Cuma günü CHP Genel Başkanı’nın kalabalık bir milletvekili grubuyla aniden İstanbul Beylikdüzü’nde bulunan Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (SADAT) önüne gitmesi ve “Önünde bulunduğumuz SADAT paramiliter bir kuruluştur… Burası terörist yetiştiren bir kurumdur. Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliği sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray’dır” demesi kamuoyunu sarstı.
Bir ülkede ana muhalefet liderinin, ordu dışında silahlı elemanlar yetiştiren bir kuruluşun kapısına gidip, “seçimde bir sorun yaratılırsa sorumlusu bunlardır” demesi öyle kolay rastlanılacak bir olay değil.
Ana muhalefet liderinin birilerine, “neler yaptığınızı biliyoruz, ayağınızı denk atın” mesajını verdiğini düşünüyor insan kaçınılmaz olarak.
xxxxxxx
Kılıçdaroğlu’nun kapısına gittiği SADAT’ın hizmetleri arasında danışmanlık, eğitim, konvansiyonel askerî eğitim, alışılmadık askerî eğitim, özel kuvvetler eğitimi ve ordu donatımı bulunmakta….
Şirketin belirttiği misyon ise “Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu, iç güvenlik ve savunma alanında stratejik danışmanlık, iç güvenlik ve askeri eğitim ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yerini almasına yardımcı olmaktır.”
xxxxxxx
Vikipedi, SADAT’a yapılan eleştirileri şöyle yansıtıyor:
“SADAT’ın misyonu ve amacı, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) karşıtlarının çeşitli iddialarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu iddialar terörizmi desteklemekten, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a sadık bir özel ordu kurmaya kadar uzanan çeşitli tartışmaların odak noktası haline gelmiştir.
17.06.2021 İzmir’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) il binasına yönelik 1 kişinin öldüğü saldırıda saldırganın SADAT ile bağlantılı olduğu öne sürüldü. Bazı iddialara göre saldırganın SADAT tarafından eğitildiği Suriye’ye gönderildiği bildirildi.
Sedat Peker, Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine, TIR’larla gönderdiği askeri teçhizat ve silahlarla ilgili açıklamalarında bu işlemin TSK’den ‘irticai faaliyetler’ nedeniyle atılan askerlerin öncülüğünde kurulan SADAT tarafından organize edildiğini söyledi. Peker ayrıca Türkiye’den SADAT aracılığıyla Suriye iç savaşında faaliyet gösteren El Nusra adlı örgüte silah gönderildiğini ileri sürdü.”
xxxxxxx
CHP Lideri’nin “Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliği sarsacak herhangi bir şey olursa …” demesi de seçim güvenliği ile ilgili yaygın endişe ve söylentileri yeniden gündeme getirdi.
Çok farklı kesimler tarafından dillendirilen o endişelerden biri de “7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşananların tekrar gündeme geleceği” iddiası…
Hatırlayın, failleri ortaya çıkmayan bir dizi çok kanlı terör olayı sonrasında AKP, 5 Haziran 215’de kaybettiği seçimi, 1 Kasım’da yeniden kazanmıştı…
xxxxxxx
Bir başka iddia ise Türkiye’nin siyasal literatürüne “Sopalı Seçim” olarak geçen, 1912 Seçimlerine benzer bir süreç yaşanacağı.
Neydi o seçimler:
“Şubat 1912’de yapılan Meclis seçimleri, yaşanan şiddet olayları ve yolsuzluklar nedeniyle tarihe Sopalı Seçim olarak geçti ve hemen her yerde İttihat ve Terakki Cemiyeti adayları kazandı.”
xxxxxxx
İttihat ve Terakki Cemiyeti, ordu içinde gizli bir örgüt olarak ortaya çıktı…
2. Meşruiyetin ilanına ön ayak oldu… Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyasî parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini aldı; 1913 yılındaki Bâb-ı Âli Baskınından sonra ise yönetimde hakimiyeti tümüyle ele geçirdi.
Özgürlük hareketi olarak başladı, süreci kanlı bir faşizmle bitirdi.
O kanlı baskıcı süreç ilk gazeteci cinayeti olan muhalif Hasan Fehmi Bey’in 1909’da öldürülmesiyle başladı, 23 Ocak’taki Babıali Baskını olarak anılan hükümet darbesiyle tam bir diktatörlüğe dönüştü.
Sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun batışına neden olan bir siyasal iktidar olarak tarihe geçti…
xxxxxxx
Şimdi 2022 yılında, bu ülke hala benzer rezaletleri yaşama endişesi taşıyorsa bunun bir nedeni olmalı.
Türkiye, İttihat ve Terakki geleneğinden kopamadı…
1909 sonrasındaki o feci dönemin kanlı gölgesi buralarda dolanıp duruyor…
7 Haziran -1 Kasım 2015 sürecinin en karanlık cinayetlerinden biri olan, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde öldürülen iki polis memurunun katillerinin hala ortaya çıkmadığı bir ülkeden söz ediyorum…
xxxxxxx
Yüz yıl önce, yüz yıl sonra…
Yüz yıl önceye bakınca İttihat ve Terakki’nin kanlı faşizminin Osmanlı’yı nasıl batırdığını görüyoruz…
Yüz yıl sonra bugüne geldiğimizde de 1912’deki “sopalı seçim”, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim güvenliği ile ilgili sarsıcı ve çarpıcı iddialarıyla ve SADAT’ın aniden öne çıkmasıyla yeniden gündeme geliyor.
xxxxxxx
İttihat ve Terakki’nin hayaleti hep aramızda…
İnsan sormadan edemiyor….
Acaba bu sefer de “takkeli” olarak mı hortluyor?
xxxxxxx
Takkeli bir İttihatçılıkla karşı karşıya olabiliriz…
Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı gibi “kanlı” hesaplar da olabilir.
Ama bu sefer görülüyor ki “planlar” önceden biliniyor ve tedbirler alınıyor.
Muhalefet, “hesaplarınızı biliyoruz” diyor.
Ve o muhalefetin arkasında toplumun yüzde 65’i bu düzen değişsin diye bekliyor.
xxxxxxx
Bu toplumun aptal olduğunu, kendisinin çok akıllı olduğunu düşünen herkes sonunda kaybetti.
Bu sefer de kaybedecekler.
Elinizde tuttuğunuz o tek oy var ya, işte o bütün silahlardan daha güçlü…
Sandıkta nasıl patladığını gördüğünüzde siz bile şaşıracaksınız.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***