Maliye Bakanı Nebati bir dizi şey itiraf etmiş ama kanımca en barizi cehaletinin itirafı.
Kimse iktisatçı olmak, iktisada giriş düzeyinde olsa bile iktisat bilmek zorunda değil ama söz konusu kişi ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ise durum biraz değişiyor.
AKP’nin Kızılcahamam kampı çok ilginç itiraflara sahne oldu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan 30. İstişare toplantısının kapanış konuşmasında şu ifadeleri kullanmaya cüret edebildi: “Akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçektir ki; dünyada her kim bu kardeşinize saldırıyorsa aslında Türkiye’ye saldırıyor demektir. Dünyada her kim AK Partiyi ve Cumhur İttifakı’nı kötülüyorsa aslında Türkiye’yi hedef alıyor demektir.”
Dünyanın hiçbir demokratik hukuk devletinde bir Cumhurbaşkanı, her türlü yürütme yetkisini üstlenmiş, yargı ve yasamayı da çok büyük ölçüde kontrol eden, kullanan, manipüle eden bir cumhurbaşkanı böyle bir açıklama yapamaz.
Cumhurbaşkanı’nı, AKP’yi ve Cumhur ittifakını kötülemek, eleştirmek, çok sert eleştirmek muhalefetin vazifesidir, bu vazifenin yerine getirilmesinin Türkiye’yi hedef almakla ilişkisi olamaz; böyle bir ilişki ancak açık diktatörlüklerde mümkündür.
Bu satırların yazarı da Erdoğan’ı, AKP’yi, Cumhur ittifakını eleştiriyor ve “Türkiye’yi hedef alıyor” manasız ifadesine çok gülüyor; siz kendinizi Türkiye mi sanıyorsunuz kifayetsiz muhterisler?
Seçmenin minimum yüzde ellisini temsil ettiği kesin olan Millet ittifakına zillet ittifakı diyebilen zihniyetten, kafadan (???) aslında başka ne beklenebilir!
Gelelim yeniden aynı Kızılcahamam 30. İstişare toplantısına ve esas konumuz olan Maliye Bakanının açıklamalarına(!!!).
Nebati enflasyon-büyüme tercihinde (?) milletin refahı için büyümeyi tercih ettiklerini, bu nedenle enflasyonda yükselmenin sürdüğünü ama enflasyondan dar gelirliler hariç herkesin kazançlı çıktığını, dar gelirlilerin kayıplarının da karşılanacağını açıklamış.
Çok kısa bir açıklamaya bu kadar yanlışı sığdırmak büyük bir maharet ister doğrusu, Nebati’yi kutlamak lazım.
İlk vahim, çok vahim yanlış enflasyon-büyüme tercihi ifadesidir.
Bunu söyleyen bir ekonomi bölümü birinci sınıf öğrencisi sınavda çaktırılır.
Bu ilişki, enflasyon-işsizlik ilişkisi ekonomiye giriş derslerinde birinci sınıfta “Phillips eğrisi” başlığı altında verilir, evet enflasyonla-işsizlik ters ilişkisi vardır, yani kısa vadede enflasyonun önünü açarsanız büyüme kıpırdar, işsizlik düşer ama bu ters ilişki sadece kısa vadede geçerlidir, orta ve uzun vadede Phillips eğrisi dikleşir yani enflasyon artmayı sürdürdükçe işsizlik-büyüme artık duyarsızlaşır.
Nebati şunu söyleyebilir seçmenlere: “Kısa vadede (bir sene ve öncesi) seçim vardır ve seçime giderken de biz enflasyonu patlatıp büyümeyi uyarmak (işsizliği düşürmek ya da sabit tutmak) istiyoruz, kusura bakmayın.”
Sayın Nebati, bunu neden açık seçik ifade etmiyorsun?
Yoksa bu kadar açık seçik bir izahat sana çok açık saçık mı geliyor?
Ancak, bu çok kısa vadeli tercih aslında Türkiye’ye yapılan büyük bir kötülüktür, çok yüksek enflasyon (dünya birinciliğine ilerliyoruz) Türkiye ekonomisinde ve toplumunda çok büyük kalıcı hasarlar üretmektedir.
Dünyada bırakın uzun vadeyi, orta vadede bile enflasyonla sürdürülebilir büyüme birlikteliği imkansıza yakındır ama bu zihniyet Türkiye’de 1950’den günümüze epey zemin ve taraftar bulabilmiştir, Türkiye’de siyasetçi tanım gereği miyoptur (uzağı bulanık görür, görmez, görmek istemez) ancak sonuç hiç de parlak olmamıştır.
Artık uzun dönem uluslararası ekonomi verilerine ulaşmak kolaydır, 1950’lerden günümüze, başlangıçta Türkiye ile yakın kişi başına gelir düzeyine sahip ülkelerin (Yunanistan, Portekiz, İspanya mesela) bugün arayı çok açmış olmalarının çok çeşitli nedenleri vardır ama kanımca en belirgini de bu dönemde Türkiye’nin büyümeyi etkinlik düşmanı enflasyonla birlikte gerçekleştirmek istemesi, enflasyonun etkinlik düşmanlığını iyi değerlendirememesidir.
İşin özeti şudur: Ben enflasyonla büyürüm dersen Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkeler sana tur bindirirler, sen de Almanya, Fransa bizi kıskanıyor aptallığı ile avutmak istersin milleti.
Nebati dar gelirlileri de koruyacağız ve kayıplarının telafi edeceğiz diyor; hayır Sayın Bakan, sizin göreviniz dar gelirlileri enflasyonun olumsuz etkilerine karşı telafi mekanizmalarını devreye sokarak korumak değildir, Merkez Bankası ile birlikte uyumlu çalışarak vatandaşı enflasyona maruz bırakmamaktır.
Bu çok basit gerçeği anlatamadık ya, bu dert de bana, bize yeter.
Evet, Sayın Cumhurbaşkanı, enflasyon başka şeydir, hayat pahalılığı başka şeydir, bu doğru ama bu ülkede enflasyon yok derseniz sizi artık kimse kurtaramaz.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***