Anayasa’nın 90. maddesi AİHM kararlarının uygulanmasını emrediyor…
Anayasa’nın 153. maddesi de AYM kararlarına uyulmasını zorunlu hale getiriyor…
Mevcut rejim, anayasa yokmuş gibi yapıyor, bu anayasal mecburiyetleri yok sayıyor…
Varlık nedeni anayasal düzeni korumak olan yargı sistemi itiraz edeceğine, siyasallaştığı için rahatlıkla meşruiyet dışına çıkıyor.
Hukukun hep ölü taklidi yapacağına çok fazla güveniyor.
xxxxxxx
Hâkim ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu, yani 13 kişi, anayasal suç işlemiş dört hâkim için soruşturma açmayacağına 30 Mayıs’ta kesin olarak karar verdi.
Anayasa Mahkemesi kararlarını ve Anayasa’yı tanımayacağını resmen ilan etti.
Savcı ve hakimlerin meşruiyetini gözetlemekle sorumlu bir kurumun, anayasayı çiğnemeyi soruşturma nedeni saymayacağını söylemesi, anayasal düzenin sonudur.
Anayasal bir suçtur.
xxxxxxx
Kamuoyu önünde açıkça işlenen hukuk cinayetleri yanında bir de kuytularda işlenenler var…
“15 Temmuz Yargısı”nın verdiği kararların “infazından” söz ediyorum…
İnfaz hukuku ne?
Kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesine ilişkin esasları gösteren hukuk dalı.
İnfazın ilkelerini, esaslarını ve usullerini gösteriyor…
Anayasayı bıçaklayanın terfi ettirildiği bir yönetim biçiminde “infaz hukukunun” nasıl işletildiğini rahatlıkla hepimiz kestirebiliriz…
Hapishaneler kan ağlıyor…
Üstelik bu kamuoyuna çok yansımıyor…
Halbuki hüküm giyen biri, bir de “infaz hukuku” ihlal edildiği için yeniden ve fazladan cezalandırılıyor…
Hapisten çıkamıyor.
xxxxxxxx
Hükümlü birinin hak ve hukuku nedir?
Örneğin, yıllarca yakını bir kimseyle görüştürülmeden tutulabilir mi?
Telefon hakkından ne kadar mahrum edilebilir?
Hak, siyasetin hesaplarına göre alınıp verilebilir mi?
Hep söyleye ve sorageldim:
Türkiye ne kadar hukuk üretiyor ve insanlığın ürettiği hukuku ne kadar içselleştirebiliyor?
Bu görülmemiş hukuk katliamı, ülkeyi nasıl etkiliyor?
xxxxxxx
Türkiye bir sürat rallisi yaparak fakirleşirken, hiçbir muhalif hecenin telaffuz edilemeyeceği bir sessizleştirme yasasının devreye sokulması, seçimin tüm kampanalarının çalmağa başladığını gösteriyor…
Ve seçim sinyalleriyle birlikte sormaktan sıkılmadığımız soru gündeme geliyor:
Seçim nasıl kazanır?
xxxxxxx
Muhalefet 11 Belediye seçimlerini nasıl kazandı?
HDP oylarını da alarak…
Bugün de aynı durum geçerli…
Seçimin kazanılmasında Kürt oyları çok esaslı bir rol oynayacak…
Zaten etrafta dolaşmaya başlanan senaryolar da bunu gösteriyor…
xxxxxxx
Kürt oylarının muhalefete yakın olduğu aşikâr…
Ama 6’lı masa Kürt oylarına ne kadar yakın?
Halbuki bunun için formül basit:
AKP’nin muhalefete ayar verme girişimine kulakları tıkayıp hukukun meşruiyet alanına topluca sahip çıkmak.
O durumda zaten HDP ve Kürt oyları açık, meşru müttefik haline gelecek…
Anayasadan infaz hukukuna kadar anayasal düzenin tümüyle ateşe verildiği, bunun da anayasayı dinlemeyeceğini resmen ilan eden HSK kararı ile duyurulduğu karanlık bir ortamda anayasayı, kanunları, hukuk düzenini muhatap almak, AKP’nin de umacı propagandasını yok saymak yeterli olacak…
xxxxxxx
İktidar, hukuka sahip çıkmanın, anayasayı ve yasaları hatırlatmanın “ihanet” olacağını pompalayıp duruyor.
İhanet, ülkenin hukuk düzenini parçalamaktır…
İhanet, anayasayı yok saymaktır…
İhanet, hukuku, dolayısıyla ülkenin ve toplumun güvenliğini tehlikeye atmaktır.
xxxxxxx
Hiçbir ama hiçbir ayırım yapmadan hukukun gereklerinin uygulanmasını sağlamak için mücadele etmek, kim hukuksuzluğa uğrarsa onun yanında yer almak, toplumun bir araya toplanmasını sağlar.
Bugün bu ülkede iktidar çevrelerinden başka herkes hukuksuzluğun bedelini ödüyor…
Mazot fiyatıyla ödüyor, dövizin uçmasıyla ödüyor, çocuğunu iyi eğitemeyerek ödüyor, aç kalarak, hapse girerek, korkarak, sinerek, aşağılanarak ödüyor.
Muhalefet bunu düzeltmek için söz verdiğinde, bugün herkese hukukun uygulanması için çaba da sarf etmek zorunda.
80 yaşını geçmiş bir paşanın bir cezası varsa artık bu yaşta cezayı evinde çekmesi gerektiğini söylemek de adı ve suçu ne olursa olsun herkese “infaz yasasının” eşit ve adil uygulanmasını istemek de hapsedilen gazetecileri adına, kökenine bakmadan savunmak da haksız yere hapse atılan siyasetçilerin serbest bırakılmasını talep etmek de o bankaya para yatırdı, çocuğunu şu okula gönderdi diye hapishane hücrelerine doldurulanların hakkını gözetmek de bu mücadelenin bir parçası.
xxxxxxx
Türkiye’nin siyasi geleceğini Kürt oyları belirleyecek.
Onlar kimi desteklerse, seçimi ve başkanlığı o kazanacak.
Kürt oylarını tavlamak için değil, bu ülkenin her kökenden, her ırktan, her inançtan insanını karanlıktan kurtarmak için dürüst ve ilkeli davrandığında muhalefet bu oyları alır.
“Hukuku savunan değil, hukuku batıran haindir” diyen o oyları toplar.
Bugün öyle korkunç bir noktaya geldik ki artık siyasi fırdöndülerle, kurnazlıklarla, hesaplarla uğraşılacak zaman değil.
Toplum, dürüstlük, kararlılık ve güven istiyor.
Boğulan biri gibi kendine uzanıp tutacak bir el arıyor.
O el, bu seçimi de kazanır, ülkeyi de kurtarır.
Muhalefet o el olmak zorunda.
xxxxxxx
İktidarın ne yaparsa yapsın seçimi kazanamayacağı artık çok belli.
Gidiyorlar.
Onların yerine sağlam bir şekilde gelmek için, hukuka sahip çıkmak yeterli.
Bunu muhalefete akıl vermek için yazmıyorum, bunları içinde yaşadığım toplumun daha fazla acıya tahammül edemeyeceğini, bu acının bu toplumun geleceğini çökerttiğini, sokaklarda fısıltılarla dolaşan bir çığlığın bu ülkeyi boğduğunu söylemek için yazıyorum.
Muhalefete söylediğim çok basit.
Boğuluyoruz bize hukukun elini uzatın, bizi kurtarın, kendinizi kurtarın.
Hep birlikte kurtulalım.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***