ABD’nin “ikincil yaptırım” uyarısı, mali kaynak için Rusya’ya umut bağlayan Erdoğan’ı zorlu tercihlerle karşı karşıya getirdi. Uzmanlar, Erdoğan’ın bu tercihlerini belirleyecek dinamikleri, DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye ekonomisini seçimler öncesinde canlandırabilmek için ihtiyaç duyduğu mali kaynakları Rusya’dan temin etme planları suya mı düştü?
Rusya’nın Türkiye üzerinden yaptırımları delmesini engellemek isteyen Washington yönetiminin, hem AKP hükümetine, hem de Türk iş dünyasına yaptığı “ikincil yaptırım” uyarıları işte bu soruyu gündeme taşıdı.
Rusya’nın Ukrayna işgali nedeniyle uluslararası yaptırımların hedefinde olmasını kendisi için bir avantaja çevirmek isteyen Erdoğan, Putin ile son görüşmesinde, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmeyi ele almıştı.
Ancak Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya’nın Türkiye üzerinden uluslararası yaptırımları delmesi durumunda buna sessiz kalınmayacağı mesajını verdi.
“Apaçık gözdağı”
Almanya’nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı (SWP) bünyesindeki Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin (CATS) araştırmacılarından Kadri Taştan, ABD’nin yaptırım uyarısı için, “Bu apaçık bir gözdağı” dedi.
Biden yönetiminin, sadece kapalı kapılar ardında Türk hükümetini değil, Türk iş dünyasını da uyardığını söyleyen Taştan, “Çünkü Rusya’ya uygulanan yaptırımları Türkiye lehine çevirme oportünizmi sadece hükümette değil iş çevrelerinde de var. Dolayısıyla hem hükümeti uyarıyor hem de TÜSİAD’a mektup göndererek Türkiye’nin büyük şirketlerine gözdağı veriyor” diye konuştu.
Erdoğan’ın odağı seçimler
Ancak siyasi gözlemcilerde, Erdoğan’ın tek önceliğinin bulunduğu, bu önceliğin de 2023 için öngörülen seçimleri kazanmak olduğu konusunda neredeyse görüş birliği var.
Hatta Erdoğan’ın, ABD’nin çok kısa vadede ikincil yaptırımları devreye sokmayacağından yola çıktığı, bu nedenle kısa vadede Rusya’dan da olsa, kendini çok da riske sokmayacak şekilde temin edebileceği kadar çok kaynaktan ülkeye para girişi sağlamaya çalışacağı belirtiliyor.
Türkiye’nin de elinde koz var
CATS araştırmacısı Kadri Taştan, Erdoğan’ın Batı’ya karşı kullanabileceği kozlar bulunduğunu, ikincil yaptırım baskısının artması durumunda da Türkiye’nin de İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliklerini veto tehdidini yeniden gündeme getirebileceğine dikkat çekti. Taştan, “İşte bu kozlar, Erdoğan’ın Batı ile Rusya arasında gidip gelmesine imkan sağlıyor” dedi.
AKP hükümetinin, Rusya dahil ülke dışından mali kaynak temin etme çabasıyla, seçimlerden önce ekonomide daha büyük bir hasarı, daha büyük bir krizi önlemeye çalıştığını da söyleyen Kadri Taştan, “Gayet tabii kısa vadeli önceliklere odaklı bu ekonomi politikalarının Türkiye için uzun vadeli sonuçları çok ağır olacak gibi görünüyor. Hatta gelecek bir kaç nesli etkileyebileceğini söylemek çok yanlış olmayabilir ne yazık ki. Ama pek çok politikacı için olduğu gibi Erdoğan için de bugün önemli olan seçimler ve bu odak doğrultusunda politikalar izliyor” ifadelerini kullandı.
Erdoğan geri adım atar mı?
Son gelişmeleri DW Türkçe’ye değerlendiren Konstanz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Yalçın da, ABD’nin uyarılarının önemli olduğunu, ancak bunun Erdoğan’ın politikaları üzerinde kısa vadede etkisinin olacağını pek düşünmediğini söyledi.
AKP’nin iktidarını devam ettirebilmesi için Rusya’dan sağladığı mali kaynağın büyük önem taşıdığına dikkat çeken Yalçın, “İşte bu nedenle Türk hükümeti için Rusya çok önemli. Ekonominin çökmesini engellemek için, yaklaşık yarım milyon dolara Türk vatandaşlığını satın alma imkanı tanımak dahil, akla gelebilecek her şeyi yapıyorlar. AKP, iktidarı kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bu nedenle kısa vadede Rusya ile iş birliğinden vazgeçmeleri olası görünmüyor” dedi.
Baypas taktikleri
ABD Türkiye’ye yaptığı uyarıda, Türk şirketlerinin veya kurumlarının, yaptırım listesinde olan Rus vatandaşları, bankaları ya da şirketleriyle iş yapmaları durumunda, kendilerine de ikincil yaptırım uygulanabileceği mesajını verdi.
“Erdoğan ve Putin acemi politikacılar değiller. Ne yapacaklarını, oyunu hangi kurallara göre oynayacaklarını çok iyi biliyorlar” diyen Erdal Yalçın’a göre, yaptırımları Türkiye üzerinden delmek isteyenler zaten farklı yöntemlerle bunu yapabilecek durumda.
Yalçın, “Ruslar yeni şirket kurar, böylelikle ABD’nin yaptırım listesinde yer almayan bu şirket Türkiye ile iş yapar. Rusya’nın kendi ödeme sistemi Mir aracılığıyla taraflar ruble ve TL ile ödemeleri yaparsa da, işin içinde dolar olmadığı için, Amerikan Merkez Bankası’nın gözetimi dışına çıkmış olurlar. Özetle bu yaptırımlardan sıyrılmak, bunların etrafından dolanmak mümkün” diye konuştu.
Tutarlılık sorunu
Prof. Dr. Erdal Yalçın, Biden Yönetimi’nin yaptırımlar konusunda izlediği stratejide ciddi bir tutarlılık sorunu bulunduğunu da savundu.
ABD’nin Türkiye’yi yaptırımlar konusunda uyarırken, diğer bazı ülkelere ses çıkarmadığına dikkat çeken Yalçın, “Peki ya Yunanistan? Rus petrolünün neredeyse yüzde 50’sini dünyaya satan Yunanistan NATO üyesi değil mi? Peki ya Hindistan? Hindistan, Rusya’dan petrol alımını üç kat artırmadı mı? Bu tutarsızlıklar da AKP’nin argümanlarına hizmet edebilir” dedi.
“Halkbank tereddüttü geri tepiyor”
Yalçın, İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarının delinmesi ile ilgili Halkbank davasının ABD’de sürüncemede bırakılmasının da bir hata olduğu görüşünde.
Türk hükümetine yaptırımları ihlal etmenin bir bedeli olacağı mesajının verilmediğini söyleyen Yalçın, “Farklı bir tutum takınacağı düşünülen Biden da, bunu halı altına süpürdü. Ve işte şimdi bu tutum, geri tepiyor” şeklinde konuştu.
“Strateji değişikliğine gidilmeli”
Yaklaşan seçimlerle birlikte Erdoğan’ın dış politika manevralarında da öncelik artık iç siyaset olmuş durumda.
Batılı başkentler, Erdoğan’ın manevralarını yakından izlerken, yaşanılabilecek sorunların Türk hükümeti tarafından iç siyaset malzemesi olarak kullanılabileceğini düşünüyor, açıklamalarında daha temkinli hareket ediyor ve gerilimden kaçınıyor.
Erdal Yalçın, Erdoğan’ın kendi çıkarına hizmet etmeyeceğini düşündüğü konularda Batı’nın baskısını arttırdıkça Rusya’ya yanaştığını, müttefiklerine de “size alternatifimiz var” söylemiyle karşılık verdiğini anımsattı. Yalçın, Erdoğan’ın, Putin’in ricası üzerine Eylül’de Şanghay Beşlisi’nin toplantısına katılacak olmasının da bu tutumunu açıkça gösterdiğini vurguladı.
Batılı birçok diplomat, Erdoğan ile gerginliklerin ve sert açıklamaların, iç politikada yine Erdoğan’a yaradığını düşünüp, daha sessiz kalınmasını, net mesajların kapalı kapılar arkasında verilmesini savunuyor.
“Erdoğan çözümün muhatabı değil”
“Sorunların çözüme kavuşturulmasını sağlayacak muhatap artık AKP hükümeti olamaz. Erdoğan çözümün muhatabı değil” diyen Yalçın ise, yaklaşan seçimler nedeniyle artık çok farklı bir eşiğe gelindiğine dikkat çekti.
Devasa boyuta ulaştığı iddia edilen yolsuzlukla harmanlanmış yanlış ekonomi politikaları nedeniyle Türkiye ekonomisinin çok derin bir kriz içinde olduğunu söyleyen Erdal Yalçın, Avrupa’nın artık suskunluğuna son vermek zorunda olduğunu kaydetti.
“Bu sefer Erdoğan’ın niyeti bir blöf ile sınırlı olmayabilir” uyarısında bulunan Erdal Yalçın, Avrupa’nın artık politika değişikliğine giderek Türk hükümetine yönelik tutumunu sertleştirmek durumunda olduğunu savundu.
Yalçın, değerlendirmelerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’ye Rusya ile yürüttüğü bu iş birliğine son vermesi gerektiği mesajı net bir şekilde iletilmeli. Bunu yaparken de, Türk halkına AKP iktidarının sebep olduğu sorunların aşılmasını istediğimiz vurgulanmalı. Türkiye’nin önemli bir NATO üyesi olduğu, Avrupa’nın bir parçası olduğu, Avrupa’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin de Avrupa’ya ihtiyacı olduğu, Avrupa’ya entegre olan Türk ekonomisinin istikrarına da önem verildiği söylenmeli. Bu kritik seçim sürecinde en önemli konu şu: AKP hükümeti ile mevcut sorunlar nedeniyle, Türk halkı cezalandırılmamalı. Türk halkı ile dayanışma içinde olunacağı mesajı verilmeli. Ve bu yolla, içinde bulunulan bu kritik yol ayrımında, muhalefetin de Erdoğan karşısında eli güçlendirilmeli.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – DEĞER AKAL
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***