Kayseri’de bir yolcu otobüsünde kendi aralarında Çerkesçe konuşan iki genç, diğer yolcuların, özellikle de bir erkeğin sözlü tacizine uğradı.
“Bu ülke Türklerin ülkesi! Türk! Her şey Türk’tür, Çerkes değil. Bu ülkede ikinci dil konuşulmaz; Kürt olsun, Çerkes olsun… Kim olursa olsun. Bu ülke Türk’tür” dediğini duyduğumuz videoda gençler sakinliklerini koruyorlardı.
Bu esnada başka bir yolcu müdahil oluyordu “Çift dil konuşulduğunda ülke karışır!” Çerkesçe konuşan gençler ise tepkiyi yumuşatmaya çalışıyorlar – “Tamamdır abi, eyvallah abi” diyerek karşılık veriyorlardı.
Adamın dediği her ne kadar kabul edilmez olsa da sonuçta Türkiye’nin resmi tezi. Milli Eğitim Bakanlığı tedrisatından devlet dairelerine, sokaktan meclise kadar yıllardır tecrübelediğimiz bir şey diyor: “Burası Türkiye, Türkçe dışında bir dil konuşmayacaksın.”
“Bu ülkede ikinci bir dil konuşulamaz” diye bağıran adama gençler karşılık vermezken yaşanan tartışma gündem oldu.
Türkiye’de büyük bir insan hakkı olan anadilinde eğitim hakkı hem kanun hem de yazılı olmayan kurallar ile kısıtlanmış durumda. Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayan, 1928’de “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası ile zirveye ulaşan ve daha sonra gelen baskı ortamında ve Azınlık politikaları ile devam eden süreç, adeta bir dil-kırımına dönüştü.
1999’da Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından anadili hakkını, çok dilliliği ve kültürel çeşitliliği desteklemek, anadilinin kullanımı ve geliştirilmesinin önündeki yasal engelleri kaldırmak ve anadili öğrenim hakkına dikkat çekmek amacıyla 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü kabul edilmiş, anadili ve anadilinde eğitim hakkı güvence altına alınmıştır.
Aradan 22 yıl geçmesine rağmen, “Anadil Konusu” Türkiye için pek hala bir şey ifade etmiyor.
Türkiye’de yaşayan insanlar bu şartlar altında ana dillerini ne kadar kullanabiliyor? Türkiye’de anadili farklı olan hangi halklar var? UNESCO’ya göre, Türkiye’de 15 dil yok olmak üzere.
UNESCO’nun hazırladığı “Tehlikedeki Diller Atlası‘n”a göre Türkiye’de üç dil; Kapadokya Yunancası, Mlahso ve Ubıhça çoktan yok oldu. 15 dil ise tehlike altında.
• Güvensiz (çocukların konuşabildiği ancak aile ortamı gibi kısıtlanmış diller): Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes ve Zazaca (Kirmancki)
• Açıkça tehlikede (çocukların söz konusu dili ana dili olarak öğrenemediği diller): Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri, Süryaniceye benzeyen Suret, Batı Ermenicesi
• Ciddi tehlikede (yaşlı neslin konuştuğu, orta neslin anladığı fakat 3’üncü nesle aktarılmayan diller): Gagavuzca, Ladino, Turoyo
• Kritik boyutta tehlikede (yalnızca büyük anne/büyük baba gibi yaşlı neslin nadir olarak konuştuğu diller.): Hertevin
Dil çalışmaları ve envanterinde bir diğer önemli kaynak olan Ethnologue adlı internet sitesi ise Türkiye’de halihazırda konuşulmakta olan 39 dil olduğunu yazıyor. Listede Osetçe, Uygurca, farklı Arapça lehçeleri, Sırpça ve Arnavutça gibi diller var.
Türkiye’deki bazı STKlar özellikle, Dünya Anadili Günü kapsamında açıklamalar yapıyor; anadiller üzerindeki yasakçı ve baskıcı politikalara son verilmesi çağrısında bulunuyor.
Türkiye’de konuşulan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan veya kırılgan kategoride yer alan 18 dilin korunması ve yok olmalarının önüne geçilmesi için hala gerekli siyasi irade ve anayasal düzenlemeler yapılmadı. Anadili hakkı önünde hala sıra sıra engel.
Kürtçe, Arapça, Lazca, Ermenice, Hemşince, Çerkezce, Çeçence, Süryanice gibi dillerden olan milyonlarca bireyin kendi anadillerinden koparıldığı, kendi anadilleriyle eğitim göremediği bir ortamda Türkiye’de “Anadil” dendiğinde tek akla gelen dili yabancı özellikle de İngilizce ya da Arapça kelimelerden temizlemek.
Anadil’den hala bunu, yani “mutlak anadil” kabul edilen Türkçe’nin arı bir dil olmasını anlıyor bir çok insan.
Hatırlamak lazım geçen yıl, HDP sözcüsü ve Mardin Milletvekili Ebru Günay, anadili hakkının Türkiye’de konuşulan tüm diller için uygulanması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla TBMM’ye verdiği araştırma önergesi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
“Anadili hakkının Türkiye’de konuşulan tüm diller için uygulanması için gerekli tedbirlerin alınması ve kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.” denen tasarı nerdeyse basına bile yansımadı.
Kürtçe ve Türkçe verilen soru önergesinin Kürtçesi, “iç tüzüğe aykırı” olduğu gerekçesiyle, işleme dahi konulmadan iade edildi.
TBMM’ye sunulan soru önergesinde “Milyonlarca insanın anadili olan Kürtçe dili neden suç unsuru olarak görülmektedir? Türkiye’de farklı dillerin tanınması, korunup geliştirilmesi için hükümet politikalarınız nelerdir? Kürtçenin ülkemizde yasal statüye kavuşması için bakanlığınızca yürütülen herhangi bir çalışma var mıdır?” soruları soruldu.
Anlaşılan “Anadil” sadece Türkçe dışında bir anadili olanların sorunu, iki-dilliler dışında Türkiye’de çok dilliliği zenginlik olarak gören yok, aksine çok dillilik hala bir tehdit.
Anadolu’da yüz yıl öncesine kadar 20 civarında dil konuşulduğu biliniyor. Yaşanılan çoraklık, kaybedilen zenginlik ortada. Yaklaşık yüz yıldır uygulanan tekçi politikalar yüzünden memleket bir “ölü diller” diyarı olmuş neredeyse.
Türkiye’de sadece Kürtçe değil, Türkçenin dışındaki tüm diller ya baskıya uğruyor ya da asimile ediliyor. Ermenice, Rumca, Süryanice, Hemşince ve Lazca bunların başında.
Dilin gündelik kullanımdan çıktığı an ölüme doğru yürümeye başlıyor. Kısaca, “Vatandaş Türkçe Konuş” politikası bugün hala diri – sokakta anadilini konuşmayan bir halkın gelecek nesile bu dili miras bırakamayacağını biliyor, bunu özellikle yapıyorlar.
Dili unutunca kültürünü ve kimliğini unutuyor insan, kimliğini unutunca tarihini…
Otobüsteki adam, insanlara unutun diyor, kendinizi, kimliğinizi unutun.
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***