YORUM | M. NEDİM HAZAR
Sanırım Batı ile Doğu toplumları arasındaki en önemli farklardan birincisi, geleceğe dair öngörülerdeki ciddiyetleri.
Malum, Türkiye adım adım bir uçuruma doğru geldi, hatta düşmeye başladı.
Başta yetkililer olmak üzere toplumun kahir ekseriyeti tehlikeyi çok umursar görünmüyor.
Özellikle Ukrayna işgali sonrasında Avrupa merkezli ciddi bir panik var.
Hele de Almanya’da.
Almanlar ciddi anlamda sonbahar ve kıştan korkuyorlar.
Sadece halkın arasında gezinen bir korku değil bu.
Üstelik yaşanacak olan kaosun İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanacak en tehlikeli eylemler olabileceğine de vurgu yapılıyor.
Devletin en tepesinden endişe sesleri de yükselmeye başladı. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçtiğimiz hafta, çıkması muhtemel “bir halk ayaklanmasından” bahsetti.
Baerbock, daha fazla gaz alınamaması halinde Ukrayna’ya destek sağlanamayacağını söyleyerek, “Çünkü o zaman halk ayaklanmalarıyla uğraşmak zorunda kalacağız” şeklinde büyük yankı bulan bir açıklama yapmıştı.
Bir gazetecinin “Ne kadar ciddisiniz?” sorusuna ise “Belki biraz abartılı ama gazımız biterse olabilir,” dedi. Baerbock, ayrıca yüksek gaz fiyatlarından vatandaşlar üzerindeki yüke de değinerek, bunun ciddi rahatsızlık oluşturacağını düşündüğünü söyledi.
Bizde ise Bakan Nebati’nin “Ben sokağa çıkabiliyorum” cümlesindeki rahatlık ve pişkinliği bütün iktidara yansımış durumda.
Her gün yükselen fiyatlarla Rusya’dan gaz kesintisi tehdidine bağlı olan ve Avrupa’yı derinden sarsan enerji krizinin gerçekten bir halk ayaklanmasına dönüşme ihtimali var mı peki?
İçişleri Bakanı Nancy Faeser de önceki gün topa girdi ve enerji fiyatlarının artmasının ve enflasyonun körüklediği yaşam pahalılığının ülkede iç karışıklığa neden olabileceği uyarısı yaptı.
Sonbaharda yeni bir COVID-19 dalgasıyla birlikte fiyat artışlarının çok fazla insanı etkileyeceğini söyleyen Faeser, “Daha önce koronavirüs önlemlerine ve aşı zorunluluğuna karşı düzenlenen gösterilere katılan demokrasi karşıtları ve diğer çeşitli çevrelerin devletimizi sarsma girişimleri tehlikesi var” dedi.
Bir başka uyarı ise istihbarat kaynaklı oldu.
Sanayi durabilir, halk isyan edebilir!
Thüringen eyaletinde iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Örgütü’nün Başkanı Stephan Kramer, özellikle gaz tedarikinin tümüyle kesilmesi durumunda, Almanya’da sanayinin durma noktasına gelmesi ve işsiz sayısının patlaması tehlikesi olduğunu belirtti.
Kramer, bu durumda isyan tarzında şiddet içeren olaylar çıkabileceğini söyleyerek, “O zaman yaşayacaklarımıza kıyasla koronavirüs protestoları çocuk doğum günü partisi gibi kalır” sözleriyle endişelerini ifade etti.
Şüphesiz özellikle ırkçı gruplar yaşanan sıkıntılı günleri fırsat bilerek, yangına körükle giderek devletin işini hiç de kolaylaştırmıyorlar.
Alman İstihbarat kaynaklarının değerlendirmelerinde, 2015 sonrasında Almanya’ya gelen göçmenlere karşı başlayan gösterilerle ortaya çıkan, ardından 2020 ile birlikte gündeme gelen pandemi önlemlerine karşı eylem yapan gruplar bu kez ekonomik krize tepkiyi sokağa taşımayı hedeflediğinden dem vuruyorlar.
Aşırı sağcıların bu eylemleri “partiler üstü” ambalajında piyasaya sürmesinden endişe duyuluyor.
Bu eylemleri organize edenler, kendilerini “partiler üstü bir vatandaş hareketi” olarak tanımlayıp, tüm demokratik unsurlara açık, radikal sağcı veya solcu oluşumlara ise kapalı olduklarını, aynı zamanda şiddet karşıtı olduklarını da iddia ediyorlar.
Brandenburg Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Jörg Müller, “Radikal gruplar zor geçmesi beklenen kış mevsiminde halkta oluşacak hoşnutsuzluğu öfkeye dönüştürmek için hazırlık yapıyor” dedi; istihbarat ve güvenlik birimlerinin daha şimdiden önlem almaya başladıklarını bildiriyor.
Sosyal demokrat SPD’den iç politika sözcüsü Inka Gossmann-Reetz, sonbahar aylarında Almanya’nın büyük protesto eylemlerine hazırlıklı olması gerektiğini söyleyerek, “Aşırılık yanlıları her an harekete geçmek için inlerinde bekliyorlar” diye konuşuyor.
Akl-ı selim ile bakıldığında bile aslında muhtemel bir risk olarak gayet ciddi görünüyor bu uyarılar. Üstelik “aşı karşıtlığı” gibi lokal ve küçük bir kitle de olmayacak bu huzursuzluk. Bu kez, ekonomik sıkıntıdan en çok etkilenen göçmen karşıtları da tablodaki yerini alacak gibi.
Gözlemciler muhtemelen sonbaharda yapılacağından yola çıkan protestolara katılacak olanlar arasında, aşı karşıtları ve koronavirüs salgınının ciddi olmadığını savunanların yanı sıra, çok sayıda göçmen karşıtı ve aşırı sağcının da bulunduğunu ortaya koyuyor.
DW’de yer alan bir habere göre Alman yetkililer de protestocu grupların arasına Neo-Nazilerin sızdığına dair ellerinde veri olduklarını söylüyor. Bağımsız gözlemciler de, eylemlere, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yanı sıra, Reichsbürger (İmparatorluk Yurttaşları) adlı mevcut Almanya’nın vatandaşlığını reddeden aşırı milliyetçi bir grup ve çeşitli militan ırkçı grupların Almanya çapında açık şekilde destek verdiğini belgeliyor.
Aşırı sağcıların harekete çok bilinçli bir şekilde sızdığını ve ön plana çıkmadan yönlendirdiğini savunan ülke çapında iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang, bundan kısa bir süre önce, söz konusu hareketin, demokratik hukuk devleti ve kurumları hedeflediğini ve Almanya için büyük bir tehlike haline dönüştüğünü açıklamıştı.
Uzun lafın kısası, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı epey sıkıntılı bir sonbahar-kış süreci bekliyor.
Türk halkının ne yapacağını ise şahsen çok merak ediyorum.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***