İSTANBUL – Gözaltında 30 yıl önce kaybettirilen Hasan Gülünay için adalet talebini yineleyen Cumartesi Anneleri, hakikatin açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması ancak uluslararası bir soruşturmayla mümkün olacağını ifade etti.
Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle eylemlerinin 903’üncü haftasını online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul’da gözaltında kaybettirilen Hasan Gülünay için adalet talebi yinelendi.
Basın metnini gözaltında kaybettirilen Hasan Ocak’ın yeğeni Dilcan Acer okudu. Acer, 903 haftadır adalet haykırdıklarını belirterek, söz konusu gözaltında kaybetmeler olunca adaletin sağlanmadığının altını çizdi. Acer, “Gözaltında kaybetmeleri suç olmaktan çıkaran, kaybedenleri cezasızlık zırhıyla koruyan mevcut sistem, kayıplarını arayan aileleri cezalandırıyor. Bu yüzden her yolu, her yöntemi kullandığımız halde sonuç alamıyoruz” dedi.
ÇIKTIĞI EVİDEN BİR DAHA GERİ DÖNMEDİ
30 yıl önce katledilen Hasan Gülünay’ın kimliğinin 23 Mayıs 1992’de Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkenceyle katledilen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden çıktığını vurgulayan Acer, “Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay, polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi. Hasan’ın işyeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını ve Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi. Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyeti’nde üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ dedi” diye belirtti.
AİLE VE TANIKLAR TEHDİT EDİLDİ
Ailenin bu konuyu kamuoyuna duyurduğunu belirten Acer, Gülünay’ın gözaltında olduğuna dair tanık beyanlarını anımsattı. Acer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık da yüzünü görmediği bir kişinin işkencede ‘Ben Hasan Gülünay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açıklamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildi. Aile; Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi mercilere başvurdu. Yargı makamları, olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Bunun üzerine aile 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı.”
HAKİKAT ENGELLENDİ
Gülünay hakkındaki hakikatin ortaya çıkmasının uluslararası hukuka aykırı olarak zamanaşımıyla engellendiğini dile getiren Acer, “Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca ‘yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine’ hükmetti. Ancak dosyayı etkili bir soruşturma yapılması için yetkili savcılığa göndermedi. Zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı” dedi.
ADALET ÇAĞRISI
Acer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gözaltında kaybedilişinin 30. yılında Hasan Gülünay için bir kez daha hakikat ve adalet çağrısında bulunuyoruz. Gülünay’ın güvenlik güçlerince gözaltına alındığını ve onların kontrolleri altında öldüğünü doğrulamaya yetecek ciddi ve tutarlı emareler mevcuttur. Hakikatin açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması ancak uluslararası insan hakları hukukuna uygun bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi ile mümkün olacaktır. Bu yüzden siyasi ve adli makamları uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 204 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***