Milli Eğitim Bakanlığının sitesinden bir alıntıyı siz okurlara kısmen aktarıyorum:
Konu ile ilgili değerlendirmede bulunan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer şunları söyledi: “….uzaktan eğitimde oluşan öğrenme kayıplarını da telafi edebilmek için kapsamlı yardımcı kaynak destek paketi hazırlama kararı almıştık…… Tüm eğitim kademelerindeki öğrencilerimize şu ana kadar 24 milyon yardımcı kaynağı basarak öğrencilerimize ulaştırdık. Şimdi de haziran ayında gerçekleşecek LGS ve YKS sınavlarına hazırlanan öğrencilerimiz için devasa yardımcı kaynak desteği sağlıyoruz. Bu ayın sonuna kadar 12 milyon yardımcı kaynak kitabı, 8 ve 12. sınıf öğrencilerimize ücretsiz dağıtmış olacağız. Böylece, 2021 yılı Ekim ayından itibaren ücretsiz olarak dağıttığımız yardımcı kaynak kitap sayısı, daha önce dağıttığımız kitaplarla birlikte 36 milyona ulaşacak. 2022 yılı sonuna kadar öğrencilerimize 100 milyon yardımcı kaynak kitap dağıtacağız.“
Ülkemiz Türkiye’de 2022 senesinde Milli Eğitim Bakanlığının sorumluluğu altında yaklaşık yirmi milyon öğrencimiz var; Hollanda nüfusunun epey üzerinde, Yunanistan nüfusunun yaklaşık iki katı.
Bu her aşamadaki öğrencilere de yardımcı ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılıyor.
Bu dağıtım süreci kulağa hoş geliyor ilk duyduğunuzda ya da okuduğunuzda ama acaba madalyonun öbür yüzünde de durum öyle mi?
Aklı başında hiç kimse çocuklarımıza ücretsiz ders kitabı ve yardımcı ders kitabı dağıtılmasına karşı çıkmaz, çıkmamalıdır.
Ancak, karşımızda iki çok büyük sorun vardır.
Birinci sorun hem bu ders kitaplarının hem de yardımcı ders kitaplarının kalitesidir.
Burada çok büyük sorunlar olduğunu çok iyi biliyorum ama bugünkü konum bu değil ama bu konuya başka bir yazımda döneceğim.
İkinci sorun bizzat Milli Eğitim Bakanının ifadesiyle 2022 senesinde yüz milyon gibi dev bir büyüklüğe ulaşacak yardımcı ders kitaplarının basım ve dağıtım sürecidir.
Yüz milyon renkli resimli, kağıt kalitesi yüksek bu kitapları Milli Eğitim Bakanlığı kendi matbaasında basmıyor, özel bir matbaaya ya da matbaalara bastırıyor.
Matbaacılık da bir iş, bu basım sürecini Bakanlığın matbaasının yapmaması doğru ama bu basım işi özel bir matbaaya veriliyor ise bu sürecin de kuralları var.
Çok net soruyorum, yüz milyon kitabın basım işi mutlaka bir kamu ihale süreci ile gerçekleşmiştir ama bu ihale ya da ihaleler açık, rekabetçi ihaleler midir yoksa davet usulü ile yapılan, her aşamasından yolsuzluk fışkıran, kanunun ruhuna uymamasına rağmen ihale yasasının 21-b maddesine göre verilen ihaleler midir?
Ha, bir de beterin beteri var, hiç ihale sürecinin devreye sokulmamış olmasının ihtimali ama buna büyük ihtimal vermiyorum.
Yüz milyon kitap basımının maliyeti çok büyük bir tutara tekabül ediyor, özel matbaa üzerine bir de kar oranı koyuyor doğal olarak.
Bu ihalelerde ortalama maliyet kaç TL olarak (dolar üzerinden yapılma ihtimali var mı?) belirlenmiştir?
Bu maliyet üzerine yüzde kaç oranında bir kar haddi belirlenmiştir?
Rekabetçi ihaleler yapılsa idi, başka firmalar acaba nasıl bir maliyet ve kar oranı ile teklif verecekler idi?
İhaleyi alan firmaya vergi indirimleri sağlandı mı?
Bu kitapların basımı ve dağıtımı vergi mükellefine toplam maliyeti nedir?
Yüz milyon kitabın vergi ödeyene maliyetinin üç ile dört milyar TL arasında bir büyüklük olduğunu tahmin ediyorum.
Lütfen kimse “bu bir ticari sırdır” demesin yani saçmalamasın çünkü içinde kamu parasının olduğu süreçlerde ticari sır olamaz.
Sayın Bakan sizden bir vatandaş olarak ricamız bu bilgileri vergi mükellefleri ile paylaşmanızdır.
İhale davet usulü ile yapılmış ise firmanın siyasi iktidar ile yakınlığı var mıdır?
Daha önce hangi ihaleleri almıştır?
Çok uzun senelerdir, AKP öncesine de gider, bu ders kitapları ya da yardımcı ders kitapları basım işlerinden çok pis kokular geldiğini biliriz, duyarız.
Bu işlerden geçtiğimiz on senelerde kimler acaba zengin olmuştur?
Yeni dönem ihale hukukunda düzenlemeler yapıp 21-b maddesinin kullanımına çok büyük sınırlamalar getirilmesi şarttır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***