Pilavın kökeni Güneybatı Asya’da yaşayan toplumlara dayanır.
M.Ö 7000 yıllarında Doğu Hindistan, Güney Asya ve Batı Çin’de pirinç tarımı yapılmaktadır.
Pirinç Osmanlı’ya çok sonraları gelir… Nadir bir malzeme olduğu için 15. yüzyılda pilav sadece zengin Osmanlı sofralarını süsler, çok uzun zaman da öyle kalır.
15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet‘in sofralarında sade pilavın değil, pilavın sebzelisi, etlisi ve tavuklusunun da yer aldığı kayıtlarda yazar.
xxxxxxx
Fatih Sultan Mehmet’in sevdiği sebzeli, etli, tavuklu pilav bütün dünyada Paella olarak bilinen bir Endülüs yemeğiydi. Endülüs, İber Yarımadası’nın Müslüman yönetimindeki bölgenin adı.
10. yüzyılda pirinç ekimine başladılar. Doğu İber Yarımadası yerlileri genellikle aile toplantıları ve dini bayramlar için pirinç, balık ve baharat güveçleri yaptılar ve böylece İspanya’da pirinç yeme geleneğini kurdular.
Daha sonra, aşçılar için pirinci sebze, fasulye ve kuru morina ile birleştirmek, Hristiyanların dini bayramları için de pişirilecek bir yemeği yaratmanın başlangıcı oldu ve geleneksel hale geldi.
İspanya’nın Akdeniz kıyısı boyunca, pirinç ağırlıklı olarak balıkla yenmeye başladı.
xxxxxxx
İspanyol yemek tarihçisi Lourdes March, yemeğin “iki önemli kültürün birliğini ve mirasını, bize yemeğin pişirildiği güveçleri miras bırakan Roma’yı ve bize yüzyıllardır insanlığın temel gıdasını getiren Arabları sembolize ettiğini” söyler…
İnsanlığın farklılıkları birleşince ortaya daha da lezzetli, renkli, zengin sonuçlar çıkıyor…
Paella bugün artık çok farklı çeşitleri olan bir dünya yemeği.
İnsanlık paella lezzet mirasını öyle benimsemiş ki 2016’dan beri uluslararası onay almış Paella emojisi bile var…
xxxxxxx
Fatih Sultan Mehmet’in de en sevdiği yemeklerden biri olan Paella, Endülüs’deki Müslümanların pirincini, Roma kültüründen gelen lezzetli yemek pişiren kapları, İsa’nın çölde oruç tuttuğu ve Şeytan’ın ayartmasına katlandığı 40 günü anan Hıristiyan ayin takviminde ciddi bir dini tören olan Lent’i bir araya getirir.…
Kısacası dünyadaki insanlığın ve insanoğlunun kültürünün bileşimini içerir…
xxxxxxx
Pirinç, pilav, Paella, iddialara göre 15 Temmuz öncesinde başlayıp bugüne, bugünlerden yarınlara uzanan karanlıkların merkezine yerleşen SADAT’ın “faaliyetlerine” bakarken geldi aklıma.
Geçtiğimiz hafta SADAT, 15 Temmuz’daki karanlıklarla, başta Kemal Kılıçdaroğlu siyasilere olası suikast iddiaları ve burada yöneticilik yapan 28 Şubat’ta ordudan ihraç edilmiş bir üsteğmenin ürkütücü twiti ile gündeme yeniden geldi, hatta gündemden hiç inmedi.
xxxxxxx
SADAT ne aranıyor?
Devletten beslendiklerine bakarak para, pul, iktidar istiyor diyebilirsiniz…
Elhak doğrudur…
Ancak…
Birçok İslâm ülkesinde faaliyet gösteren ve her tür askeri eğitim veren SADAT, ayrıca İslâm Birliği de öneriyor.
61 İslâm ülkesinin tek bayrak ve konfederasyon altında toplanmasını öngörüyor.
Bunun için hazırladığı 182 maddelik anayasa taslağında, İslâmi ve dini kurallarla yönetim öngörüyor…
Din, İslam, Müslümanlık istiyor…
Müslümanları dünyanın diğer insanlarından koparıp ayırmak istiyor.
İnsan, insanlık, dünyalılık istemiyor…
Üstelik bunu bela çıkartarak yapmak istediğinin güçlü sinyallerini veriyor…
Bu savcıların ilgi alnına giriyor ama 15 Temmuz yargısında kendiliğinden hareket edip, anayasal düzeni koruyacak savcılar sizlere ömür…
İnsanı, insanlığı ve dünyayı inkar eden bir yaklaşım, ne özgürlük, ne de refah getirir…
Sadece bela getirir…
Müslüman ülkelerin hali ortada…
İslam Konferansı Teşkilatı’na üye 57 Müslüman üye ülke, dünyadaki toplam nüfusun yüzde 22,3’ünü oluşturuyor ama toplam üretimin ise sadece yüzde 7,4’ünü sağlıyor.
Sonuç bu…
xxxxxxx
Bir de Türkiye’den çok daha zengin olan Paella’nın ana vatanı İspanya’da 7 Aralık 1978’de yapılan referandumda İspanya halkı tarafından kabul edilen İspanyol anayasası var…
İspanyol Anayasa’sının önsözü şöyle:
“İspanyol Milleti, adalet, özgürlük ve güvenlik oluşturmak ve her üyesinin refahını desteklemek için, egemenliğini kullanarak, şunları yapmak için iradesini ilan eder:
Adil bir sosyal ve ekonomik düzen uyarınca, Anayasa ve kanunlar kapsamında, bir arada demokratik yaşama güvencesi vermek; Halk iradesinin bir ifadesi olarak hukukun üstünlüğünü teminat altına alan Hukuk Devletini güçlendirmek; Tüm İspanyolları ve İspanya halklarını, bunların kültür ve geleneklerini, insan haklarını, dillerini ve kurumları korumak; Herkesin hakkettiği kaliteli bir yaşamı sağlamak için kültürel ve ekonomik gelişmeyi teşvik etmek; Demokratik ve ileri bir toplum oluşturmak; ve dünyanın bütün halklarıyla barışçı ilişkiler ve etkili işbirliğini güçlendirmek için İşbirliği yapmak.”
Birinci maddesi de şöyle:
“Bu Anayasa, İspanya’yı, hukukun üstünlüğüne bağlı, kanun düzeni, özgürlük, adalet, eşitlik ve siyasi çoğulculuğun en yüksek değerlerini savunan sosyal ve demokratik bir Devlet olarak kurar. Ulusal egemenlik, Devletin gücünü aldığı İspanya halkınındır.”
Çok yakın zamanda İspanya’nın hırsızlıkla suçlanan kendi kralını yargıladığını bilince, bu anayasanın lafta kalmadığını da anlıyoruz.
xxxxxxx
Dini kanırtarak devlet imkanlarını sonuna kadar hortumlamak isteyen gözü dönmüş bir barbarlığa, pilav ve paella tarihi, Fatih Sultan Mehmet’in sofrası, insan ve insanlık gibi şeyler söylemenin bir alemi olmadığı fazlasıyla biliyorum…
Zaten muhatap da onlar değil…
“Herkesin hakkettiği kaliteli bir yaşamı sağlamak için kültürel ve ekonomik gelişmeyi teşvik etmek; Demokratik ve ileri bir toplum oluşturmak ve dünyanın bütün halklarıyla barışçı ilişkiler ve etkili iş birliğini güçlendirmek için işbirliği yapıp” yapmayacağına karar verecek olan Türkiye halkı…
Bir pirinç yemeği bile nasıl ortak bir kültürden geldiğimizi gösteriyor.
Aynı yemeği yerken, mutfağı bile birlikte oluştururken onlar demokrasiye, biz karanlığa saptık
Ve bunu niye yaptık?
Niye baskıyı ve fakirliği tercih ettik?
Bundan nasıl kurtulacağız?
Bunların cevabını ve çaresini bulsak, pilavı da daha keyifle yiyeceğiz.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***