SİNEMA | M. NEDİM HAZAR
Sinema dergilerinin ülkemizdeki serencamı önemlidir ve Yeşilçam endüstrisini besleyen ana damarların başında gelir. Yaklaşık 15 yıl altın çağını yaşayan Yeşilçam’a yıldız üreten, kapağına taşıdığı kişileri meşhur etmekle kalmayıp, onlara istihdam da sağlayan sinema sektörünün aktif ve fonksiyonel ayaklarından biriydi. Pek çok Yeşilçam jönü gibi Tamer Yiğit’in de kaderini Ses dergisinin açtığı yarışma değiştirmişti. 1962 yılında kazandığı birincilikle sinemaya hızlı giren Yiğit kısa sürede kariyer basamaklarını tırmanıp zirveye ulaşmıştı.
Aynı yıl bir başka mecmua olan Artist de farklı bir starı kattı bu kervana: Filiz Akın. Akın da aldığı iyi bir eğitim ve iyi sosyal çevresine rağmen sinemayı tercih etti ve kısa sürede (o dönem yılda 100’den fazla sinema filmi çekiliyordu ve bu rakam 10 yıl içinde 3 kat artacaktı) oynadığı filmlerle Türk halkının gönlüne taht kurdu.
Güzel Sanatlar okulunda henüz öğrenci iken sinemaya adımını atan Türker İnanoğlu ise sadece sinemayla uğraşan bir sanatçı değil, aynı zamanda toplumun gidişatını çok iyi sezinleyen usta bir iş adamıydı da. Ömer Lütfi Akad gibi yönetmenlere asistanlık yaptı, sonra kendisi kamera arkasına geçip yaklaşık 10 film yönetti. Yeşilçam’ın yükseleceğini fark etti ve 1960 yılında Erler filmi kurarak yapımcılığa da geçti ve arzu ettiği projeleri hayata geçirmeye başladı.
İşte Yeşilçam’ın kuruluş yıllarında bir araya gelen bu üç isim Türker İnanoğlu, Tamer Yiğit ve Filiz Akın Meyhane – Can Düşmanı isimli projede beraber çalıştılar. Yıl 1964’tü ve o sene Yeşilçam 180 film ile kendi rekorunu kırmıştı. Bir yandan melodramlar tam gaz devam ederken, diğer yandan Yönetmenler Çağı’nın usta isimleri kendi eserlerini ortaya koymaya devam ediyordu. Halit Refiğ, bir başyapıt olan Gurbet Kuşları’nı o sene çekti mesela. Metin Erksan ise Suçlular Aramızda ile bir tür burjuva melodramına imza atıyordu.
O sene çok önemli bir olay daha yaşanacaktı Türk sineması adına; Antalya’da Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ve Antalya Belediyesi’nin ortak girişimleriyle daha sonra Altın Portakal olarak ünlenecek bir film şenliği düzenlenmeye başladı. Önemli ödülleri Halit Refiğ’in Gurbet Kuşları topladı. Erksan’ın Acı Hayat’ındaki rolüyle Türkan Şoray (filmde Ayhan Işık da rol alıyordu) en iyi kadın, Memduh Ün’ün Ağaçlar Ayakta Ölür’deki performansıyla İzzet Günay (Yıldız Kenter ile baş rolü paylaşıyordu)en iyi erkek oyuncu seçildi.
O dönem sadece sinema farklı değildi, toplum da farklıydı. Daha bir naif, daha bir samimi ve daha bir bozulmamış yapısı vardı Türk milletinin. Bunu da özellikle film afişlerinden, fragmanlarına, oradan filmlerdeki repliklere kadar görmek mümkündü.
Aşağıda izleyeceğiz fragman da bu anlamda ilklerden ve en önemlilerden biri. Belki dünyada benzeri az bulunan bir içerik ile fragman ile filmi, oyuncuların gerçek kimliği ile tanıttı. Bir tür dokü-fragman çalışmasına imza atmıştı Türker İnanoğlu. Senaryosunu Bülent Oran’ın yazdığı filmin senaryosuna ilave olarak yaklaşık 5 dakika uzunluğundaki bu belgesel fragmanı da yazmış ve filmde de küçük bir rolü bulunan Erkan Yolaç fragmanı sunmuştu.
Fragmanın dilindeki samimiyet ve bir tür ‘dördüncü duvarın yıkılması’ (bu yıkımın üçüncüsü de var, beşincisi de hatta) hamlesi sinema salonundaki izleyicileri şok etmekle beraber çok etkiledi. Belki başka bir yazıda Yeşilçam kahramanları ve defosuzluk mevzusunda uzunca yazmak nasip olur, iyilerin ve kötülerin defosuzluğunun duvarların yıkımıyla bir anda yabancılaşma efekti etkisi göstermesi ve kahramanın gerçek kimliğine dair minik bilgi kırıntılarıyla oluşan samimi atmosfer filmi daha da etkileyici kıldı ve tuttu bu yöntem.
Buyrun izleyelim:
https://www.youtube.com/watch?v=fDL7OseteWQ
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***