HABER MERKEZİ – Tahran ve Soçi’de Türkiye’nin SİHA saldırılarına onay çıktığını belirten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Bedran Çiya Kurd, İran ve Rusya girişimleriyle olası Ankara-Şam anlaşmasının Suriye’ye hizmet etmeyeceğini söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Bedran Çiya Kurd, Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırıları, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye hükümeti ile diyalog arayışları, Tahran ve Soçi’de gerçekleştirilen zirvelere ilişkin Hawar Haber Ajansı’na (ANHA) değerlendirmelerde bulundu.
SİHA SALDIRISINA İZİN
Tahran ve Soçi’de gerçekleştirilen zirvelerin ardından Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırılarının arttığına dikkat çeken Kurd, “Türk rejimi, NATO, Rusya ve Astana grubu gibi birçok tarafla Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı izni almaya çalıştı, ancak bu olmadı. Çünkü Türkiye’nin herhangi bir saldırısı Rusya ve İran başta olmak üzere birçok ülkenin çıkarlarına zarar verecektir. Bu nedenle Türkiye’nin karadan saldırı yapmasına izin vermediler. Bunun yerine İHA ve SİHA’larla saldırılar yapmasına izin verdiler. Sivillere, kadınlara ve çocuklara yönelik bu vahşi saldırıları böyle değerlendiriyoruz. Bu saldırılar tehlikelidir ve halkın yerinden olmasına neden oluyor” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN SAVAŞ SUÇU
Rusya ve Uluslararası Koalisyon Güçleri’nin saldırılarına karşı sessizliğine değinen Kurd, “Birçok konuda şüphelerimiz var. Bu saldırılara karşı Rusya’nın ve Uluslararası Koalisyon’un bir duruşu yok. Bu saldırıların her geçen gün arttığını görüyoruz ve bu da şüphelerimizin doğruluğunu kanıtlıyor. Ne Rusya ne de ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Türk rejimi de mevzilerinin zayıflamasından yararlanıyor ve bölgeye yönelik saldırılarını artırıyor. Bütün bunlar Suriye’deki çatışmayı daha da derinleştiriyor. DAİŞ çeteleri, bu saldırılardan istifade etmekte, kendilerini yeniden organize etmekte ve bu saldırıları izleyen tüm taraflara yönelik tehditlerini artırmaktadır. Türk devletinin bu saldırıları savaş suçudur, kuralları, sözleşmeleri ve uluslararası hukuku ihlal etmektedir. Bu saldırının herkese olduğunu ve herkesin zarar göreceğini söylüyoruz. Bunun için bu devletlerin özellikle ateşkesin garantörü olan devletlerin (Rusya ve Amerika) Türk devleti ile verdikleri sözleri yerine getirmeleri ve ateşkes anlaşmasının hükümlerini korumaları gerekmektedir” dedi.
ANKARA-ŞAM İLİŞKİLERİ
Ankara-Şam ilişkilerini değerlendiren Kurd, şunları söyledi: “Rusya, Türkiye ve İran arasında son zamanlarda Tahran ve Soçi’de yapılan görüşmeler, üç tarafın bazı konularda anlaştığını gösteriyor. Dolayısıyla bu üç taraf kendi çıkarlarını her şeyin üstünde tutuyor. Bu anlaşma, her zaman olduğu gibi Suriye halkı pahasına gelişti. Türk rejimi Şam ile uzlaşmak istiyor. Bu, Türkiye’de iç çatışmanın derinleştiğini gösteriyor, bu nedenle siyasi ve ekonomik sorunlarından kurtulmak istiyor. Bu nedenle Türkiye’deki ‘Suriye muhalefeti’ ve Suriyeli mülteciler, Suriye’deki çatışma umurunda değil. Bu konu Türkiye için o kadar önemli değil, çünkü sıkıntılı iç durumu ve özellikle yaklaşan seçimlerle birlikte iktidarın korunması önemli. Bu nedenle Türk rejimi, gücünü korumak için her şeyden taviz vermeye hazır. Bugün Şam’la uzlaşmak istediğini, Suriye muhalefetini Suriye rejimiyle uzlaştırmak ve Şam’a siyasi destek vermek istediğini görüyoruz. Türkiye bu anlaşmayı bu şekilde geliştirmeyi gerekli görüyor.”
TÜRKİYE İLE ÇÖZÜM OLMAZ
Suriye’nin yeni bir sürece girdiğini belirten Kurd, “Bu süreci önemli buluyor ve önemsiyoruz. Suriye’deki durum birçok yönden değişecek, bu durum başta Özerk Yönetim bölgeleri olmak üzere işgal altındaki bölgelerin durumunu etkileyecek. Türk rejimi bölgelerimize saldırmak için Şam ile anlaşmak istiyor. Türk rejimi, krizde ve istediğini alamıyor, ancak başka yollarla elde etmek istiyor, bu yüzden bölgelerimize karşı Şam ile anlaşmak ve artık önemli olmayan eski hedeflerinden vazgeçmek istiyor. Onun için en önemli şey, kendisi için en büyük sorun olan Suriyeli mültecilerden kurtulmak ve onları Suriye’ye nasıl geri getireceğidir. Türkiye için en önemli konu, Özerk Yönetim ve QSD’nin nasıl zayıflatılacağıdır. Dolayısıyla bu amacına ulaşmak için Şam’a yöneldiğini görüyoruz. Şam, Suriye halkıyla sorunları olduğunu anlamalı ve siyasi anlaşmalara varmak için bu sorunları Suriyelilerle diyalog yoluyla çözmelidir. Türkiye gibi Suriye’ye muhalif ülkelerle anlaşmalar yaparak bu sorunları çözmek mümkün değil. Şam bu politikaları teşvik ediyor ve bu halkın bir kısmına karşı Türkiye gibi faşist rejimle anlaşıyorsa, bu politikaların Suriye içindeki istikrara ve siyasi çözüme hizmet etmediğini söylüyoruz” diye konuştu.
STRATEJİK VE SİYASİ VİZYON
Çözüm Suriyeliler ile mümkün olduğunun altını çizen Kurd, “Şam rejiminin de iflas ettiği ve Suriye içinde siyasi çözüme yönelik herhangi bir politika veya vizyonun olmadığı açıktır. Şam rejimi, Suriye’yi 2011’den önceki duruma nasıl döndüreceğini düşünüyor ve bu onun önceki zihniyetine bağlı. Dolayısıyla faşist rejimle anlaşmak Suriyelilerin aleyhine olacaktır ve bu politika yıkıcıdır. Suriyeliler bu politikayı reddedecektir. Rejim, sorunların uzlaşma yoluyla çözüleceğini bilmelidir. Rejimin, sorunları çözdüm, dediği alanlarda halen problemler devam ediyor. Rejim, Suriye’nin geleceği için siyasi bir çözüme ulaşmak için Suriyelilerle nasıl çözümler, tartışmalar ve diyaloglar geliştireceğini düşünmelidir. Bölgelerimizde benzer çözümleri uygulamak mümkün değil, bölgelerimizin durumu farklı. Stratejik ve siyasi bir vizyon ve projemiz var. Siyasi, idari, güvenlik ve askeri ağırlığımız olduğu gibi Özerk Yönetim bölgelerinde ekonomik imkanlarımız var. Siyasi bir anlaşma olmalıdır. Rejimin ve kurumlarının bölgelerimize girmesini kabul etmemiz mümkün değil. Siyasi çözümler ve uzlaşmalar için birçok çağrımız var. Ne yazık ki rejim bu çağrılara göz yummakta, aksine Türkiye’nin bölgelerimize karşı işbirliği yapmasına bakmaktadır. Bunun tüm Suriye için feci sonuçları olacaktır” uyarısında bulundu.
GIRÊ SPÎ VE SERÊKANIYÊ SALDIRILARI
Türkiye’nin 9 Ekim 2019 tarihli Girê Spî ve Serêkaniyê saldırılarını anımsatan Kurd, “Kuzey ve Doğu 2019 yılında işgalci Türk ordusu Serêkaniyê şehrine saldırdığında, QSD ve Suriye ordusu bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Suriye ordusu Kobanê, Minbic ve Şehba’da sınır hattına konuşlandı. Suriye’ye siyasi ve ulusal bir çözüm üretmek istediğimizi Şam’a anlatmak niyetindeydik. Ama Şam bu konulara dikkat etmedi ve bizi zayıflatmak için yeni bir yöntem kullandı. Türkiye ile bize karşı yapılacak hiçbir anlaşmayı kabul etmiyoruz. Şam kendine dönmeli, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yaklaşımını yeniden gözden geçirmeli. Destekledikleri politikalar iflaslarının sonucudur. Bölgelerimizin siyasi, askeri ve ekonomik imkanları, bu bölgenin Suriye’nin tamamı için siyasi çözüm gücü olmasını sağlamıştır” diye belirtti.
ANLAŞMA SURİYELİLERİN ALEYHİNE
Ankara-Şam anlaşmasının Suriyelilerin aleyhine olacağını vurgulayan Kurd, “Türkiye son yıllarda dünya ülkeleriyle derin çatışmalar ve sorunlar yaşıyor. Türk rejimi, kendi iç sorunları nedeniyle bu gerilimlerden kurtulmak ve hükümetin ömrünü uzatmak için tüm taraflarla ilişkilerini geliştirmek istemekte ve bir sonraki seçimlerde kaybetmekten de korkmaktadır. Türk devleti, Şam ile ilişkilerini geliştirmek için bölgelerimizde de benzer politikayı geliştirmek istiyor. Bunun için ne gerekiyor ve bu ilişkiler hangi temelde geliştirilip geliştirilecek? Buna karşılık her iki taraftan da talepler var. Şam, Türkiye’nin muhalif gruplar, İhvan ve rejime karşı savaşan gruplarla ilişkilerini kesip kendisine teslim etmesini istiyor. Böyle bir anlaşma olursa tüm Suriyelilerin aleyhine olacak ve Suriye halkı zarar görecek. Rejim ve Türkiye anlaşırsa, Suriyeliler bilsin ki bu anlaşma Suriyelileri yok eden, öldüren ve çalan tarafladır. İdlib’den Serêkaniyê’ye kadar Suriye’nin önemli bir kısmı Türk işgali altında. Şam bu işgali görmez ve halkımıza karşı Türkiye gibi faşist rejimlerle ilişki ve anlaşmalar kurarsa, bunun Şam’ın Suriye’deki işgalin varlığını onayladığı ve haklı çıkardığı anlamına gelir” dedi.
ADANA ANLAŞMASI
1998’de imzalanan Suriye’nin Hatay’ı kaybettiği Adana Anlaşması’nın yeniden gündeme getirilmek istendiğini ifade eden Kurd, “Türk devletinin işgal ettiği Suriye topraklarının Türkiye’ye verilmesi ihtimalini de göz ardı etmiyoruz. Türk devleti işgalci bir devlettir, bize ve Suriye halkına karşı birçok suç işledi. Suçlarından uluslararası mahkemelerde hesap sorulmalıdır. Onlar ve çeteleri suçlarından dolayı cezalandırılmalıdır. Dolayısıyla bu durum tüm Suriyelileri ilgilendiren bir durumdur. Tüm Suriyelilerin kendi konumları ve görüşleri olmalıdır. Birlikte demokratik bir Suriye inşa etmek için, Türk devletinin politikalarına ve işgal altındaki topraklarda işlediği suçlara şiddetle karşı çıkmak için içerideki ve dışarıdaki tüm Suriyelilere elimizi uzatıyor ve kapılarımızı açıyoruz. Ortak bir politika geliştirebilir ve Suriye’yi tuzağa düşürmeye çalışan pusuları önleyebiliriz. Suriyelilerin kirli planlara karşı durma zamanı geldi” ifadelerini kullandı.
SORUNLAR DERİNLEŞTİRİLDİ
Adana Anlaşması’nın Suriye halkına hizmet etmediğini belirten Çiya Kurd, şunları söyledi: “Tam tersine sonuçları felaket oldu. Buradaki sorumuz şu, bu anlaşma Suriye’ye ve Şam hükümetine ne gibi faydalar sağladı? Sadece bazı kişiler Türk devletine teslim edilerek kara ve kirli yüzleri ortaya çıktı. Bugün bu anlaşmayı yeni bir yüzle ve bazı değişikliklerle canlandırmak istiyorlar. Bu anlaşmanın gelişimi Rusya ile İran’ın yardım ve desteğiyle gerçekleşiyor. Ankara arasındaki ilişkiler daha geniş bir çerçeveye girmektedir. Başta Kürt halkına karşı dedik ama bu sefer tüm Suriyelilere karşı bir anlaşma olacak. Türk devletinin kaygısı Kürtleri ve Özerk Yönetim’i yenmek, Şam’ın kaygısı da sözde muhalif grupları ve Türk devletinin desteklediği grupları yenilgiye uğratmaktır. Bu sözleşmede tüm taraflar müzakere edilir. Bu düşmanca politika Suriye krizini derinleştirecek, çözüm yok ve sorunun çözümü de değil. İki rejimin bu anlaşmaya dönmesi, politikalarının çözüm bulma konusundaki kafa karışıklığı ve başarısızlığından kaynaklanmaktadır. Bu politikalar çözüme engeldir. Rejim, bu politikalarla halkımızın mücadelesine son verebileceğini düşünmemeli ve 2011’den önce nihayet kazanıp geri döndüğünü ve gücün eskisi gibi olacağını ilan etmemelidir.
SURİYE ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
Şam’ın bu tartışmaları düşünmesi halinde durumun eski haline dönmesi mümkün değil. Suriye eskisi gibi olmayacak. Suriye toplumunu, ekonomisini, ordusunu ve rejimini değiştirdi. Rejim, Suriye’deki güçleri, hangi bölgelerin işgal edildiğini, Suriye’nin mevcut işgal ve güçlerden nasıl kurtulabileceğini düşünmeli. Dolayısıyla Suriyelilerin kendi aralarında bir anlaşma olmazsa, çözüm bulunması da mümkün değil. Suriye işgal, kriz ve zorlu geçim koşullarının boyunduruğu altında acı çekiyor. Bu sorunlar çözülmezse nasıl bir çözüm bulunacak? Çözüm, herkesin haklarını korumak için tüm Suriyelilerin siyasi anlaşmasına bağlı. Şam, ülkede birçok milliyet ve kültür olduğunu düşünmeli, ülkeyi yeniden yönetmek için hepsinin katıldığı yeni bir sistem için yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Ülkenin bu yönetimle devam etmesi mümkün değil. Kriz çağından 11 yıl sonra kazanan taraf olmadığını anlamalı. DAİŞ ve çeteler gibi Suriye içinde çeşitli devletlerin ajandaları ortaya çıktı. Bu nedenle Şam, politikalarını ve zihniyetini gözden geçirmeli ve yeni aşamaya göre yeni bir politika ortaya koymalı, çözümler üretmelidir.”
ŞAM TUZAĞA DÜŞMEMELİ
Türkiye’nin Suriye askerlerine yönelik saldırısını hatırlatan Kurd, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam’daki rejim, suça ve Suriye topraklarının Türk işgaline karşı tutumunu geliştirmedi. İşgale karşı ne askeri, ne de yasal olarak hiçbir eylemde bulunmuyorlar. Türk işgaline ve dış saldırılarına karşı ulusal niyetle birlikte bazı adımlar attık. Suriye topraklarını genel olarak korumak için, Türk işgaline karşı Suriye’nin her tarafından pozisyon gösterilmesinde ısrar ettik. Ancak işgale karşı duruşlarının nasıl gelişeceğini hala izliyoruz. Şu anda pozisyonları hakkında nihai bir karar veremiyoruz, ancak Şam hükümetinin Türk devletinin saldırılarına ve suçlarına göz yummayacağını umuyoruz. Şam hükümeti, Astana grubu gibi bazı devletlerin çıkarlarını korumaya yönelik plan ve anlaşmaların tuzağına düşmemelidir. Bunun yerine işgal saldırılarına karşılık vermek ve Suriye toprakları ile halkını korumak için Suriye’nin tüm taraflarıyla ilişkilerini güçlendirmeli.”
MSD’NİN ULUSAL CEPHE PROJESİ
Kuzey ve Doğu Suriye halklarının Türkiye’nin politikalarını reddettiğini söyleyen Kurd, “Siyasi mücadele ilerleyecek ve siyasi partilerin çağrılarını haklı buluyoruz. Siyasi partiler, sivil örgütler ve kuruluşlar, kendi pahasına gelişen ve bu politikaların kurbanı olan politikalara karşı çıkmalıdır. Gelecekte Suriye’nin içinde ve dışında, Kürt, Arap, Süryani, Alevi ve Dürzi gibi tüm gruplar arasında geniş çerçeve olacak. Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD) bir planı var ve gelecekte faaliyetlerini genişletecek. Gelişmekte olan ve MSD’nin de bir parçası olduğu bu proje, Suriyelilerin kurban edilmesine neden olan politikalara karşı önemli bir yanıt olacaktır. Bu projenin kapıları ve kanatları tüm Suriyelilere açıktır. Bu kirli politikaların kurbanı olduğunu hisseden herkes, bu kirli politika ve planların önüne geçmek için ulusal cephe olan bu projeye yönelebilir, bu projede çalışabilir ve kendini geliştirebilir” diye seslendi.
ABD’NİN SESSİZLİĞİ
Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırıların Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) dikkat çeken sessizliğine ilişkin Kurd, şu değerlendirmelerde bulundu: “ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon’un konumu, Türkiye’nin bölgelerimize yönelik askeri saldırılarına karşı olmasına rağmen yeterli değildir. Koalisyon ve Rusya, Türk devletinin saldırılarına ciddi şekilde karşı koymaya karar verirse, Türk devleti bir saldırı gerçekleştiremez. Bununla Türk devletine fırsat açıldı, yani Türk devleti bu açıklardan faydalansın diye gözler kapandı. Rusya, İran, Türkiye ve Suriye arasında geliştirilen anlaşmalar, Uluslararası Koalisyon için gevşeme olmayacağını gösteriyor. Çoğu durumda, koalisyon pozisyonunu gösterdi. Bu tür anlaşmaları kendileri için iyi görmüyorlar, özellikle Türk devleti NATO üyesi. Türk devleti boykot edip rafın dışında kalırsa ve bu devletlerle mutabık kalırsa, sahada bazı değişiklikler olacak ve Suriye ve Irak’taki tüm ilişkileri etkileyecektir. Bölgedeki bu ilişkiler, dengeler ve yeni siyasi anlaşmalar Suriye’yi yeni bir aşamaya getirecektir. Bu aşama, çözümleri engelleyecek ve krizi derinleştirecektir. Bu, Suriye’deki felaket durumunu artıracaktır. İran ile ABD arasında, İsrail ile İran arasında, Rusya ile ABD arasında Suriye içinde aşırı pozisyonlar gelişirse, gelecekte savaşlar olacaktır.
DEMOKRATİK SURİYE İÇİN HAZIRIZ
Hepsi Suriye’de, ne sorun çıkarsa çıksın ilerlemeye yol açacak. Suriye için büyük tehlikeler yaratacak çünkü Suriye topraklarındaki hesaplarını tasfiye ediyorlar. İlerlemişsek ve bunu kabul etmiyorsak bir tarafta değiliz. Ülkemizin onların çatışma alanı haline gelmesini istemiyoruz. Bu nedenle istikrarlı ve kararlı duruşumuz nettir, buna göre çabalıyor ve çalışıyoruz. Mevcut durumda çözüm için çalışmıyorlar. O zaman Suriye’de onların varlığına gerek yok. Suriyeliler bu tehlikeli aşamayı görmeli. Bölgemiz gücünün zirvesinde, pek çok kazanıma sahip, önemli ve güçlü belgelere sahip, siyasi bir çözüm için rolünü oynayabilecek bir bölgedir. Kuzey ve Doğu Suriye bu role sahip ve biz de tüm Suriyeliler için demokratik bir Suriye inşa etmek bu rolü oynamaya hazırız.
ÖZERK YÖNETİM’İN ALTERNATİFİ YOK
Mücadelenin bu aşamasının her düzeyde yürütüleceğinden eminiz ve bu mücadelenin başarı getireceğinden ve tüm Suriye için bir zaferle taçlanacağından eminiz. Bunca yıllık acı ve sıkıntıdan sonra Suriyelilere umut vermek için çalışıyoruz. Bugün, Özerk Yönetim ve MSD’nin alternatifi yoktur, ne mevcut rejim ne de sözde muhalefet grupları çözüm sunabilir. Bununla da ortada bir vizyon ve çözüm projesi olmadığı ortada. Uzlaşma ve 2011 öncesine hiçbir şey olmamış gibi dönme politikası mümkün değildir. Yeni bir durum var ve tüm Suriyeliler için yeni ve parlak bir gelecek inşa edecek güç biziz.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***