İstanbul’da Mısır Çarşısı’nda 1998 yılında meydana gelen patlamadan 24 yıldır yargılaması süren Pınar Selek 4 kez beraat ettikten sonra, Yargıtay Ceza Genel Kurulu yeniden beraat kararını bozdu. Karar İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldikten sonra kesinleşecek.
Haberi Fransa’nın Nice kentinde medyadan öğrendiğini belirten sosyolog Pınar Selek, “Kendisine yöneltilen mesnetsiz, kaynaksız, delilsiz iddialardan artık yorulduğunu” dile getirerek, şoku hala atlatamadığını dile getirdi.
Selek, “Sonuna kadar direneceğim, bu komployu bana yapanların benim gündemimi, benim psikolojimi belirlemesine izin vermeyeceğim, hayata devam edeceğim. Hayatı bir şiir tadında yaşamak istiyorum” diyor.
Pınar Selek’in avukatı Akın Atalay da, “Bu davanın yıllar önce beraatle sona ermesi gerekiyordu. ‘Biz planladık’ diyen tanık bile 12 yıl önce beraat etti. Pınar masumdur. Gerekçeli kararı bekliyoruz, ardından harekete geçeceğiz” dedi.
24 yıl önce bugün
Her şey 9 Temmuz 1998’de İstanbul’da, Mısır Çarşısı’nda Ünlüoğlu Büfe’de meydana gelen; 7 kişinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamayla başladı. İlk belirlemelerde polis, olayın tüp gaz patlamasından meydana geldiğini bildirdi. Bu olaydan iki gün sonra Pınar Selek, “Kürt hareketiyle ilgili yaptığı sosyolojik bir araştıma” nedeniyle gözaltına alındı.
Olaydan bir ay sonra, cezaevindeyken, televizyondan, Mısır Çarşısı saldırısının “tüpgaz patlaması değil terör saldırısı olduğu” haberini duydu, ardından “saldırının zanlısı” olarak kendi fotoğraflarını gördü. Dayanak, hiç tanımadığını, adını o güne kadar duymadığını söylediği Abdülmecid Öztürk adlı bir gencin “patlamayı Pınar Selek ile birlikte hazırladık” ifadesiydi. Pınar Selek’in sosyolojik araştırma dosyası, Mısır Çarşısı saldırısı ile birleştirildi.
Bu arada, olaya ilişkin bilirkişi raporları “tüpgaz sıkışması” dedi. Kriminal Laboratuvar Raporu’nda “patlamada bomba bulgusu olmadığı” tespit edildi.
Ancak bütün bu bulgulara rağmen, Pınar Selek, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla DGM askeri hakimliğince tutuklanarak cezaevine kondu. Bu sırada Emniyet bomba uzmanlarının “olay yeri inceleme raporunda” da patlamaya “bombanın yol açmadığı” sonucuna varıldı.
Bütün bunlara ek olarak, Abdülmecid Öztürk, hakim karşısında, polis tarafından alınan ifadesinin “işkence altında zorla imzalatıldığını” söyleyince, Öztürk ve Selek beraat etti. Savcılık Öztürk’ün beraatini temyize götürmedi. 2014 yılında Abdülmecid Öztürk’ün kararı kesinleşti.
Ancak Pınar Selek’in beraat kararı temyiz edildi. Alt mahkemelerin 4 kez beraat ettirdiği davalar, Yargıtay tarafından 4 kez bozuldu. Son olarak en üst merci olan Yargıtay Genel Kurulu, henüz avukatlara ulaşmayan ancak medyada yer alan haberlere göre, “bozma kararını” onadı. Yargıtay Genel Kurulu’nun son verdiği kararı görüşecek olan İstanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin ise bu karara direnme şansı yok.
VOA Türkçe’ye konuşan Pınar Selek, “15’inci Ağır Ceza onaylayıncaya kadar mahkum değilim. Ama onaylanınca mahkum olacağım. Dört tane rapor, bomba olmadığını yazdı, tanık yok. Sadece bir şahsın Pınar Selek içerideyken ‘beraber planladık’ ifadesi var. Onu da işkence altında imzalatmışlar. Böyle olduğu anlaşılınca ikimiz de beraat ediyoruz. Çünkü tanık yok, kanıt yok, rapor yok, delil yok, bana soru bile sormadılar. Ben hala 24 yıldır yargılanıyorum. Böyle bir absürd olay görülmüş müdür? Çok yorgunum artık” diyor.
“Tümüyle akıl, mantık ve hukuk dışı”
Böylesine karmaşık bir davada Pınar Selek’i yüzlerce avukat savunuyor ancak 25 kadarı aktif olarak davayı izliyor. Bunlardan birisi de Akın Atalay. VOA Türkçe’ye dosyanın içeriği hakkında bilgi veren Avukat Akın Atalay, sürecin hukuk dışı olduğunu belirterek, “Bu davanın bütün akıl dışı, mantık dışı, hukuk dışı süreci bir yana, iki konu çok önemli: Birincisi, Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın nedeni bomba değildir. İkincisi ise, işkence altında ve kesinlikle yasak olduğu halde, avukatsız ifade alamazsınız diyen AİHM kararları var, tümü avukatsız süren uzun gözaltı süresinde ‘bombayı Pınar’la beraber koyduk’ şeklinde ifade verdirtilen, daha sonra hakim huzurunda da savcılıkta olduğu gibi polis ifadesini reddeden diğer sanık bu suçtan beraat ediyor ve bu beraat kararını savcı temyiz etmiyor. Temyiz edilmeyen bu beraat kararı kesin hüküm oluyor. Yani polisteki ifadesi kendisi için delil olmayan ifadesi, hiçbir hukuki sonuç doğurmaz, beraat etmesine engel olmazken; ‘birlikte yaptık’ dediği Pınar Selek için ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmek istenmesinin temelini, dayanağını oluşturuyor. Onun çıktığı gün Pınar’ın davası düşmeliydi” dedi.
“Geciken adalet”
Akın Atalay, “Geciken adalet, adalet değildir. 24 yıl boyunca yargılama adı altında taciz edilen, süründürülen, sürgünde yaşamak zorunda bırakılan, ailesine ve kendisine onulmaz acılar yaşatılan en değerli yaşlarını sürekli olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası tehdidiyle yaşamak zorunda bırakılan bir insan için sonunda adalet yerini buldu demek artık imkansız. Bu davada adalet çoktan öldürüldü” dedi.
Selek’in beraat etmesi için tüm hukuki yolları sonuna kadar kullanacaklarını belirten Atalay, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararını görmedik. Gerekçeli karara göre ne yapacağımızı kararlaştıracağız. Eninde sonunda Pınar beraat edecek. Bundan zerre kadar kuşku duymuyorum. Ama 24 yıldır ona yaşatılanların hesabını kim verecek? Adalet yerini bulmuş olacak mı?” diye konuştu.
Pınar Selek de, “Dünyanın dört bir yanından gazeteciler arıyor ve bana soruyor, yargılama sürecini anlatmamı istiyorlar, ben de anlamıyorum ki anlatayım onlara. Anlamıyorum, gerçekten, ortada hiçbir şey yok, olayla ilgili konuşan tek kişi bile beraat etmiş ama benim davam sürüyor” sözleriyle karar karşısındaki şaşkınlığını dile getirdi.
İfadesinde Pınar Selek adını veren ve 12 yıl önce beraat eden Abdülmecit Öztürk, yargılamanın “haksız ve uzun” olduğu şikayetiyle AİHM’e gitmişti ve AİHM Türk hükümetini tazminat ödemeye mahkum etmişti. Pınar Selek, “Bu olay hakkında konuşan kişi bile 2014’te beraat etti, AİHM’den tazminat kazandı. Akıllara durgunluk veren bir durum” diyor. Selek, duygularını ise, şu cümlelerle açıklıyor:
“Hala şaşkınlık içindeyim, hala şoku atlatamadım. İyi ki şaşırma duygumuzu yitirmiyoruz. İyi ki hala şaşırabiliyoruz bu olanlara. Aslında ben yalnız değilim, ülkede bir sürü insanın başına bir sürü şey geliyor. Bir sürüsü cezaevinde, bir sürüsü kaçmak zorunda kaldı. Acımasız, mantık dışı, insanlık dışı uygulamaların bir parçası. Benim davamın diğerlerinden farkı, 24 yıldır sürmesi. Tam bir inat meselesine döndü. Ben sonuna kadar direneceğim, bu komployu bana yapanların benim gündemimi, benim psikolojimi belirlemesine izin vermeyeceğim. Hayata devam ediyorum, üniversitede öğretim üyesiyim, yaratmaya, ilerlemeye ve sağlam durmaya devam edeceğim. Hayat çok kısa ve bu benim hayatım. Ben hayatı bir şiir tadında yaşamak istiyorum.”