Hukuksuzluklar Türkiye’de her geçen gün artıyor.
Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise hukuksuzluklara gözlerini kapatıyor.
Peaceful Action Platformu, Türkiye’deki sessiz yığınların sesi olmak için harekete geçti. Platform, yüksek mahkemenin bulunduğu Fransa’nın Strasbourg şehrinde yürüyüş organize ediyor.
24 Haziran Cuma günü saat 10.30’da başlayacak etkinlikte mahkemeye görevleri hatırlatılacak. “En çok ihtiyaç duyulduğu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nerede?” sloganıyla yola çıkan Paceful Action Avrupa’da bulunan herkesi dayanışmaya çağırıyor.
Cuma günü yapılacak eylemin katılımcı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Bold Medya Plus yayınında buluştu .
IJA Dışilişkiler Koordinatörü ve Journalist Post Yayın Yönetmeni Yüksel Durgut, Avukat Nurullah Albayrak, Solidarity With Others Derneği Yöneticisi Yüksel Kaya ve Peaceful Actions Platformu Koordinatörü Yasemin Aydın, Gazeteci İrfan Galip Dumlu’nun sorularını cevapladı.
Solidarity With Others Derneği Yöneticisi Yüksel Kaya, programın ‘sadece pankart tutup dağılan’ bir kalabalık’tan ibaret olmadığını vurguladı. Avrupa’nın pek çok noktasından Strazburg’a gelecek aktivistleri ağırlayacaklarını belirten Kaya, eylem kortejinin sadace AİHM’ye yürümeyeceğini, güzergahın, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine sessiz kalan Avrupa Konseyinin önünden de geçeceğini, geçerken bir takım mesajlar verileceğini ve hazırlanan dilekçenin Konsey’deki yetkililere teslim edileceğini vurguladı.
Kaya, programda sadece mağdurların konuşmayacağını, pekçok gazeteci ve sanatççı ve hukukçuların da destek vereceğini sözlerine ekledi.
Canlı yayın moderatörü İrfan Galip Dumlu (İGD): AİHM bu tür eylemlere nasıl bakıyor?
Peaceful Actions Platformu Koordinatörü Yasemin Aydın: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, içinde yaşadığı toplumdan bağımsız veya onun duyarlılıklarını yok sayan bir mahkeme değil. Bizim istediğimiz de AİHM’nin varoluş amacına ters olarak, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini görmezlikten geliyor. O kadar ki, bizler ‘Strazburg’da hakimler var’ diyebilmek isterdik ama bugün geldiğimiz nokta itibarı ile bunu maalesef söyleyemiyoruz. AİHM’nin kendi temel değerlerini ve görevlerini hatırlaması gerektiğini düşünüyoruz.
Mahkemenin, İnsanlığa karşı işlenen suçlar konusunda duyarsız kalmasının acı çekenler tarafındna yok sayılmadığını ve hoş görülmediğinin anlaşılması açısındna önemli bir eylem olduğunu düşünüyoruz.
Temsil ettiğimiz sivil toplum örgütlerinin ve Türkiye’de acı çeken yüzbinlerce kişinin temsilcisi olarak AİHM’nin önünde olacağız. Ortada çok net bir durum var ki o da AİHM, üzerine düşeni yapmamaktadır.
(İGD): Eylemin sloganlarında ortak mesaj ne olacak?
Solidarity With Others Derneği Yöneticisi Yüksel Kaya: Etkinliğimizin ana teması ‘Geciken adalet adalet değildir’ olacak. 8 yıldır mahkemenin önünde olan dosyalar var ve bu dosyaların sahipleri, uğradıkları haksızlıkların tescillenmesinden başka bir şey istemiyor. İkinci mesajımız da ‘Türkiye’deki hukuksuzluğu bir an önce durdurun’ diyeceğiz. Hakimlerin yakın çevresindeki insanların mağdur olmamasındna kaynaklı derin bir sessizlğe gömüldüklerine inanmak isteöiyoruz.
Programda Süvari de bir konser verecek. Kendi şarkılarının yanı sıra Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya ve Edip Akbayramdan da şarkılar seslendirecek.
Belki haksızlığa uğrayan insanların çığlıklarını duyamıyorlardır, bu sebeple kendilerine okumaları için yazılı bir dilekçe de sunacağız.
Avrupada yaşayan ve bir şekilde haksızlığa uğramış herkesi bu büyük eylemimize katılmaya davet ediyoruz.
(İGD): Türkiye’de 17-25 Aralık’la başlayan ve 15 Temmuzla zirveye çıkan bir hukuksuzluk ortamı var ve AİHM bu konulara kulak tıkıyor. AİHM’nin Türkiye’ye karşı sorumlulukları neidr, yaptırımları neler olmalıdır ve bu eylemin önemi nedir?
Avukat Nurullah Albayrak: Bu eylem Avrupa çapında yapılan eylemlerden en büyüklerinden biri olacak. Katılımcıların dile getireceği ortak nokta şu olacak: ‘Bizler, Türkiye’deki AKP iktidarının kendisine muhalif olarak gördüğü insanlarız ve İnsan olduğumuz için de temel bir takım haklarımız var. Sizden bu haklara saygı duyulması noktasından üzerinize düşeni yapmanızı istiyoruz. EsasenAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi olarak ‘Temel
İnsan Hakları ihlal edilen’ insanlara karşı asli görevinizi yapın’ diyecekler.
Türkiye’de çok ağır insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluk yaşanıyor ve AİHM’nin bu ilhah ve huluksuzlukları engellemesi yasal bir zorunluluk. Aslında AİHM’den beklenen sadece kendi görevini yerine getirmesi. Karşı karşıya olduğumuz durum, AİHM’nin kuruluş mantığı ile tamamen zır bir drum. 21. yüzyışda yaşıyoruz ancak 13, yüzyılda kazanılan bir takım insan haklarının savunulması gerektiği ile ilgili bir çağrı yapıyoruz, bukadar vahim bir durumla karşı karşıyayız.
Türkiye’deki iktidarın ve adalet mekanizmasının, temel insan haklarına karşı saygılı olmasının tesis edilmesi gerektiğini vurguluyoruz.
AİHM’NİN ERDOĞAN REJİMİNE VERDİĞİ AKIL(!): OHAL KOMİSYONU
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özellikle 15 Temmuz SÖZDE darbe girişimi sonrasında Türkiye’den yapılan başvuruların çokluğundan korktuğu için Erdoğan Rejimine OHAL Komisyonu adı altından bir yapı kurmasını tavsiye ederek sorumluluğu izerinden attı. Yalmızca bu bile Türkiye’de onbinlerce insanın mağdur olmasına neden oldu.
AİHM’nin yapması gereken örnek bir dosyayı alıp, inceleyip karar vermek ve benzeri binlerce dosya için emsal tesis etmekti ama bunu yapmadı, bunu yapmadığı gibi, Türkiye’de haksızlık ve hukluksuzların odak noktası haline gelen OHAL Komisyonu adlı ucube bir yapının mimarı oldu.
Yapılacak eylem umarız ki AHM’nin asli vazifesini hatırlamaya vesile olur.
(İGD): Böyle bir eylemin AİHM hakimleri üzerinde nasıl bir etkisi olabilir.
Avukat Nurullah Albayrak: Siz de biliyorsunuz ki hakimler de insan ve duyguları var. Robotik bir çalışma metodarı yok. Mesai saatleri içerisinde hakimler görevi başında iken yapılan geniş kapsamlı bir eylem karşısında, ‘Bu insanlar ne istiyor’ diyeceklerdir.
(İGD): Mağdurlar sesii duyurmak için bireysel olarak nasıl hareket etmeli.
Avukat Nurullah Albayrak: AİHM’nin üzerine düşeni yapmadığı ile ilgili sözlerimizin arkasındayız ama mağdurlara da şunu mutlak bir suretle hatırlatmak zorundayız. Uğradığınız haksızlıkları, iç huluk yollarında usulüne uygun bir şekilde mutlaka takip edin, ‘Türkiye’de hukuk yok, hak aramak nafile’ diye bakmasınlar, iç hukuk yollarını mutlaka ısrarlı bir şekilde yürütsünler. Doslayalarını AİHM’ye getirirken hiç bir eksiklik ve aksaklık bulunmasın.
Başvuru yapanlar ise dzenli olarak faks çekerek mektup yazarak bilgi istemeliler. Çok hukuki bir metne gerek yok. Durum özetlenşp, dosyam ne oldu diye sorulabilir.
(İGD):Türkiye’de esir tutulan çok sayıda gazeteci var, haberlere sansür sıradanlaşmış durumda, Sosyal medya bile esir alınmış durumda, bu eylem neler getirir?
IJA Dışilişkiler Koordinatörü ve Journalist Post Yayın Yönetmeni Yüksel Durgut: Bu aslında gecikmiş bir eylem, AİHM, Türkiye’de Erdoğan Rejimi tarafından esir tutulan gazetecileri zaten biliyorlar ama bu insan hakları ihlallerine sessiz kalıyorlar. AİHM’nin daha önce verdiği Mehmet Altan ve Şahin ALpay kararı var. O kararda sadece mağdur gazetecinin adını değiştirin, Hidayet Karaca’yı, Mehmet Baransu’yu, Mustafa Ünal’ı, Ahmet Böken’i koyun, maüduriyet aslında aynı. Deniz Yücel’le ilgili AİHM, nasıl Türkiye’ye yaptırım düzenliyorsa ismini saydığım hapisteki esir gazeteciler hakkında da aynı yaptırımları uygulamalılar.
AİHM’nin, hapishanelerdeki Türk ve Kürt 63 gazeteciye umut olacak bir karar vermeleri konusunda irademizi ortaya koyacağız.
(İGD): Türkiye’deki gazetecilere karşı yapılan insan hakları ihlalleri AİHM’nin gözünün önünde olmasına rağmen neden sessiz kalıyor? Neden masasya yumruğunu vurup adaleti sağlayın demiyor?
Yüksel Durgut: Erdoğan’ın 2017’de yaptığı ‘Kapıları açarım, mültecileri yollarım’ tehtidinin ve buna benzer tehtitlerin perde arkasında devam ettiğini düşünüyorum ama siz nasıl eniz Yüğcel Hakkında karar verebiliyorsanız, sadece yaptığı haberlerden dolayı, ki bunlardan birisi ‘Dünyadaki en iyi 100 haber’ arasına girmiş bir gazeteci olan Mehmet Baransu’nun 7 yıldır hapiste esir tutulması hakkında da vermek zorundalar. Bir korkuları var ama neden korkuktuklarını bilmiyorum.
Hidayet karacaya dizi senaryosundan 21 yıl, GDO’lu gıdalarla halkını zhirleyen bir iktidarı deşifre ettiği için, Bir komutanı, emri altındaki bir eri, eline tutuşturduğu bombanın pimini çekip öldürdüğü için haberden dolayı içeride esir. Eğer AİHM bunları görmezden gelirse gerçekliği de tartışmalı hale gelir diye düşünüyorum.
(İGD): Türkiye’den ayrılmış gazeteciler hala Erdoğan’ın uzun kollarının tehtidi altında, Ahmet Dönmez saldrıya uğradı, Cevheri GÜven ve Adem Yavuz Arslan’a tehtidler devam ediyor bu konuda neler diyeceksiniz?
Yüksel Durgut: Aslında buna benzer bir durum benim başıma da geldi, Geçtiğimiz günlerde Diyanete ait bir camiye Cuma Namazı için gittiğimde, Senin kim olduğunu biliyoruz, bir daha bu camiye gelme’ dediler. AİHM’nin buna benzer açık tehtidler alıp almadığı ile ilgili bir bilgimiz yok ancak, AİHM’nin özellikle Hizmet Hareketine karşı Erdoğan Rejimi tarafından uygulanan sistematik insan hakları ihlallerine kariı sessiz kaldıkları ortada. Gazetecilere karşı yapılan saldırı ve tehditlerin temel insan haklarına karşı birer suç olmasına rağmen Mahkeme’nin sessizliği anlaşılamaz.
AIHM, masasındaki dosyalarla ilgili kararını mutlaka vermeli.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***