Türkiye ekonomisinin en büyük problemlerinden biri olan enflasyon durdurulamıyor. Nisan’da yüzde 70’e dayanan yıllık tüketici enflasyonun Mayıs ayında da bu yükselişine devam etmesi bekleniyor. Dönem dönem hükümet kanadından yapılan açıklamalarda ise enflasyonun geçici olduğu ve kısa sürede bu sorunun çözüleceği vurgulanıyor.
Türkiye’de enflasyonu kısa sürede düşürmenin pek mümkün olmadığını söyleyen İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ege Yazgan, “Kur şokları ve maliyet şoklarının yanında bir de enflasyon beklentileri çok kötü. Yani artık burada enflasyon sürekli olarak kendi kendini besleyen bir sürece girdi. Sürekli fiyatların artacağına dair bir beklenti var. Bu belirsizlik enflasyonun kısa süreçte düşürülmesi için bir engel” diyor.
Maliyet artışlarının yanında güçlü iç talebin de enflasyonu arttırdığına değinen Yazgan, “Bu etkenler ortadan kalksa bile enflasyon bir süre daha kendi kendini besleyecek bir noktada” ifadelerini kullanıyor.
1990’lı yıllarında yaşanan enflasyonu örnek gösteren Yazgan, o dönem hemen hemen bütün ürünlerdeki fiyat artışının birbirine paralel gittiğini şimdi ise fiyatlamalarda bir bozulma yaşandığını belirtiyor. Yazgan, yaşanan bu bozulmanın da enflasyonu düşürme noktasında bir zorluk olduğunun altını çiziyor.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsız karar alamaması ve faizlerde yaşanan baskının enflasyondaki tırmanışa katkı yaptığını dile getiren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Birdal, bunun yanında küresel anlamda yaşanan maliyet artışlarının ve Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın da Türkiye’yi önemli ölçüde etkilediğini anlatıyor.
Yurt dışında yüzde 10’lara ulaşan enflasyon istatistikleri rekor olarak nitelendirilirken Türkiye’nin aynı dönemde yüzde 70 enflasyon yaşadığını ifade eden Birdal, enflasyonunun düşürülmesi için atılması gereken adımı şöyle açıklıyor:
“Enflasyonun düşürülmesi için öncelikle Merkez Bankası’nın kurdaki sert hareketleri sınırlandırabilecek bir serbestliğe kavuşması lazım. Şu ana kadar ekonomi yönetiminden gelen hiçbir hamle bu yönde olmadı. Enflasyon bir kere yüzde 70’lere, yüzde 80’lere geldiği zaman artık bunu kolay kolay geriye getiremezsiniz. Çünkü tüm fiyatlar birbiri ile bağlantılı olarak hareket ediyor. Şu an gerçekleşen enflasyon kontratların yenilenme dönemleri geldiğinde o anlaşmalara yansıyor. Kira kontratlarında bunu görüyoruz. Şimdi Temmuz ayından itibaren memur ve emekli maaşlarına zam yapılacak. Bir kere geride bir enflasyon yarattığınız zaman bu birikerek önümüzdeki aylara yansıyor. Bir anda ‘kestik, bitirdik’ diyerek yok edemezsiniz. Tek çözüm enflasyon beklentisini ortadan kaldırmak.”
Ekonomist Tunca: Enflasyonda bir köpük yaratıldı
Enflasyonun kısa sürede düşmeyeceğinin altını çizen ekonomist Arda Tunca da bu noktada beklentilerin tutarlı ve doğru yönetilmediği görüşünde. Hükümetin söylemlerinin ve bunların sonuçlarının altı ay önceye göre inanılmaz derecede çeliştiğini anlatan Tunca, şöyle devam ediyor:
“Enflasyondaki küresel etkiler gerçekten bu dönemde çok güçlü oldu ancak Türkiye’nin bu anlamda kendi kendine yarattığı bir köpük var. Bu da yanlış politikalar yüzünden oluyor. Maalesef bunun kısa vadede bir çözümü yok.”
Tunca’ya göre Merkez Bankası doğru politikalar uygularsa ve hükümet de bu yönde adımları desteklerse enflasyonda bir süre sonra iyileşme olabilir. Ancak Tunca bu ihtimalin çok zor olduğunu hükümetin mevcut politikalarından vazgeçmeyeceğini dile getiriyor.
“Çok daha düşük bir enflasyon olabilirdi”
Tunca’ya göre geçmiş dönemde uygulanan yanlış politikalar yerine Merkez Bankası bağımsız bir şekilde hareket edebilseydi bugün Türkiye çok daha düşük bir enflasyon oranı ile karşı karşıya kalabilirdi. Tunca bunu, “Doğru politikalar kararlı bir şekilde uygulansaydı Türkiye belki de yüzde 12, yüzde 13 gibi bir enflasyonu yaşayacaktı” sözleriyle ifade ediyor.
Yazgan: Ciddi politika hataları yapıldı
Çok ciddi bir politika hatasıyla bu noktaya gelindiğini belirten Prof. Dr. Ege Yazgan, Eylül ayındaki faiz indirimlerini işaret ediyor. Türkiye’nin yanlış bir zamanda erken faiz indirimlerini uyguladığını söyleyen Yazgan bunun sonuçlarını şöyle özetliyor:
“Erken faiz indirimi, yaşanan enerji, döviz ve diğer dış şoklarla beraber bu enflasyon dinamiğini yarattı. Böyle bir ortamda faizin sürekli baskılanması bunun talep tarafından devamlı beslenen bir mekanizma haline gelmesine neden oldu ve sonunda da enflasyonda bir atalet sorunu oluştu. Eğer bu faiz indirim sürecine Eylül’de değil de belki bir altı ay sonra başlasaydık bundan daha az sorunlu bir enflasyonla karşı karşıya kalacaktık. Elbette burada sadece faiz indirimlerini değerlendirmemek gerekiyor genel olarak para politikasının seyri de bu yöndeydi.”
Bu politikalarda ısrar edilmesinin enflasyon üzerinde olumsuz etkileri sürdüreceğine değinen Yazgan, “Negatif reel faiz astronomik seviyelere gelmiş durumda. Bu iç talebi orantısız şekilde oynatarak hem enflasyona negatif etki ediyor hem de diğer tarafta ev, otomobil gibi fiyatlarda ciddi etkiler yaratıyor. Servetler el değiştiriyor. Bu politikadan vazgeçmeden bu enflasyonu indirmek mümkün değil” diyor.
Enflasyon yıl sonunda düşer mi?
Yıl sonundaki baz etkisinin de artık bir öneminin kalmadığını anlatan Ege Yazgan, Aralık ayında enflasyonun kısmen düşeceğini ama burada düşük denilen noktanın yüzde 60’lar olacağını belirtiyor.
Önümüzdeki süreçte aylık olarak yüzde beş ila yüzde yedi arasında aylık enflasyon artışlarının beklendiğini anlatan Prof. Dr. Murat Birdal ise Türkiye’nin yıl sonuna doğru üç haneli enflasyonu yaşayabileceğinin altını çiziyor. Alınan kısmi önlemlerle yaz aylarında artışın biraz daha frenlenebileceğini, geçmişte de bunun örneklerinin yaşandığını ifade eden Birdal, bu durumun sadece artış hızını yavaşlatabileceğini söylüyor.
Ekonomist Arda Tunca da güncel olarak uygulanan politikalara bakıldığında enflasyonun önümüzdeki süreçte düşmesinin pek mümkün olmadığını aksine yıl sonuna doğru giderek yükselen bir enflasyon grafiği ile karşı karşıya olunduğunu anlatıyor.
“Enflasyon canavarı yaratılıyor”
Prof. Dr. Murat Birdal, gelinen noktada atılan adımların aslında bir enflasyon canavarı yarattığı görüşünde. “Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve yine gündemde olan enflasyona endeksli finansal ürünler hem bütçe açığını arttırıyor hem de dönüp enflasyonu daha çok tetikliyor” diyen Birdal, bu noktada ekonomi yönetiminin de doğru hamleler yapamadığını hatta “Enflasyonun geçici olduğu” söylemine ciddi şekilde inandıklarını söylüyor.
Gelinen noktada bir şekilde ücretli çalışanların da desteklenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ege Yazgan da şunları söylüyor:
“Bu noktada belli kesimlere ücret artışı yapmamak da insafsızlık olur. Gelir dağımı artık ciddi derece de bozuldu. Bu kesimlerin ücretlerinde artışa gitmek artık bir zorunluluk. Diğer taraftan da enflasyonla gerçek mücadelenin para politikası ile yapılacağını söylemek gerek. Kredi genişlemeleri de bu anlamda doğru değil. Zira belki de bu ortamda batacak olan firmayı siz kredilerle yüzdürmüş oluyorsunuz. Bunun içinden çıkmak da zor.”
Kredilere bağımlılık yükseldi
Türkiye’nin 2017’den itibaren Kredi Garanti Fonu (KGF) uygulamaları ile sürekli olarak kredi hacmini genişlettiğini anlatan ekonomist Arda Tunca şöyle konuşuyor:
“Türkiye, şu an kredi mekanizması üzerine bir büyüme hikayesi yazıyor. Piyasaya pompalanan krediler nedeniyle Türkiye’de çok sayıda firma ve vatandaş temel ekonomik nedenlerle ayakta kalmayı başaramadığı için bu kredilere bağımlı olmuş durumda. Ancak bu kredilerle ayakta kalabiliyorlar. Ekonominin temel doğrularından çok uzak. Oysa Kasım ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı sonrasında yapılan açıklamalarda altı aylık süre istenmiş ve bu altı ay sonunda kurun ve enflasyonun istenilen seviyeye geleceği belirtilmişti. Şu an sonuç ortada. Devam eden süreçte de daha yüksek sonuçlar göreceğiz.”
“Hükümetin bu konudaki tavrı çok net”
Hükümetin atacağı adımlarla faizi bir miktar arttırarak bu gidişatın önüne geçebileceğini söyleyen Tunca, “Ancak burada da Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurgu yapan bir anlayış olmalı. Faizler ilk Para Politikası (PPK) toplantısında yüzde 20’ye çekilebilir. Daha sonra kararlı olarak enflasyonu düşürme noktasında diğer PPK toplantılarında da faiz artışına gidilirse işte o zaman bir değişim olabilir. Belki politika faizi ile enflasyon yüzde 35’lerde yüzde 40’larda birbirini yakalayabilir. Daha sonrasında da enflasyonla beraber doğru adımlarla faizler aşağı çekilebilir. Ancak şu an bu adımları beklemek çok yanlış çünkü Hükümet’in bu konudaki tavrı çok net” şeklinde konuşuyor.
Ekonomistlerin üzerinde durduğu en önemli konu enflasyonun düşürülmesi için para politikasında şu an uygulanan yanlışların hızla terk edilmesi gerektiği. Buna göre Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tekrar sağlanamazsa ekonomideki hasarları tamir etmek gittikçe uzun bir zaman dilimine yayılabilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***