıyor ve başka bir ilde yapmak çok zor. İnsanlarımızın bilinçsizliğinden, siyasi boşluktan kaynaklı hukuksuz davranışlar burada daha da arttı.
Tahribatın bu denli büyük olmasına rağmen tepkilerin az olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz defalarca basın açıklaması yaptık. Aktif bir şekilde de bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Şunu gördük, insanlar inanılmaz rahatsız ama korkuyorlar ve sindirilmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Tuhaf bir korku imparatorluğu yerleşmiş. Bu siyaset üstü bir durum. Yıllar sonra o ağaçların eksikliğini hissedeceğiz.
Şırnak Barosu olarak süreci nasıl devam ettireceksiniz?
Hukuki olarak bütün argümanlarımızı kullanıyoruz. Bütün sivil toplum kuruluşlarına, bütün kamuoyuna çağrımız şuydu; gelin buradaki tahribatı görün. Burada tamamen farklı bir niyet var ve ekonomik bir rant var. Toplumu bilinçlendirmeye, hukuki haklarımızı kullanmaya çalışıyoruz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***