Cuma günü, Ankara ve civarında 1993-1996 yılları arasında, 19 kişinin siyasi fikirlerinden dolayı infaz edilmesine ilişkin açılan JİTEM Davası’nın ikinci duruşması vardı…Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi duruşmayı 16 Eylül’e erteledi.
29 yıl önce bir ülkenin başkentinde JİTEM marifetiyle kaybedildiği söylenen 19 kişi…
Davada “kaybolan” biri daha vardı: Gizli tanık “Ayışığı.”
Konu JİTEM olunca mahkeme gizli tanığa ulaşamıyordu…
xxxxxxx
Önceki gün de, “Evlatları, yakınları güvenlik güçleri tarafından gözaltında kaybedilen aileler ve hak savunucuları olarak yürüttükleri hakikat ve adalet mücadelesinin” 900. haftasında “Cumartesi Anneleri” Galatasaray’da toplandı…
Anneler polis müdahalesine uğradı, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan gözaltına alınıp,bırakıldı.
xxxxxxx
1994-95 yıllarında 500’e yakın insan gözaltında “kayıp” oldu…
Kayıp yakınları faillerin bulunması talebiyle sokağa çıkmaya karar verdi…
Cumartesi Anneleri, ilk oturma eylemlerini 27 Mayıs 1995’te gerçekleştirdi…
Özellikle güneydoğuda gözaltında kaybolan ya da faili meçhul cinayete kurban giden insanlarımız…
Faillerin bulunmasını isteyen kaybolanların anneleri…
xxxxxxx
Cumartesi Annelerinin, Arjantin’de 1976-83 arasında cunta yönetiminin zorla yok ettiği çocuklarını bulmak için Plaza Del Mayo Meydanı‘nda toplanan annelerden esinlendiği biliniyor…
İnsan hakları örgütleri, Arjantin’de askeri rejim döneminde yaklaşık 30 bin kişinin öldürüldüğünü söylüyor.
“Kayıplarını” arayan 14 anne ilk kez 30 Nisan 1977 tarihinde Başkanlık Sarayı’nın yakınlarında Plaza de Mayo Meydanı’nda bir araya geldi.
Giderek kalabalıklaştılar. Plaza de Mayo Anneleri olarak o zamandan beri her Perşembe “kayıp çocuklarını” aramaya, çocuklarının akıbetine ilişkin bilgi talep etmeye devam ediyorlar.
xxxxxxxx
“Kayıp” kelimesini duyduğum an benim aklıma 1973’te Şili‘de gerçekleşen ve demokratik yollardan işbaşına gelen Salvador Allende‘nin devrildiği ABD destekli kanlı 1973 Şili askerî darbesini ve Amerikalı gazeteci Charles Horman‘ın korkunç bir şekilde kaybedilişinin hikayesini anlatan Missing filmi gelir…
Costa Gavras‘ın yönettiği filmin başrollerinde Jack Lemmon, Sissy Spacek, Melanie Mayron, John Shea ve Charles Cioffi‘nin oynamıştı…
Film 1982 Cannes Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü aldı…
Daha doğrusu Altın Palmiye ödülünü, Yılmaz Güney’in 1982’de senaryosunu yazdığı ve Şerif Gören’in yönettiği “Yol” filmiyle paylaştı.
Fransa’da doktora öğrencisiydim, iki filmi de orada seyrettim…
Yol filmini çok sevdim, Missing filmini de hiç unutmadım…
xxxxxxx
Bizim ülkede sadece insanlar kaybolmuyor, insanları öldüren silahlar da kayboluyor.
Yukarıda andığım, Susurluk-JİTEM davası olarak da bilinen, 1993-96 yıllarında 19 kişinin öldürülmesine ilişkin, aralarında eski bakan Mehmet Ağar’ın da bulunduğu 18 sanıklı davada, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün cinayetlerde kullanıldığı iddia edilen Uzi ve Baretta marka silahlarla ilgili yazılar da gün ışığına çıktı.
Emniyetten gönderilen belgeler, Ertaç Tinar’ın koordine ettiği Hospro firması tarafından hibe görüntüsü altında gönderilen 280 Uzi marka tam otomatik silah ve özel ekipmanların, davanın sanıklarından eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in talimatıyla, sayım yapılmadan Özel Harekât Şube Müdürlüğü’nün Antalya ve Ankara Gölbaşı’ndaki tesislerine gönderildiğini ortaya koydu.
Kayıplar, kaybolanlar ve kaybedenler…
xxxxxxx
Kayıp haberleri insanı hep şaşırtır.
Ama beni bu zamana kadar en şaşırtanı bu hafta açıklanan “kayıp” haberi oldu…
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerine, “sığınmacılar, yasa dışı göç ve insan kaçakçılığı” konularında bilgi verirken şöyle dedi:
“Bizdeki 3 milyon 760 bin Suriyeli maksimum rakamdır.
8-10 milyon şehir efsanesidir.
Bunun içerisinde askıya aldığımız 122 bin kişi de var.
Bunları iki yıldır aradık taradık, hiçbir yerde bulamadık, adreslerine gidip baktık, yoklar.
Hiçbir kurumla temas etmediler, işlem yapamasınlar diye askıya aldık.”
İçişleri Bakanlığının resmen açıkladığı 122 bin “kayıp” Suriyeli….
Bir, iki, üç, beş değil, kayıp 122 bin insan…
Bir ülkede 122 bin kişi kayıp olabiliyor ise orada bir devletten, en temel insan hakkı olan “yaşam güvencesinden” söz edilebilir mi?
Bu bir açıklama mı, başka bir şey mi, anlaşılmaz, bilinmez bir durum…
Ancak 122 bin kayıp açıklaması, ne kadar tecrübeli vatandaş olursanız olun, insanı afallatıyor.
xxxxxxx
1993-1996 yılları arasındaki JİTEM kayıplarını 27 yıl sonra kör topal, ağır aksak yargılama süreci ve açıklanan sarsıcı gerçekler sürerken, 122 bin Suriyelinin kaybolduğunun resmen açıklandığı ülke…
Galiba…
Sadece bu Suriyeliler değil hepimiz kayıbız…
Devlet kayıp, ülke kayıp, halk kayıp…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***