Nordic Monitor, 15 Temmuz’un en karanlık olaylarından birinin izini sürerek Muhammet Tanju Poshor’a yönelik suikast girişiminin önemli ayrıntılarına ulaştı.
Kosova Barış Gücü’nde görevli Kurmay Albay M.Tanju Poshor ailesini karayolu ile götürmek üzere izin alarak geldiği Ankara’da, sicil amiri Orgeneral Yaşar Güler tarafından Muhafız Alayı’nın faaliyetlerine gözlemci olarak katılması için yazılı emir alır.
Muhafız Alayı’nın faaliyetlerini izlerken IŞİD’in TRT binasını işgal eylemine giriştiği ihbarı üzerine yardım istenen birlikle TRT’ye gider. Herhangi bir komuta yetkisi olmadığını söyleyen Poshor mahkemede, “Bomba arama köpeğiyle darbe yapmaya mı gidilir?” demişti.
TRT binasını saran 40 kadar polisin bahçede bekleyen askerlere ateş açması sonrası neler olduğunu öğrenen Poshor, polislerin yanına giderek ateşi kestirir ve askerlerin çekileceğini söyler.
Tam o esnada gökyüzünde beliren helikopterden nizamiye yanındaki askerlere doğru ateş edilir. Birçok asker şarapnel parçası ile yaralanırken Poshor da vurularak yere düşer. Poshor helikopter ateşinden değil ne polisin ne askerin kullandığı 9mm mermi ile sırtından vurulmuştur.
Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Poshor’un öldürüldüğünü o gece konuştuğu irtibatlarına haber vermektedir. İlk haber Oda tv’de yayınlanır. Balyoz Semineri’ne katıldığı, mahkemede sanıkların lehine ifade verdiği halde ceza almamasından dolayı Poshor kara listededir.
Ancak Poshor ölmemiş GATA’ya kaldırılmıştır. Ameliyata alınmaya hazırlanırken hastaneyi basan kimliği belirsiz kişiler tarafından gözaltına alınır ve tutuklanana kadar ağır işkence göreceği gözaltı merkezine götürülür.
Poshor’un mahkeme tutanaklarındaki ifadeleri ise şöyle;
“Aksakallı ile ilgili ilginç bir durum var ondan da bahsetmek istiyorum. Aksakallı o gece kendi birliğine gitmiyor. Kendisini çok iyi tanırım. Sağı solu arayarak onu vur bunu vur emirleri veriyor, vurulmasını emrettiği kişilerden biri de benim.
“Aksakallı benim TRT’de olduğumu nereden biliyor, vurulmam için kime emir veriyor? Bu kişi Zekai’ye ‘görev tamamlandı’ tekmili verdikten sonra benim öldüğümü daha sonra başka bir yerde de ismi geçecek olan Mustafa Önsel üstünden Oda TV’ye Müyesser Yıldız’a bildiriyor.”
“16 Temmuz’da Oda TV öldüğümü haber yapıyor. Tabi Zekai’nin o gece telefonla görüştüğü kişiler ve bunlar arasında TRT’de baz istasyonunda sinyal verenler tespit edilebilir. Bu hususlar bugüne kadar araştırılmadı. Bir tezgahın kumpasın ortaya çıkarılması için önemli.”
“Benim gözaltına alınmam işkencenin ve hukuksuzluğun da başlangıcıdır. GATA’da iddianamede yazılanın aksine tedavim tamamlanmadan 16 Temmuz 2016 sabahı ameliyathanede, ameliyata hazırlanırken gözaltına alındım.”
“Savaşta bile askıya alınmayacak tedavi hakkım ihlal edilerek Merkez Komutanlığı’ndan hiç kimse olmadan ameliyathaneden çıplak vaziyette kim olduğunu bilmediğim kişiler tarafından darp edilerek, sırtımda açık yara olmasına rağmen ters kelepçelenerek gözaltına alındım.”
“Nazi Kamplarındaki gibi çıplak vaziyette dizlerinin üstünde başlar öne eğik olarak tutuluyor, aralarında bulunan sivil kıyafetli polisler ve bir kısım üniformalı askerlerce, ki bu askerlerin başında da o zaman binbaşı rütbesinde olan Barış Dedebağ vardı.”
“Barış Dedebağ’da oradaki pek çok kişiye özellikle generalleri ve beni de darp ederek işkenceye katılmıştır: İsmini de burda veriyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum kendisi hakkında.”
“Sincan Yerleşkesi’nde tellerle çevrili dar asfalt zeminde, su, yemek verilmemesi, tuvalete gönderilmemesi, özellikle rütbelilerin sürekli darp edilmesi, diz üstünde ve ters kelepçeli olarak bekletilmesi benim için çok büyük sıkıntı arz etmeyen yaşadıklarımdı.”
“İlk sorgu grubu örgüt üyesi olmadığıma ikna oldu ancak onlara görev veren zevat ikna olmamış ulaşılan sonucu bu sorgu grubunun beceriksizliğine bağlamış olmalı ki yaklaşık bir günlük aradan sonra yüzüm bağlanarak ters kelepçeyle başka bir sorgu grubuyla tanıştım.”
“Sorular üç aşağı beş yukarı aynıydı. Aynı beynin ürünü olduğu anlaşılıyordu. Bütün sorulara bütün samimiyetimle içten ve tabii, aşırı seviyede kaygı, endişe korkuyla cevap verdim, ne yazık ki bu cevaplar beni defalarca bayıltana kadar verilen elektrikten kurtaramadı.”
“ETİMİN YANIK KOKUSUNA HALA ALIŞAMADIM”
“Ayık kaldığım zamanlarda hatırladığım acıya alışmaya başladım ama etimin yanık kokusuna bir buçuk yıldır hala alışamadım. Bu koku işkencecilerimi derahatsız ediyordu ki ara sıra kusanlar oluyordu aralarından.”
“İlk önce beni sırtüstü yere yatırdılar içlerinden oldukça yapılı ağır birisi göğsüme oturdu, iki diziyle kollarımı bastırdı bir poşet ile yüzümü kapattı kuvvetle bastırdı bu sırada başka birisi hayalarımı sıkarak çevirmeye başladı.”
“Acının ne olduğunu burada yaşadım. Kaç saniye sürdü bilmiyorum. Nefessiz kaldım. Vücutta ne kadar sıvı varsa bulabildiği her yerden çıktı. Ağzım yüzüm poşetle kapatıldığından kusmuğumun bir kısmını yuttum.”
“Avukatın ilk sorusu ‘İşkence yaptılar mı?’ oldu. Benim cevap verecek halim yoktu. ‘İşkenceden bahsedersek devam ederler bundan hiç bahsetmeyelim’ dedi.”
“Avukatı savcının odasına almadılar, yalnız girdim. Sadece örgüt üyesi olduğumu itiraf edersem beni ilk duruşmada salacağını aksi takdirde beni MİT’te bir ay kadar daha tutacağını söyledi. Bana şunu sordu ‘Bu kadar işkence göreceğini biliyordun neden intihar etmedin?’”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***