Futbol ekonomisti ve T24 yazarı Tuğrul Akşar, eski TFF Başkan adayı Erdal Alkış ve akademisyen Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu‘nun imzasıyla yayınlanan “Türk Futbolu Manifestosu”nda Süper Lig’in marka değerinin 26 yıl öncesine düştüğü hatırlatılarak, Türk futbolunun rekabetçi bir yapıya kavuşmasının en temel çözümünün devrim niteliğinde değişikliklerle olabileceği kaydedildi. Manifestoda, Türkiye Futbol Federasyonu’nun idari ve mali olarak kendisi yenilemesi gerektiğinin altı çizilirken, siyaset ve sporun iç içe girdiği belirtildi.
Tuğrul Akşar, Erdal Alkış ve Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu imzalı “Türk Futbolu Manifestosu” şu şekilde….
Türk Futbolu Manifestosu
Futbol her geçen gün gelişmelere açık olan, profesyonel bir uğraşı, bilimsel bir araştırma konusu, seyredenler açısından heyecan verici bir gösteri, toplum bilimi açısından tüm dünyada olağanüstü boyutlara ulaşan ticari bir uğraş durumundadır.
Toplumsal gelişmede küçümsenmeyecek bir yere sahip bulunan futbol, sektörel anlamda da önemli sayılabilecek bir yapı sergilemektedir. Bütün bu gelişmelere karşın, futbolu herkesin aktif olarak katılımda bulunabildiği bir spor dalı haline getirebilmek için var olan potansiyeli, dengeli bir düzeyde geliştirip benimsetmek futbol yönetimi ile ilgilidir.
Son yıllarda, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)’ nin problemli olarak sunmuş olduğu futbol hizmetlerinde, siyasi ve bürokratik egemenlik gibi şekillerde kendini gösteren idari tıkanıklıklar dikkat çekmektedir. Dolayısıyla hızlı bir değişimin yaşandığı günümüz ortamında futbola katılımın ve faaliyetlerin ülke düzeyine optimal biçimde sunulmasını sağlayacak yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu sık sık vurgulanmaktadır.
Türk futbolundaki temel problemler
Bugün Türk futbolunun yapısal nitelikli önemli sorunları bulunmaktadır. Bu bağlamda Türk futbolundaki temel problemleri ana başlıklar olarak,
1. Ekonomik,
2. Finansal,
3. Örgütsel,
4. Yönetsel,
5. Yasal sorunlar bulunmaktadır.
Son yirmi yılda, futbolumuz parasal büyümesini artırırken, sportif performansta geride kalmıştır. Bunun ana nedeni ise yukarıda sayılan sorunlardır. Bu dönemde futbolumuzdaki parasal büyümeyi yönetecek bir idari ve örgütsel yapılanma gerçekleştirilememiştir.
Bunun kaçınılmaz sonucu ise; Türk futbolu, 2000’deki UEFA ve FIFA sıralamasının gerisine düşmüş olmasıdır.
T.F.F.’nin idari yapısının; serbest piyasa mekanizmalarına uyum sağlayabilecek rekabet, hız, kalite ve verimlilik şartlarını yerine getirerek etkinlik kazanacağı; mali yapısındaki etkinliğin ise, finans kaynaklarının futbolla ilgili bütün kurum ve organizasyonları kapsayacak şekilde objektif ve sistemli kullandırılmasına bağlı olduğu ileri sürülebilir.
Özerkliğin “mali açıdan kendi kendini finanse etme” ilkesinin sporda profesyonelliği ön plana çıkardığı göz ardı edilmeyerek; T.F.F.’nin özerk kurumsal yapısının, sporun amatör dokusuna aykırı olmayan ve günümüz şartlarına uygun çağdaş yönetim anlayışına kavuşturulması gerekmektedir. Federasyonun özerkliği sadece kâğıt üzerinde olmamalı ve kurumsallaşmanın devam etmesi için siyasi otorite federasyonun özerk yapısını desteklemelidir.
Dünya Futbolunun yöneticiler kuruluşu olan F.I.F.A. Futbolda kuralların uygulanması, değiştirilmesi, uluslararası maçların ve turnuvaların düzenlenmesi konusunda en yetkili organdır. U.E.F.A. ise “Avrupa futbolunun sorunlarım incelemek, birlik üyelerinin sportif ilişkilerini geliştirmek, pekiştirmek ve karşılıklı menfaatlarını korumayı” amaçlamaktadır. Birlik üyeleri arasında çıkabilecek muhtelif problemleri ve ihtilafları önlemek, organizasyonlar düzenleyerek, başarılı olanları ödüllendirmek ve bu yolla üyeleri arasında rekabet ortamı yaratarak, Avrupa futbolunun ilerlemesine katkıda bulunmaktadır.
TFF, dünyadaki gelişim ve değişimlerin gerisinde kaldı
Dünyadaki gelişim ve değişimlerin gerisinde kalan TFF, başarıyı yakalamakta gecikmiş ve diğer tüm kurumların bağımlısı haline gelmiştir. TFF, siyasi çekişmelerden uzak tutulmalı ve hiçbir siyasi parti veya hükümetin etkisi altında kalmamalıdır.0
TFF, bu çerçevede; dünya futbolunu yakından takip etmelidir. Futbolun tepe yönetimleri olan FIFA, UEFA’nın çalışmalarının uygulamalarını ve projelerini izlemeli, bu kurumlar ile eşgüdüm içinde çalışmalı, futbolun taban birlikleri ve paydaşları ile birlikte sürdürülebilir idari ve mali bir yapı oluşturmalıdır.
Son dönemlerde, TFF, Dünya ve Avrupa futbolunun finansal çabaları ve bütçe uygulamalarının gerisinde kalmıştır.
Bu yeni gerçeklikle ve Avrupa futbol endüstrisinin 2010’dan bugüne daha büyük küreselleşme ve teknolojik yeniliklerle evrildiği gerçeğiyle başa çıkmak için yeni geliştirilmiş finansal çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır.
UEFA İcra Komitesi Nisan 2022 toplantısında, yeni UEFA Kulüp Lisanslama ve Finansal Sürdürülebilirlik düzenlemeleri hayata geçirerek, futbol endüstrisinin evriminde, futbolun kaçınılmaz finansal etkilerinin yanı sıra, pandemi, toptan reform ve yeni finansal sürdürülebilirlik düzenlemelere ihtiyaç olduğu vurgulamıştır.
UEFA, kulüplerin bu yeni zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olacak bu yeni önlemleri geliştirmek için, Avrupa futbolu genelindeki paydaşlarıyla birlikte çalışarak, yapılacak düzenlemelerin, oyunu korunmasına ve gelecekteki olası şoklara hazır olunmasına yardımcı olurken, rasyonel yatırımları teşvik ederek, oyun için sürdürülebilir bir gelecek inşa etmektedir.
Finansal Fair Play, Türkiye’de yeterince anlaşılamadı
UEFA Kulüp Lisanslama ve Finansal Sürdürülebilirlik kapsamındaki yeni düzenlemelerin temel amacının finansal sürdürülebilirliği sağlamaktır. Düzenlemeler; ödeme gücü, istikrar ve maliyet kontrolü olmak üzere üç temel unsur aracılığıyla gerçekleştirilecektir:
Futbolun tepe yönetimleri FIFA, UEFA gibi kuruluşlar futbolda ekonomi yönetimi ile ilgili birçok kararları ve uygulamaları hayata geçirmişlerdir. Dünyada futbolun ekonomik gelişimini sürdürmeye yönelik alınan ‘Finansal Fair Play` gibi uygulamalar, Türkiye’de yeterince anlaşılmamış ve uygulamalarda yetersizlikler ve problemler devam etmektedir.
Mutlak sportif başarı için yapılan sınırsız ve fütursuzca yapılan finansal harcamalar Türk futbolunun en büyük problemidir.
Türk futbolunun tepe yönetimleri bu gelişmelerden kendisine pay çıkararak, gelişen futbol endüstrisinde kendisini konumlandıramamış, büyüyen futbol pastasından pay alamamış aksine iflas etmiştir.
Dört kulübün borcu 17 milyar TL
Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) göre; Türk futbolunun dört büyükleri olarak nitelendirilen kulüplerin 1 Haziran 2021 ve 28 Şubat 2022’yi kapsayan döneme dair dokuz aylık bilançolarında, yıllık gelirlerinin en az dört katı kadar borcu bulunmaktadır. Bu kulüpler dokuz ayda 1 milyar 121 milyon lira zarar etmiştir. Sadece bu dört takımın toplam borcu 17 milyar TL’ye ulaşmış durumdadır. Türkiye’ profesyonel faaliyet gösteren 127 kulübün toplam borcunun 30 Milyar TL olduğu bu rakamın kur farkı ve faizlerden oluşacak şekli ile 50 Milyar TL’ ye ulaşacağı ifade edilmektedir.
Türk Futbolunun göz bebeği Süper Lig’in değeri 2015 yılında 880 milyon Euro olarak açıklanan değeri, 2016 yılında 508 milyon Euro olmuştur. Süper Lig, 5 yılda %42,3 erirken, son yılların en düşük değeri ortaya çıkmıştır. Süper Ligin yayın hakları geliri, yayıncı kuruluşların bir önceki ihalede 500 milyon dolara aldığı yayın hakları için teklif 6 yıl içerisinde içinde 2022 yılında 152 milyon dolara düşmüştür.
Süper Lig’in marka değeri 26 yıl öncesine döndü
Bugün, Süper Ligin marka değeri 450 milyon dolardan, 140 milyon dolara düşerek 26 yıl öncesine dönülmüştür.
Süper Ligin değerinin erimesiyle birlikte, son yıllarda dört ülke değer sıralamasında Türkiye’nin üzerine çıkmıştır. Portekiz 976 milyon Euro ile 6. sıraya yerleşirken, Rusya 910 milyon Euro ile 7. durumda. Hollanda’nın 888 milyon Euro ile 8. sıraya yükseldiği listede, Belçika ise 682 milyon Euro ile 9. sırayı almıştır.
Türk futbol yönetiminden sahip olmuş olduğu esnek olmayan hantal yapılardan kaynaklanan problemlerden dolayı, dünyadaki bilim ve teknolojilerdeki gelişmelere ayak uyduramamıştır. Dünya’daki rakipleri ile rekabet edebilecek düzeyi yakalayamamıştır.
Türk futbolu, uzun yıllar kendi markasını oluşturamamış, ligini, kulüplerini, futbolcularını ihraç edememiş, üretmeden tüketici durumunda kalarak yüksek fiyatlı ithal futbolcu, teknik heyetler transfer ederek ile sınırlı gelirleri bol bol harcayarak çökme noktasına getirilmiştir.
Birçok kulüp, destek ve gelirlere rağmen iflas etti
Devletin, hükümetlerin, belediyelerin destekleri olmadan, Türk futbolunun ayakta durması mümkün görünmemektedir. Kulüplerin, devlet destekli TRT yayın gelirleri, şans oyunu ve TFF’nin isim hakkı gibi gelirleri olmazsa, bugün birçok Anadolu kulübü varlığını sürdüremeyecektir. Hatta birçok kulüp bu desteklere ve resmi gelirlere rağmen iflas etmiş ve kapanmıştır.
Son zamanlarda yaşanan TFF’ yönetimindeki istifalar ve değişiklikler ile birlikte yayın ihalesindeki belirsizlikler, hakemlik kurumundaki krizler, Profesyonel Liglerdeki, Bölgesel Amatör Liglerdeki statü tartışmaları gibi halının altına süpürülmüş problemler yumağı, Türk futbolunu tükenmişlik sınırına getirmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada; Türkiye Futbol Federasyon Kanunu’nda 1923 yılından bugüne kadar 7 defa değişiklik yapılmış, 43 Federasyon başkanı görev yapmıştır. 6 bin tescilli futbol kulübün temsil ettiği 300 delegenin Türk Futbolunda başkan adayının belirlenmesinden çok yapısal reformlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Dünyada değişen yeni ekonomi yönetim sistemleri ile birlikte, Endüstri 4.0 sürecine giren tüm sistemler, yapısal özelliklerini yenilemektedir. Bu çerçeveden bakıldığında, Türk futbolu dijitalleşmenin gerisinde kalmıştır. TFF, Futbol bilim ve teknolojisi ile tanışmalı; İnovasyon ve Metaverse, Web3.0, uygulamaları ile birlikte, yeni ürün ve hizmetler geliştirmeli, katma değer yaratmalı, rakipleri ile rekabet etmelidir. TFF kendisi ile birlikte kulüpleri, ligleri yeniden yapılandırmalıdır.
Türk futbolunun kurtuluşu ve rekabetçi bir yapıya kavuşmasının en temel çözümü yasal düzenlemelerde yapılacak olan devrim niteliğindeki değişiklikler olmalıdır. Sadece yasal düzenlemelerle sorunların üzerinden gelinebileceği anlayışı ne yazık ki, günümüz futbol yapılanmasında geçerli bir yaklaşım değildir.
Mevcut statüko sorunların kaynağı oldu
Futbolumuzun rekabet yetkinliğini yükseltebilecek, Avrupa ve Dünya futbolundan ekonomik, finansal ve sportif olarak hak ettiği payı alabilecek bir yapının tesis edilmesi gerekir. Bunun için soruna uzun vadeli ve stratejik bir anlayış ve yapısal nitelikte yaklaşılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Bugünü kurtarmaya yönelik palyatif çözümlerden daha çok yarınları kurtaracak bir futbol yapılanması örgütlenmelidir. Bu kapsamda Türk futbolunun rekabet düzeyi ve kalitesini artıracak kapsayıcı kurumlar oluşturulmalı; kalıcı başarıyı getirebilecek sürdürülebilir ve sağlıklı bir mali yapı sağlanmalıdır.
Futbolumuzun üst yapı örgütlenmesi günümüz futbolunun gereksinimlerini karşılamaktan uzaktır. Mevcut statüko altmış beş yıldır Türk futboluna başarı getirmemiş, aksine sorunların kaynağını oluşturmuştur.
Özellikle Avrupa’da son yirmi yılda kulüp futbolu ciddi parasal getiri sağlayan bir alan olurken, TFF bu gelişimi ve değişimi iyi okuyamamış, futbol üst örgütlenmesini buna organize edememiştir.
Futbolumuzun ana gelir kaynağı olan naklen yayın konusunda ne kulüpler birliği ne de TFF sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapı tesis edememiş, bu konuda sahip olduğu misyonunun gereklerini yerine getirememiştir.
Siyaset ve spor iç içe geçti
Futbolumuzun üzerinde siyasetin etkisi her geçen gün daha da artmaktadır. Özellikle yeni çıkan “Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Yasası” ile bu konuda yürütmeye geniş ve mutlak yetkiler tanınmış; ancak borçlu kulüpler bu yasaya karşı sorunlarının çözümlerine yönelik bir etki ortaya koyamamışlardır.
FIFA’nın UEFA’nın almış olduğu kararlara özgü, kulüplerin profesyonel bölümleri ticari ve finansal olarak yeniden yapılanması gerekmektedir. Futbolda ekonomi yönetimine geçirilerek yükselen futbol gelirleri pastasından pay alabilecek sistematik yapılar oluşturmak gerekmektedir.
TFF, idari ve mali olarak kendisini yenilemeli, yasal düzenlemeler, teşkilatlanma ve organizasyon yapısı yeniden düzenlenmelidir.
Yıllardır tarihe damga vurmuş güzide kulüplerimizi kendi PR ve şahsi menfaatleri için kullanarak amacından saptırılmasına göz yumulmuştur. Dolayısıyla özerk yapının verdiği dayanaktan faydalanarak “sözüm ona” başarı için hesapsız transferler, harcamalar ile sadece kulüplerimiz değil ülke gençliği ve ekonomisine zarar verilmiştir.
Aynı zamanda sorunların çözümüne katkı sağlamak yerine çözüm için siyasileri devreye sokanlar ile siyasilerin spora müdahalesine itiraz edenler hep aynı kişiler olmuştur. Bu da maalesef içeride kısır döngü oluşturarak taraftar baskısına neden olmuştur. Bütün bunlar bu düzeni maalesef destekleyen en önemli etken olmuştur.
Bugün artık, Türk futbolu tarihte hiçbir yerde olmayacak kadar siyasetle iç içe girmiş durumdadır. Bunun kısa zamanda çıkabilme ihtimali de çok zayıftır.
Türk futbolu yenidünya futbol düzenine uygun olarak yeniden yapılanmalıdır. Türk futbolunu dünya markası yapmak için gerekli önlemler ve tedbirler alınmalıdır.
Türk futbolunun kurtuluşu dünyadaki gelişmelere uyum sağlayacak, objektif kriterlere dayalı, hesap verebilir, sürdürülebilir futbol ekosisteminin hayata geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
TFF, Türkiye’nin Federasyonu olmalıdır, futbol sevgisinin tohumlarını Anadolu’ya ekerek futbolu yeniden yeşertmelidir.
Türk futbolunun temel sorunları
Özetle;
Türk futbolunun temel sorunları olarak:
– Kurumsal Yönetim Yetersizliğini,
– Yanlış Şirketleşme ve Halka arzın yarattığı sorunları,
-Örgütlenme Sorunlarını
– Devletin Futbola sponsorluğunun artarak devam etmesinin neden olduğu sorunları,
– Kontrolsüz Transfer Harcamalarını,
– Ölçüsüz Ücret, maaş ve prim Personel Harcamalarının astronomik artışı,
– Kulüplerin Artan Borçlarını,
– Ekonomik konjonktürün olumsuz etkisiyle artan finansman maliyetlerini,
– Faaliyetlerinden kar yaratamayan kulüplerin giderek artan zararları sonucu, öz kaynaklarını yitirdiklerini,
-Futbol yayınlarındaki gelir düşüşlerini,
– Finansal sorunların giderek derinleştiğini,
Hep birlikte görüyoruz.
Türk futbol pastası hızla büyürken, bu geliri sevk ve idare edecek yönetsel yapıyı gerçekleştiremedik. Bu nedenle Türk futbolunun temel sorunu bir üst yapı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk futbolu sahip olduğu potansiyelleri itibariyle Avrupa futbolunda hak ettiği yere gelebilir. Yeter ki, bu potansiyeli harekete geçirebilecek yönetsel ve organizasyonel yapıları; rekabeti ve kaliteyi sağlayacak, sürdürülebilir ve sağlıklı bir mali yapıyı oluşturacak kapsayıcı kurumları inşa etmeliyiz. Toplum ve kültür olarak bunu yapabilecek yetkinliklere sahibiz.
Kamuoyuna saygılarımızla. Haziran 2022
Tuğrul Akşar, Futbol Ekonomisti
Erdal Alkış, Eski TFF Başkan Adayı
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu, Akademisyen
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***