Kullanım ömrünü tamamlayanlar arasında kimler yok ki… Ankara’yı bilenler bilir; HSK, valiler ve emniyet kararnameleri hazırlanmadan önce bütün bürokratlar adeta başkentte üst kurar. Sınırlı sayıdaki kritik makamlara rücu edenler, bir ay boyunca çalmadık kapı bırakmaz. Kimileri bakanların danışmanlarına isim yazdırır, kimileri TBMM’de milletvekili kulislerinde cirit atar. Bazıları da Adalet ve İçişleri Bakanlığı koridorlarında mekik dokur. Ama siyaset her daim bildiğini okur. Hele ki AK Parti iktidarı döneminde biat etmeyen, kılıcını keskin bilemeyen bürokratlar her zaman kapı önüne konuldu.
Son HSK kararnamesi bunun son örneği oldu. Hazırlanan liste savaşında en dikkat çeken isimlerin başında Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili iken İstanbul’a tayin edilen Ekrem Aydıner geliyor. Kamuoyu Savcı Aydıner’i yakından tanıyor. 17- 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten savcıların görevden el çektirilmesinin hemen ardından Ekrem Aydıner, dönemin Adalet Bakanı’nın talimatı ile soruşturma savcılığına atanmıştı. Sonradan ‘atanan’ savcı Ekrem Aydıner, 17 Ekim 2014’te, Reza Zarrab, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ve Kaan Çağlayan’ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında ‘Usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı’ gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti.
YOLSUZLUK DOSYASINI KAPATTI, KINAMA CEZASI KALKTI
Bu kararın ardından Aydıner’in beş günlük otel konaklama ücretini bir şirket sahibine ödettirdiği gerekçesiyle hakkında verilen kınama cezası oy çokluğuyla kaldırılmıştı. Devamında bürokratik yükselişi başlamıştı. Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın ardından en etkili, sözü geçen yargıçlar arasında yer alıyordu. Her ne kadar iktidar kendisini bir ilin Başsavcısı yapmasa da Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili yaparak, yeni bir paye vermişti. Ne yazık ki, HSK’nın son kararnamesiyle Savcı Ekrem Aydıner için de tünelin sonu göründü. Aydıner, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nden Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne geriletildi. Bir nevi tenzil-i rütbe ile kızağa çekildi. Muhtemeldir ki, bir sonraki listede de 17 Aralık gibi kamuoyuna mal olmuş dört dörtlük bir dosyaya takipsizlik veren savcı, emekliye sevk edilecek. Ama verdiği karar, kara bir leke olarak onu takip edecek.
Ekrem Aydıner
ZİNDAŞTİ TAHLİYESİNDE RÜŞVET İDDİASI BAŞKANA PAHALIMA MALOLDU
Kararnamede dikkat çeken bir diğer isim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanı Recep Karaman. Hakim Karaman’ın adı da son dönemde basın yayın organlarında sürekli gündeme getirildi. Bunun nedeni de yargı mensuplarının son dönemde girdiklerini kirli ilişkilerin deşifre olması. Karaman’ı Türkiye gündemine getiren isim ise eski AK Parti milletvekili Burhan Kuzu’ydu. Herkesin malumu merhum Kuzu, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu üyesi olmasından dolayı yargı camiasında etkili bir rol görüyordu. Tabii ki Kuzu’dan gelen ter bir telefonun kimden geldiğini, bütün yargıçlar biliyordu. Bundan dolayı Kuzu’nun mesajları asla gözardı edilemezdi. Tabii ki bu güç onu da zehirledi haliyle. Özel hayat ve rüşvet çarkı derken, bir anda kendini ‘Baronlar Savaşı’nın içinde buldu Kuzu. Kasım 2020’de ölen Burhan Kuzu, İranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti tahliye ettirmek ve hasım olan Orhan Ünğan’ın ise tutuklu kalması için devreye İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanı Recep Karaman’ı sokmuştu. O dönem tutuklu olan Orhan Ünğan’ı mahkeme üç kez tahliye etmiş, üst mahkeme tahliye kararlarını kaldırmıştı. Orhan Ünğan, “Burhan Kuzu mahkemelere baskı yaparak tahliye kararımı kaldırtıyor” diyerek suç duyurularında bulunmuştu. Ünğan, Burhan Kuzu’nun talimatıyla Bakırköy Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı Recep Karaman ve Bakırköy Başsavcı vekili Zülkarneyn Kısık’ı tahliyesini engellemekle suçluyordu. “Ben hapisten çıksam kardeşimi öldüremezlerdi” diyordu. Haliyle alınan rüşvetin miktarı büyüktü. Ortaya dökülen kayıtlar dikkate alındığında hakim ve savcılar üzerinde baskı kuran Karaman’ın meslekten ihraç edilmesi gerekiyordu. Ancak kullanım süresi bitmemiş olacak ki, siyaset ona bir şans daha verdi. Şimdi eski forsu olmasa da Küçükçekmece Adliyesi’nde emeklilik için muhtemelen gün sayacaktır.
Burhan Kuzu’nun, Zindaşti ve Aliye Uzun ile yediği yemek fotoğrafını Cumhuriyet gazetesi ortaya çıkarmıştı.
ÇAKICI’YA HAPİS CEZASI VEREN YARGIÇ, DÜZ HAKİM OLDU
Kararname, MHP, Ak Parti ve Ulusalcı kanadın ayladır sürdürdüğü pazarlık savaşının boyutlarını da gözler önüne seriyor. Buna göre, MHP ve Ak Parti cenahıyla ilgili aleyhte karar veren hakim ve savcılar bir anda tenzili rütbe ile saf dışı bırakıldı. Bu isimlerden birisi de Organize suç örgütü lideri iddiasıyla yargılanan Alaaddin Çakıcı’ya 10 Ekim 2020’de hapis cezası veren mahkemenin başkanı Melih Osmançavuşoğlu, önce 24 Aralık 2020’deki HSK kararnamesi ile İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı görevinden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Üyeliği’ne gönderildi. Geçtiğimiz günlerde açıklanan yeni listeyle birlikte kritik davalara bakan hakim Osmançavuşoğlu, yaz kararnamesiyle Ankara’ya düz yargıç yapıldı. O da beklenen sonla nihayet karşılaştı.
POLİS ŞİDDETİNİ MEŞRU GÖREN HAKİME TERFİ
Yaz kararnamesiyle iktidar ve ortakları aleyhinde karar veren hakim ve savcılar, tenzili rütbe ile görevlerinden el çektirilirken, polis şiddeti başta olmak üzere insan haklarını yok sayan bürokrat ve memurları koruyan yargıçlarsa ödüllendirildi. Bu isimlerinden birisi de İzmir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yıldıray Çakıcı. İzmir’de, gözaltına alınan Fevziye C. isimli kadına karakolda polis şiddetine maruz kaldı. İddialara göre; polisler mağdur kadını gözaltı aşamasında dövdü, kötü muamelede bulundu. Şüpheli Fevziye C., yaşadığı olayla ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Şiddet uygulayan iki polisle ilgili dava açıldı. Hakim Yıldıray Çakıcı, olayla ilgili polis merkezi görüntülerini izleyip, tarafları dinlendiğini belirterek, temyiz yolu açık olmak kaydıyla sanıkların beraatine karar verdi. İşkence ve kötü muameleye taviz veren hakim, Çakıcı, yaz kararnamesiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanlığı’na atandı. Yargıç Çakıcı’ya verilen terfi aslında kötü muameleye de verilen bir taviz olarak kayıtlara geçti.
GAR PATLAMASINDA İSTİHBARATÇILARA KORUDU
Analizimizin en başında dediğimiz gibi demokrasi ve insan hakları eksenli kararlar veren hakim ve savcılar, yıllardan beri hükümet ve ortağının hedefindeydi. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında gözaltı ve tutuklama aşamasında binlerce kişiye kötü muamele yapıldı. İşkence iddiaları kayıt altına alınırken, özel seçilmiş hakim ve savcılar bu başvurularla ilgili ya takipsizlik kararı verdi ya da şüphelileri koruma yoluna gitti. Bunun neticesinde de hükümet nezdinde yalancı bir itibar gördü.
Bu isimlerden birisi de şüphesiz Ankara Cumhuriyet Savcısı Halil Maçkaya idi. Maçkaya, 15 Temmuz sonrasında Ankara’da Gülen Hareketi başta olmak üzere bazı gruplara yönelik özel hazırlanmış, dosyaların altına imza attı. Yıllardan beri verdiği mücadelesinde nihayet mutlu sona ulaştı. HSK, kendisini düz savcılıktan alıp, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne getirdi. Tabi ki, bu terfi için Maçkaya Ankara’da çok çalıştı. Kendisi bu dönemde MİT ve Emniyet istihbarat ekibiyle yakın ilişki kurdu. Her kararında onları koruma yoluna gitti.
Bu kararlarından birisi de, Türkiye’nin en kanlı terör saldırılarından birisi olarak kayıtlara geçen Ankara’daki Gar saldırısıydı. Söz konusu Ankara’da tren garı önünde 103 kişi hayatını kaybetti. Canlı bomba saldırısında MİT ve emniyet görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla onlarca suç duyurusunda bulunuldu. Ancak Ankara Savcısı Maçkaya, “iddialar soyut” diyerek işleme koymadı. MİT ve emniyet mensuplarını korumanın da haliyle bir mükafatı olacaktı. Savcı da altına imza attığı hukuksuz kararların ödülünü aldı.
Hukuksuz kararlara imza atmak için onlarcası sırada bekliyor. Ancak kullanım süresi dolanların çöpe atıldığını bir kez daha gördük.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***