Bir masa duruyordu odanın ortasında, kocaman. Hani görünce masa da masaymış ha dedirten. Başka masalara çok benziyordu aslında, öyle gösterişli oymaları, itinalı keser darbe izleri, usta marangoz alametleri filan yoktu. Bir masa yapayım da üstünde yemek yensin, içki içilsin bol bol ve dökülürse bazen üstüne, belki iz bıraksın, daha çok neşe ile birlikte diye düşünülmüş olmalı. Bu yüzden kocamandı, dediğim gibi. Fakat diğerlerinden ayrılan bir yeri vardı masanın, iki bacağı bir ülkede, diğeri iki bacağı başka bir ülkedeydi. Bölücü bir masaydı…
Masa İspanya’dan Fransa’ya uzanıyordu, resmi olarak. Tam tersini de söyleyebilirdik. Hangi ülkeden bakarsanız artık. Masanın pek umurunda değildi bu aslında. Bask ülkesindeydi o. Masanın, evin ve bir ülkenin ortasından sınır geçirmişti, sınır çizicileri. Bir tarafı İspanyolca konuşmalıydı onlara göre, soldan üçer sandalye, diğer tarafı Fransızca konuşmalıydı, biraz daha büyük kalmıştı bu taraf, beş-altı sandalye kadar. Eğer müsaade ederlerse egemenler, Baskça da konuşabilirlerdi, daha çok kendi aralarında. Bu yüzden dünyada sadece Baskça bilen hiç kimse yoktu. Her Basklı başka bir dil de konuşuyordu.
Kötü bir şey gibi görünmüyor bu uzaktan galiba. Madem öyle hepinize, Baskça öğrenme mecburiyeti yazıyorum, görün gününüzü…
Mecburi Kürtçe de olur, neden olmasın…
Bir kısmı, İspanya devriminde geçen bir film için Bask ülkesinde mekan bakıyorduk. Çok seviyorum film için mekan bakmayı. Bütün her yeri dolaşıp, daha önce kafanızda yarattığınız olan bir yeri buluyorsunuz. Rüyanın geçtiği yeri, aramak gibi bir şey. Tek farkı rüyanın önce değil, sonra görülüyor olması.
Bir film kadar, rüyaya yakın bir şey var mı ki ?
Basklı arkadaşlar anlatıyordu. Franco rejimi sırasında kaçak geçiş yeriydi burası. Bazen savaşmak için İspanya tarafına geçiyordu eylemciler ama daha çok Faşist baskıdan, Fransa’ya kaçmak için kullanılıyordu.
Artık Avrupa Birliği vardı ama hala işlevini sürdürüyordu. Yakınları daha çok orada olduğu için Fransa’ya gitmek isteyen göçmen Afrikalılar, Fransa sınırında durdurulup, engellendiğinden, Basklı solcular, onları yine buradan Fransa’ya taşımaya devam ediyorlardı. Tabii ki karşılıksız…
Onurlu bir şey solcu olmak…
Bu arada, ‘Masa değil ki bölücü olan, bölünen o’, diyebilirsiniz ama ne bileyim ben, hep bize bölücü dedikleri için böyle demiş olmalıyım.
Sonra, bu bölücü masanın üstünde, bir şişe şarap açtı Basklı arkadaş. Bir ülkeden diğer ülkeye uzattı.
Çok saçma değil mi şu sınır dedikleri şey ve devlet başkanları…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***