URFA – Amerika’dan İstanbul’a yerleşen Muhammed Badıllı’nın yaşamı, çocuğunun doğumuyla birlikte Urfa’ya uzanan bir serüvene dönüştü. Doğup büyüdüğü Tesxirap Mahallesi’nde ailesiyle yeni bir yaşam kuran Badıllı, barınmadan tarıma ekolojik ve komünal bir yaşam örgütlüyor.
Üniversite eğitimini Amerika’da ekonomi alanında tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşen ve evlenen Muhammed Badıllı, çocuğunun doğumuyla birlikte yaşamı değişti. Çocuğuna sürekli doğal, hormonsuz gıda, sebze ve meyve arayan Badıllı, “Doğru beslenme doğru tarımdan geçer” belirlemesini kendisine rehber edindi. Böylelikle ekolojik kaygıları başlayan Badıllı, yeni bir yaşam arayışı sonucunda doğup büyüdüğü Urfa’nın merkez Karaköprü ilçesine Tesxirap (Bölücek) Mahallesi’ne taşınmaya karar verdi. Misafir ve yatak odası, tuvalet, banyo ile “tendur” olarak adlandırılan mutfak bölümünden oluşan kerpiç evinin inşasına başlayan Badıllı, ekolojik yapıyı bozmadan doğayla uyumlu yaşam modelini anlattı.
KÖYE GÖÇ KARARI
İstanbul’dan bin 295 kilometre uzak Urfa’ya yerleşme serüvenini anlatan Badıllı, ilk olarak tek geldiği mahalleye daha sonra ailesiyle yerleşme kararı aldığını ifade etti. Kızı için İstanbul’daki organik pazar ve köyleri dolaştığını belirten Badıllı, “Bu süreçte hem etkilendiğim hem de tanıştığım birçok arkadaş oldu. Sonra ‘kendim niye yapmıyorum’ diyerek buraya (Tesxirap) gelerek tarım yapmaya başladım. İlk olarak buğday tohumlarını toplamaya başladım. Karacadağ ve Mardin’den topladığım buğday tohumlarını ekmeye başladım. Ondan sonra bunları çoğalttım tabii hepsi eski buğdaydı. Çoğaltıp dağıttım başka arkadaşlara. O şekil çiftçilik maceram başladı benim de. Sonra ise İstanbul’dan kırsala göçme ve yerleşme isteği oluştu. Eşimle nereye gidebileceğimiz hakkında tartıştık. Ege, Akdeniz fikri geçti. Herkes İstanbul’dan Ege’ye geçiyor, biz de köyümüze göçelim dedik” diye belirtti.
ONARICI TARIM VE ÖNEMİ
Yaşadıkları mahalleye gelmeden önce İstanbul’da onarıcı tarım eğitimleri aldığını söyleyen Badıllı, “Onarıcı tarım, tarım yaparken doğayı taklit etmektir. Toprağı sürme işinden vazgeçip onun yerine hayvanları arazide otlatıyoruz. Böylelikle araziyi zenginleştiriyoruz. Bunu yaptığımızda topraktaki organik madde oranı artıyor. Organik madde oranı artınca da atmosferden karbon çıkıyor” dedi.
KERPİÇLERİ KENDİLERİ YAPTI
Barınma ihtiyaçları için ise ekolojik olması için kerpiç ev inşa etmeye başladıklarını dile getiren Badıllı, mimari işlemler ardından kerpiç üretimine geçtiklerini, daha sonra da evi yavaş yavaş inşa etmeye başladıklarını anlattı. Badıllı, tercih ettikleri yöntemi ve amacı şöyle anlattı: “Kerpiçleri kendimiz buradaki saman ve topraktan üretmeye başladık. Kerpiç bakım gerektiren bir şey. Sonra sıva işlemi esnasında her sene kerpiç ile uğraşmadan nasıl yaparım diye araştırdım. ‘Horasan Harcı’ diye bir harç ile karşılaştım. Harcın özelliği 2 bin 500 yıla kadar mukavemet sağlaması. Evin içerisi için de eski zamanlardan beri Berberiler tarafından kullanılan Tadelakt sıvası kullandık. Kullanılan ürünlerin tamamının yerel ve doğal olmasına dikkat ettik. Bunun sebeplerinden biri karbon salınımını azaltmaktı. Sadece güçlendirici olarak kireç kullandık o da taş kireçti. Yaparken de birkaç farklı teknik kullandık. Biri sıkıştırma topraktı. Bu teknik de çok eski bir teknik. Kalıpları kurup içerisine toprak, mucur ve yüzde 5 oranında kireç karışımı ile bir sıkıştırma toprak duvarlar yaptık. Duvarların üzerine hattı çekip kerpiçlerimizi üzerine dizdik. Kerpiçler için de toprak analizi yaptıktan sonra bir kısmında kum, çoğu kısmında ise toprak ve saman kullandık. Buradaki ince nokta, toprak ile samanı oluşturduğumuz havuz gibi bir yere attık. Orada bunların fermente olmasını sağladık. Sonrasında ise kalıplara alıp ertesi gün bunları kullanmaya başladık.”
HEDEF KOMÜN BİR KÖY
Yapacağı evin kültürel kimliği için yaşı ilerlemiş, deneyimli insanlardan tekniki bilgiler aldıklarına dikkat çeken Badıllı, Kürdistan coğrafyasında yaygın olarak kullanılan kerpiç evlerin kültürel bir yönü olduğunu vurguladı. Bulunduğu bölgede avcılık ve makineli tarım gibi doğaya zarar verecek birçok şeye engel olduğunu belirten Badıllı, mahallelerinde komün köy yaratmak istediklerinin altını çizdi. Badıllı, “Küçükken burada hayvan çeşitliliği çok fazlaydı. Avcılığa asla izin vermiyorum. Özellikle köydeki kadınları harekete geçirmek için hayvancılık yaptığım yerde sütün, peynirin ve sade yağın yapım işlerini kendilerine veriyorum. Tabii satışı da onlara ait. Bunları büyütmeyi planlıyorum. Yan köyle birlikte hareket edip, onların sütlerini toplayarak kooperatif kurma çalışmaları yürütmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Badıllı, kuracakları kooperatifte kadının emeğini önceleyerek, ürünlerin uzak pazarlara satılmamasını sağlamaya çalışacaklarını ifade etti. Oluşturduğu ekolojik modelin çevresindekileri de etkilediğini belirten Badıllı, son olarak şunları söyledi: “Anlatınca insanlara çok cazip gelmiyor ama icraata geçtiğinde örnek alındığına şahit oldum. Mesela akrabalarımın evine gidiyordum dolaplarında marketten alınmış yumurta, yoğurt falan vardı. Ancak şimdi herkes kendi yumurtasını kendi üretmeye başladı. Kendim onarıcı tarım tekniğini fıstık bahçelerinde uyguluyordum. Bu tekniği buradaki diğer yurttaşların da kullanmaya başladıklarını gördüm. O yüzden anlatarak değil yaptıktan sonra insanlar etkileniyor. Bu yüzden sahada yavaş yavaş bunu yapmak gerekiyor.”
MA / Ceylan Şahinli
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***